şimdi sokaklarda ayak sesleri bir çıkmaza çağırıyor ayrılık saati
ne çok ölü birikmiş oysa
en çok parmaklarımın ucunda birikmiş kadın figürleri
ne çok ölüm var namlunun ucunda en çok etrafa dağılan barut kokusu
oysa..
eli kirli bir maden işçisinin karalarıyla yazılmış olmalıydı
şehrin karanlık gecelerinde gecelik giymiş bir kadın olmalıydı hiçbir filmde olmayan
*
ölümün diplerinde azrail sürüsü sivri dişli, koca gözlü, korkunç yüzlü kimi düşman
çiçek ölülerinden mezara tabutlar taşınıyor çırılçıplak
can sıkıyor artık eski fotoğraf albümleri
yırtıp atılıyor tek tek
şimdi yeni resimler çiziliyor duvarlara
yeni denizler yeni bulvarlar yeni rıhtımlar kentin bir ucundan bir ucuna giden yeni otobüsler
başka bir nefese karışıyor nefes başka sözler başka isimler mırıldanıyor dudaklar masallar anlatıp avutan ,ninniler söyleyip uyutan
belliğin köşelerine yığınlarca anı
düşlerde intihar korkuları
kime satılmış ruh
kim efendi …
*
arkada uçuşan tüyleriyle mavi bir sonbahar bırakarak uçup giden
beyaz bir günahı aramaktır söndürülmüş birkaç sigaradan kalan kül
tedavülden kalkmış birkaç kağıt para
yağmurla ıslanmış bir akşamüstü
tekrar tekrar küçülüp kaybolan ırakta kızıl bir ufuk
yıkık kentlerde kanatları kırılmış beyaz bir güvercin
*
ölüm, ateşle yanıp eriyen koca bir yürektir bir kurşun gibi çıplak ,bir harf kadar yapayalnız
aşk oduna düşüp tüten bir aşk pervanesi
kağıttan daha beyaz yüz rengiyle geçip giden kızıl entarileriyle geçip giden birkaç kadın
mevsim mevsim gecelere dökülen birkaç şimşek birkaç yıldırım
*
redfer