Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 19.06.2018
Okunma Sayısı : 1561
Yorum Sayısı : 8
Günün Yazısı

Bu Yazı 20.06.2018 tarihinde
GÜNÜN YAZISI
olarak seçilmiştir.



Daha  bir  kaç  gün  önce  Sakarya'da  bir  yavru  köpeğin  ayaklarının  kesilmesi  ile  tekrar  gündeme  gelen  hayvanlara  eziyet  ve  hayvan  katliamı  konusu  aslında  hiç  de  öyle  hafife  alınacak  bir  olay  olmadığı  halde  böyle  bir  vahşet  karşısında  bile  ''  her gün bir  sürü  insan  ölüyor,  kimsenin  kılı  bile  kıpırdamıyor.  Bir  hayvana  işkence  yapılıyor,  bütün  ülke  ayağa  kalkıyor,  yazık  insanın  hayvan  kadar  değeri  yok''  diye  yorumlar  yapılabiliyor  maalesef.

Bazı  insanlar  her  nedense  hayvana  yapılan  işkence ve  katliamı  oldukça  basit,  sıradan,  önemsiz  bir  vak'a  olarak  görüyorlar.  Oysa  dünyanın  gelmiş  geçmiş  en  büyük,  en  tüyler  ürperten,  en  sapık  seri  katilleri  cinayetlerine  hep  hayvan katliamı  ile  başlamışlardır.  Yani  ilk  canını  aldıkları  canlı  mutlaka  bir hayvan  olmuştur.  O  bakımdan  ''  Amaaan  ya  alt  tarafı  bir  hayvan.  Bunun  bu  kadar  yaygarasını  yapmak  gerekmez ''  Diye  düşünmek  en  hafif  tabiriyle  gaflettir.  Çünkü  HAYVAN  ÖLDÜREN  MUTLAKA  İNSAN  DA  ÖLDÜRÜR. Yani o  ayakları  kesilen  köpekten  sonra  sıranın  sizde  olmadığına  hiç  bir  garantiniz  yok.  Her  an  bir  seri  katil  sizin  kapınızı  da  çalabilir,  her  an  yolda  yürürken  ensenizden  girip  ciğerlerinize  kadar  yürütülen  bir  makasla  kanınız,  her gün  üzerinde  dolaştığınız  kaldırımı  kırmızıya  boyayabilir.  Gözlerinizi  her  an  parçalanmak  üzere  yatırıldığınız  bir   bir  zeminde  açabilir,  açtığınız  o  gözlerin  neşterle  yerlerinden  oyulmasına  şahitlik  edebilirsiniz. Çünkü  biraz  önce  de  ifade  ettiğim  gibi  insan  katliamlarının,  özellikle  de  seri  cinayetlerin  yaklaşık  olarak  hepsi  hayvan  katliamı  ile  başlamıştır.

Şimdi  gelin  dünyanın  tanıdığı  en  ünlü seri  katilleri,  cinayetlerini  ve  bu  katillerin  hayvanlarla  olan  ilişkilerini  gözden  geçirelim.

1- DÜSSELDORF  VAMPİRİ  PETER  KURTEN

Peter  Kurten  1883  Yılında  dünyaya  gelmişti.  On  üç  çocuklu  bir  aileydi  içinde  bulunduğu aile.  Babası  pedofili  hastası  bir  sapıktı  ve  kız kardeşlerine  tecavüz  ediyordu.  Babası  hapse  atıldığında  eve  köpek  yakalayıcısı  bir  kişiyi  kiracı  olarak  almışlardı.  Ne  yazık  ki  bu  kiracı  da  sapıktı  ve  Peter  ilk  sapıklıkları  işte  bu  kiracıdan  öğrendi.  Onun  gibi  köpeklere  işkence  yaparak  başladı  her  şeye. 9   yaşına  geldiğinde  ise  çevrelerindeki  kuğuların  kafalarını  kesip  kanlarını  içmeye  başlamıştı  bile.  

Hayvanlara  eziyet  ve  onları  öldürüp kanlarını  içmek  bir  süre  sonra  Peter'i artık  tatmin  etmemeye  başladı.  Yirmi  yaşına  geldiğinde  henüz  sekiz  yaşındaki  Christine  Klein  adında  bir  kız  çocuğuna önce  tecavüz  etti,  sonra  kafasını  kesti. 

Daha  sonra  evlendi  Peter.  Bir  taraftan  bir  sendikada  çalışıyor,  bir  taraftan  mutlu  ve  huzurlu  bir  evlilik  sürdürüyordu.  Bu  arada  kiliseye  gitmeyi  de  asla ihmal etmiyordu.  Oldukça  iyi  bir  eşi  vardı  ve  zavallı  kadıni  kocasının  nasıl  bir  cani  olduğu  hakkında  hiç  bir  şey bilmiyordu.  Taa  ki  Peter  yakalanıp  suçlarını  itiraf  edene  kadar...

Evet, Peter  sadece  Chritine  Klein  adındakı  küçük kızı  öldürmemişti. 

1929  yılına ( 13  Şubat  1929 )   gelindiğinde  Rudolf  Sheer  adında  45  yaşında  bir  kişiyi  biraheneden  çıkıp  evine  giderken  yolda  boynundan  ve  kafasından  bıçaklayarak  öldürdü.

9  Mart  1929  da  dokuz  yaşındaki  Rosa  Ohliger'i  bir  çitin  arkasına  çekip on  üç  bıçak  darbesiyle  ödürdü  ve  daha  sonra  cesedi  yaktı.

24  Ağustos  1929  da 5  yaşındaki  Gertrud  Hamacher'i  boğazını  keserek,  13  yaşındaki  Louise  Lenzen'i  ise önce  boğup  sonra  bıçaklayarak  öldürdü.

20  Yaşındaki  Maria  Hahn  da  Peter  Kurten'in  kurbanlarından  biriydi.  Onu  Ren  nehri  civarında  yirmi  bıçak  darbesiyle  öldürmüştü  ve  maktülün  cesedi  ancak  aynı  yılın  sonlarında  bulunabilmişti.

7  Kasım  1929  da Gertrud Alberman adlı  beş  yaşındaki  kız  çocuğu,  Peter  Kurten  tarafından  boğulmuş  ve  aynı  zamanda  küçücük  bedene  otuz  altı  kez  makas  saplanmıştı. 

1930 yılında  Maria Budlies  adında  30  yaşlarında  bir  kadına  tecavüz  eden  Peter  Kurten,  her  nedense  onu  öldürmedi.  Maria  ise  bu  olayı  hiç  kimseye  anlatmadı  ama  bir  arkadaşına mektup  yazarak  başından  geçenleri  anlattı.  İşin  ilginci  bu  mektup,  arkadaşına  ulaşmadı.  Bir  gün  postanede  mektubu  açan  görevliler  durumu  derhal  polise  bildirdiler  ve  polis  önce  Maria'ya  sonra  da  Peter  Kurten'e  ulaştı.

2  Temmuz  1931  de  ölüme  mahkum  edilen  Peter  Kurten,  yaptıklarıyla  ilgili olarak şunları  söylüyordu:  “Pişman değilim. Yaptığım bütün işler beni utandırsa da, size anlatmalıyım. Geriye dönüp baktığımda bütün detaylar hiç de kötü, can sıkıcı değildi. Aksine bundan hoşlanıyordum.“

Giyotinle  kafasının  kesilmesine  karar  verilen  Peter  Kurten'in  son  isteği  neydi peki?  Kendi  kafası  kesilirkenki  kan  sesini  duymak...

Evet,  burada  adlarını  zikrettiklerim  dışında  da  cinayetleri  olan,  toplamda  46  cinayetten  suçlu  bulunan  ve  2  Temmuz  1931  de Köln'de  giyotinle  idam  edilen  Peter  Kurten  adlı  bu  seri  katil  ilk  cinayetini  kuğu ve  köpek  öldürerek  işlemişti.  


( Hayvan Katliamı Hafife Alınacak Bir Olay Değildir Çünkü... - 1. Bölüm- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 19.06.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.