UZAYDA HAYAT BULUNAN
YILDIZLAR VAR MIDIR?
Allahüteala Kur’an'da tam on dokuz ayette
yerlerdeki insanlar, göklerdeki insanlar ve ikisinin arasındaki insanlardan
bahsetmektedir. Bizden daha ileri teknolojide, bizden daha geri teknolojide
akıllı varlıkların olduğu bir gerçektir. Ve bu dünyalar gelişmekte olan
teknolojiye bağlı olarak tesbit edilmeye de başlamıştır. Bizim samanyolu
galaksimizde tesbit edilen 200 milyar yıldız olduğu sanılmaktadır. Ama tüm
yıldızlar aleminde bizin saman yolumuz gibi 200 milyar samanyolu galaksisi
olduğu varsayılmaktadır. Allah bunca yıldızı ve alemi sizce boşuna mı yarattı. Allah
hiç bir şeyi boşuna yaratmaz. Her akşam rüyalarınızda nefsinizle sonsuz bir
hızla si de milyonlarca ışık yılı uzaklıktaki bu dünyalara gitmektesiniz. Dünyamız
kainatın hac merkezidir. Devrin imamları Nebi veya Veli Resuller dünyamızdan
seçilir ve seyrisulük dünyamızdan yapılır.
DİĞER YILDIZLARDA YAŞAM OLDUĞUNA DAİR AYETLER;
30 / RUM - 26
Ve lehu men fîs semâvâti vel ard(ardı), kullun
lehu kânitûn(kânitûne).
Ve göklerde ve yerde bulunan herkes, O'nundur.
Hepsi O'na kanitindir.
22 / HAC - 18
E lem tera ennallâhe yescudu lehu men fis
semâvâti ve men fîl ardı veş şemsu vel kameru ven nucûmu vel cibâlu veş şeceru
ved devabbu ve kesîrun minen nâs(nâsi), ve kesîrun hakka aleyhil azâb(azâbu),
ve men yuhinillâhu fe mâ lehu min mukrim(mukrimin), innallâhe yef’alu mâ
yeşâ’(yeşâu).(SECDE ÂYETİ)
Göklerde ve yeryüzünde olan kimseler, Güneş,
Ay ve yıldızlar, dağlar, ağaçlar ve (yürüyen) hayvanlar ve insanlardan çoğu;
görmüyor musun (görmedin mi) ki Allah'a secde ediyorlar. (İnsanların) çoğunun
üzerine azap hak oldu ve Allah, kimi zayıf düşürürse (alçaltırsa) artık ona
ikram eden yoktur. Muhakkak ki Allah, dilediğini yapar.
17 / İSRA - 55
Ve rabbuke a’lemu bi men fîs semâvâti vel
ard(ardı), ve lekad faddalnâ ba’dan nebiyyîne alâ ba’dın ve âteynâ dâvude
zebûrâ(zebûren).
Ve Rabbin, semalarda (7 kat göklerde) ve
yeryüzünde olan kimseleri iyi bilir. Andolsun ki bir kısım nebîleri,
diğerlerine üstün kıldık. Ve Davut (A.S)'a Zebur'u verdik.
19 / MERYEM - 93
İn kullu men fîs semâvâti vel ardı illâ âtir
rahmâni abdâ(abden).
Semalarda ve yeryüzünde olan kimselerin hepsi,
mutlaka Rahmân'a kul olarak gelecek.
16 / NAHL - 49
Ve lillâhi yescudu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl
ardı min dâbbetin vel melâiketu ve hum lâ yestekbirûn(yestekbirûne). (SECDE
ÂYETİ)
Semalarda olanlar ve yeryüzünde olan
dabbelerin (yürüyen canlıların) hepsi ve melekler, Allah'a secde ederler. Ve
onlar, kibirlenmezler.
5 / MAİDE - 120
Lillâhi mulkus semâvâti vel ardı ve mâ
fîhin(fîhinne) ve huve alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).
Göklerin, yerin ve bunlarda bulunanların mülkü
Allah'ındır. Ve O, herşeye kaadirdir.
44 / DUHAN - 7
Rabbis semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâ, in
kuntum mûkinîn(mûkinîne).
Göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin
Rabbidir. Eğer siz yakîn sahibi iseniz.
4 / NİSA - 131
Ve lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı)
ve lekad vassaynellezîne ûtûl kitâbe min kablikum ve iyyâkum
enittekullâh(enittekullâhe) ve in tekfurû fe inne lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ
fîl ard(ardı) ve kânallâhu ganiyyen hamîdâ(hamîden).
Göklerdeki ve yerdeki herşey Allah'ındır ve
andolsun ki Biz, sizden önce kitap verilenlere de, sizlere de “takva sahibi
olun” diye tavsiye ettik. Eğer inkâr ederseniz, o zaman göklerdekiler de,
yerdeki şeyler de hepsi Allah'ındır. Ve Allah, Ganî'dir ve Hamîd'dir. Hiçbir
şeye ihtiyacı olmayandır ve övgüye, hamde lâyık ol
17 / İSRA - 55
Ve rabbuke a’lemu bi men fîs semâvâti vel
ard(ardı), ve lekad faddalnâ ba’dan nebiyyîne alâ ba’dın ve âteynâ dâvude
zebûrâ(zebûren).
Ve Rabbin, semalarda (7 kat göklerde) ve
yeryüzünde olan kimseleri iyi bilir. Andolsun ki bir kısım nebîleri,
diğerlerine üstün kıldık. Ve Davut (A.S)'a Zebur'u verdik.
19 / MERYEM - 93
İn kullu men fîs semâvâti vel ardı illâ âtir
rahmâni abdâ(abden).
Semalarda ve yeryüzünde olan kimselerin hepsi,
mutlaka Rahmân'a kul olarak gelecek.
16 / NAHL - 49
Ve lillâhi yescudu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl
ardı min dâbbetin vel melâiketu ve hum lâ yestekbirûn(yestekbirûne). (SECDE
ÂYETİ)
Semalarda olanlar ve yeryüzünde olan
dabbelerin (yürüyen canlıların) hepsi ve melekler, Allah'a secde ederler. Ve
onlar, kibirlenmezler.
30 / RUM - 8
E ve lem yetefekkerû fî enfusihim, mâ
halakallâhus semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ illâ bil hakkı ve ecelin
musemmâ(musemmen) ve inne kesîran minen nâsi bi likâi rabbihim le
kâfirûn(kâfirûne).
Onlar, kendi nefsleri hakkında tefekkür
etmiyorlar mı (düşünmüyorlar mı)? Allah gökleri ve yeri ve ikisinin arasındaki
şeyleri ancak hak ile ve belirlenmiş bir süre ile yarattı. Ve muhakkak ki
insanların çoğu, Rab'lerine mülâki olmayı (hayatta iken ruhlarını Allah'a
ulaştırmayı) inkar edenlerdir.
30 / RUM - 22
Ve min âyâtihî halkus semâvâti vel ardı
vahtilâfu elsinetikum ve elvânikum, inne fî zâlike le âyâtin lil
âlimîn(âlimîne).
Ve O'nun âyetlerindendir ki, gökleri ve yeri
yaratmıştır ve lisanlarınız ve renkleriniz (birbirinden) farklıdır. Muhakkak ki
bunda, âlimler için mutlaka âyetler (deliller) vardır.
20 / TAHA - 6
Lehu mâ fis semâvâti ve mâ fîl ardı ve mâ
beynehumâ ve mâ tahtes serâ.
Semalarda ve arzda ve ikisinin arasında ve de
nemli toprağın altında olanlar, O'nundur.
ve övgüye, hamde lâyık olandır.
13 / RAD - 15
Ve lillâhi yescudu men fis semâvâti vel ardı
tav’an ve kerhen ve zilâluhum bil guduvvi vel âsâl(âsâli). (SECDE ÂYETİ)
Yerdekiler ve göktekiler ve onların gölgeleri,
sabah akşam, isteseler de istemeseler de Allah'a secde ederler. (Fizik
vücutların gölgesi nefs ve ruhtur. Fizik vücutlar secde edince, nefsler de
secde ederler. Ruh hasletleri ile isteyerek secde eder. Nefs, afetlerinden
dolayı istemeyerek secde eder. Kişi Allah'a ulaşmayı dilemişse, nefs
tezkiyesine ulaşınca; ağırlık Allah'ın nurlarına geçer. O zaman nefs de isteyerek
secde eder.)
55 / RAHMAN - 29
Yes’ eluhu men fis semâvâti vel ard(ardı),
kulle yevmin huve fî şe’nin.
Göklerde ve yerde olanlar, O'ndan isterler
(dilerler). O hergün (her an) bir şe'n (ayrı bir tecelli, yeni bir oluş)
üzerindedir.
64 / TEGABUN - 4
Ya’lemu mâ fîs semâvâti vel ardı ve ya’lemu mâ
tusirrûne ve mâ tu’linûn(tu’linûne), vallâhu alîmun bi zâtis sudûr(sudûri).
Göklerde ve yerde olanları bilir. Ve
gizlediklerinizi, açıkladıklarınızı bilir. Ve Allah, sadırlarda (gönüllerde)
olanı en iyi bilendir.
10 / YUNUS - 66
E lâ inne lillâhi men fîs semâvâti ve men fîl
ard(ardı), ve mâ yettebiullezîne yed'ûne min dûnillâhi şûrekâ(şûrekâe), in
yettebiûne illez zanne ve in hum illâ yahrusûn(yahrusûne).
Semalarda ve yeryüzünde olan kimseler muhakkak
Allah'ındır, öyle değil mi? Allah'tan başka ortaklara dua edenler (ibadet
edenler) neye tâbî oluyorlar? Ancak zanna tâbî olurlar ve onlar sadece tahmin
ederler (yalan uydururlar).
37 / SAFFAT - 5
Rabbus semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâ ve
rabbul meşârık(meşârıkı).
Göklerin, yerin ve ikisi arasında olanların
Rabbidir. Ve doğuların (da) Rabbidir.
39 / ZUMER - 68
Ve nufiha fîs sûri fe saıka men fîs semâvâti
ve men fîl ardı illâ men şâallâh(şâallâhu), summe nufiha fîhi uhrâ fe izâhum
kıyâmun yanzurûn(yanzurûne).
Ve sur'a üfürülmüş, Allah'ın diledikleri
hariç, göklerde ve yerde olanlar ölmüşlerdir. Sonra ona (sur'a) bir defa daha
üfürüldüğü zaman onlar ayağa kalkarak bakınırlar.
Kainatta 200 milyar galakside bulunan 200
milyar yıldızın pek çoğunda Yukarıdaki ayetlerde de belirtildiği gibi hayat
olduğu belirtilmektedir. Bunlar şeklen farklı dahi olsalar, bizim gibi
insanlardır. Bunlar Bizden daha ileri teknolojide, bizim teknolojimize eş ve
bizden daha geri teknolojilere sahip yaşam olan dünyalara sahiptirler. Bu dünyalardaki gelişmişlik,
onların geçirmiş oldukları atom savaşları üzerinden geçen zamanla orantılıdır.
Bu yüzden en son atom savaşının üzerinden en uzun zaman geçen yıldızlardaki
insanlar en gelişmiş teknolojiye sahiptirler. Bu ileri teknoloji dünyalarındaki
insanlar çoktan ışık ötesi hızlara sahip uzay gemileri yapmışlar ve galaksiler
arası yolculuklar yapmaktadırlar. Bu arada bizim dünyamıza da gelmektedirler.
Bazen insanlar çıplak gözlerle bizim bu UFO adını vermiş olduğumuz uzay
gemilerine şahit olmakta ve onların resimlerini çekmektedirler. Ve yine son
zamanlarda uzay alimleri bizim dünyamıza benzeyen milyonlarca uzaklıkta hayat
olan yeni dünyaları keşfetmektedirler. Dünya ilminin gözlemlerle daha yeni vakıf
olduğu bu olay, 1400 sene evvel Kur’an’ı kerimde ayetlerle bize haber
verilmiştir. Dünyamız da tarihte bu teknolojik gelişmelere şahit olunan
devirler geçirmiştir. Fakat bu medeniyetler aniden kıtaları ile beraber hiçbir
iz bırakmadan yok olmuşlardır. Bazı tarihi vesikalar bu teorileri ilmen
doğrulamaktadır.