Mutsuzluğun imgelem gücüne esirim belli ki şahidi olduğum haziran kışından yana muzdarip olduğum soğuk iklimlerin veryansınıdır  yine içimin titrek izleğinde ben bir düş vazifesi yapıyorsam gerçeklerin miadı hani olur da dolar; hani olur da dolduruşa gelir gökyüzü bir netice mi bir sebep mi olduğuna sadece Yaratıcı iken karar veren.

 

Karar mekanizmalarında seğirten güçler var: aşkın ilahı bir serzenişte ruh ikizim değil de ruh denklemime şirk koşan insanlar yine maruzatımı belleyip meramımı sadece evren sunacak iken.

 

İkbalindeyim ömrün.

 

Şevkindeyim acıların.

 

Yalanların feri ah, bir sönse.

 

Kayıtlara geçiriyorum duygularımı: ne hazin…

 

Titreyen imgeleri sıraya sokuyorum: ölsem de ne gam.

 

Yana yakıla sevmeyi sürdürüyorum yoksa sonum Leo gibi mi olacak?

 

Aklımın mimarı; yüreğimin fermanı hangi yazarsa çocukluğumdan miras ve sancılandığım yaz akşamlarında ben sayfalarca hüzün kondururken gecenin siyahla cilveleşen titrine.

 

Mutsuzluğuma binaen sessizliğim derken iç dökümü bir beyit ile arz-ı endam ettiğim yine şerbeti ömrün; sefası hüznün belki de asaleti yüreğin yine diyet ödediğim de bir o kadar aşikâr.

 

Aklımın kaplıcalarında ılıman iklimler saklı.

 

Fevri yüreğimde sabit iz düşümleri yine hangi yürekse dokunmak istediğim ve hangi fermansa öleceğimi beyan ederken.

 

Miladım kayıp.

 

Miadım yarına kadar uzatıldı.

 

İkramı evrenin hep devingen ve sancılı iklimlerde ben boy veren çocuk neşeme yeni eklentiler yapıp sabahı ıskaladığım belki aklımı yitirmeme az kala duygularımı sabit ve metazori bir gülümseme ile temize çektiğim…

 

Ah, deli kelam; nazlı ve süzgün yıllarım.

 

Ah, yaşsız yaslarım.

 

Ah, yaslı hezeyanlarımda tüten yine yüreğin buharı, deli beyitlerin tekeri belli ki ömürlük gazeller benlik bir maruzatla çıkıp da yola varmayı unuttuğum kayıp yakası şehri İstanbul’un.

 

Yalnızlığına kefilim şehrin.

 

Yazdıklarıma kefil kayıp şehrim.

 

Kayıp yarım, ayıp heyecanlarım yine de dillendirdiğim bir çocuk masumiyetine takılı aklımın silecekleri ile yüreğin buğusunu dağıttığım; aşkları damıtan hüsranlara yol verdiğim ve kere’lerimi sonlandırıp katrelerimi çoklukla tanıştırdığım.

 

Buğum.

 

Mecazi firarım.

 

Ömürlük sevdalara düşüp de yola beylik sevinçlerle arşınladığım ne çok yürek; ne çok mağlubiyet; ne çok yanlı isyan yine arşınladığım yollarda içimin eskimeyen aksanı belli ki insan ve sevgi arsızıyım akabinde iteklenen ruhumla yansızlığımı eşleştirip hep Rabbime çıkıyor yolum.

 

Sevgim…maruzatım.

 

Aşkım…ikrarım/ikramım.

 

Sevda masallarım… tek kişilik hücremde çok boyutlu sevdalarla hemhal, ömürlük mutluluğu yine kapışan gazel benzeri itiraflarım ve bir yanım çökük; elemle kenetlenmişim; esefle lanetlenmişim.

 

Aşk şarabı belki de mısraların dokunaklı tezahürü ve gölgelerden ummanlara uzanan aslında günlük sevdalardan İlahi Aşka dokunan yarasında istikbalin, bir beşeri bin bir niyetle deşifre eden aslında ihya eden nefsi aslında kumpasa kurban giden duygular nasıl ki harmanlıyor yaslı anılarımı…

 

Düşkünüm ezelden.

 

Müşkülüm zira çatal karam yüreklik azaplarımda hep şerh düşüyorum yarım yamalak sunumlardan çıkıp da yola tümlerken ömrümü.

 

Esir düştüm mademki ömürlük neşeme.

 

Gıyabında tutuldum mademki mahremlik külfete.

 

Beyanımdır.

 

Vasiyetimdir.

 

Hazanımdır her yarım kalan hikâye.

 

Afakımdır kurduğum cümlelere denk düşen beyit beyit ve sunarken ehli kalemin yok iken tek itirazı yine feyiz aldığım bin bir gece masallarından varmayı umduğum yüreğin tutsaklığını sonlandıran bir sabah seherinden alamazken ruhumu ve ifşa ettiğim duygularıma tercüman kıldığım bin bir umut ile harmanlanan gölgemin de başı göğe ermişse.

 

Erip ereceğim hidayet.

 

Sunup sunacağı keramet yine veballerden kaldırıp da başını insanoğlu.

 

Nirengi noktası elzem bir tümceden alıp da başımı gittiğim uzakların en siyah yas’ı iken karalara bürünen ruhun devrik sultanı suskun kalem.

 

Fıtratın gizemine yenik; şiirlerin ferine sönük bir lal mum kondururken belki de tek maruzatımdır anlam olmak her anlam veremediğime gazeller okuyan tümlenen varlığımla şerh düşmeyi umduğum bir gecenin afakına yenik düşmüşken aciz kimliğimle örselenen hecelerden alırken intikamımı dün mihraklı bir düş’ten kaldırıp da başımı.

 

 

 


( Aklımın Kaplıcalarında Ilıman İklimler Saklı... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 11.06.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.