6/EN'AM – 60: Ve huvellezî
yeteveffâkum bil leyli ve ya’lemu mâ cerahtum bin nehâri summe yeb’asukum fîhi
li yukdâ ecelun musemmâ (musemmen), summe ileyhi merci’ukum summe yunebbiukum
bimâ kuntum ta’melûn (ta’melûne).
Ve
geceleyin sizi vefat ettiren (uykuya sokan), gündüzleri ne kazandığınızı bilen,
sonra “ecel-i müsemmanın” (belirlenmiş zamanın, ömrün) tamamlanması için
gündüzün içinde sizi tekrar dirilten O'dur. Sizin dönüşünüz sonra O'nadır.
Sonra, yapmış olduklarınızı size haber verecek.
39/ZUMER – 42: Allâhu
yeteveffel enfuse hîne mevtihâ velletî lem temut fî menâmihâ, fe yumsikulletî
kadâ aleyhel mevte ve yursilul uhrâ ilâ ecelin musemmâ (musemmen), inne fî
zâlike le âyâtin li kavmin yetefekkerûn (yetefekkerûne).
Allah,
fizik vücutları ölüm anında öldürür. Ve onlar ki, uykularındadır, ölmemişlerdir,
o zaman, üzerine ölüm hükmedilecek olanı (kişinin fizik vücudunu uyku halinde)
tutar ve diğerini (nefsi) belirlenmiş ecele (zamana) kadar (rüyada dilediği
yere) gönderir. Muhakkak ki bunda, tefekkür eden kavim için elbette âyetler
(ibretler) vardır.
Uyku bir ölüm halidir. Allah ayeti kerimede
insanların her akşam uykuya dalmalarının ölümle aynı olduğunu belirtmektedir.
Uykuya dalındığında da ölümde olduğu gibi nefis fizik vücudumuzu terk eder.
Ölümde nefis kıyamete kadar yaşayacağı berzah alemine gider, uykudan
uyandığımızda ise seyahat ettiği alemlerden dönerek tekrar vücudumuza girer. Ve
hayatını yaşamak için her akşam uyumamızı bekler. Nefsin uykuda yaşadığı
hayatına biz rüya diyoruz.
Bütün kainat insan için
yaratılmıştır. Burada bir soru akla gelebilir. İyi de biz gidemedikten sonra
nasıl bizim için yaratılmış olabilir. Böyle düşünenler büyük bir yanılgının
içindedirler. Hayır hepiniz oralara, yani sonsuz uzaklıktaki kainata yayılmış
olan, içinde 100 milyar yıldız bulunan 100 milyar galaksideki alemlere
gittiniz, gördünüz, her tarafa gittiniz. Şimdiye kadar kaç yüz tane veya kaç
bin tane gezegen dolaştınız. Hayır ben böyle bir şey yapmadım mı diyorsunuz.
Yaptınız, yaptınız, ama oralara rüyalarınızda gittiniz.
Rüyaların çok özel bir kısmı
hayalden oluşur. Vücudunuzdan nefsiniz ayrılmamıştır, bir nevi hayal
görmektedir, ayrılmadan görmektedir. Böyle olan insanlara uyurgezerler diyoruz.
Uyurgezerlerin nefisleri vücutlarında olduğu halde uyumaları söz konusudur.
Vücudun uykuya ihtiyacı olduğu için vücut uyuyacaktır. Ama uyurgezer, nefis
vücuttan ayrılamadığı gecelerde fizik vücudu kullanır. O zaman bu âleme göre
hayret verici ilişkiler müşahede edersiniz. Meselâ fizik vücudun içersindeki
nefis, fizik vücudun gözleri hiç açılmadığı halde; kapalı gözlerle kişi resmen
uykudadır ama evin içinde dolaşır. Kapıları açar, kapatır ve daha enteresanı
birileriyle konuşur. Onu biraz sonra uyandırırsanız eğer, ona ne gördüğünü sorduğunuzda,
gerçekten kapıda gördüğü birisi ile konuştuğunu kesin olarak tespit edersiniz.
Ama o, bu âlemdeki kapıyı açtığının farkında değildir. Başka bir âlemdeki
kapıyı açmış olur. Ve gelen misafiri de o kapıdan onunla konuşur. Siz
oradaysanız onun sözlerini duyarsınız. Ama karşı tarafın sözlerini duymanız
mümkün değildir. Çünkü o bu âlemde değildir. Ve eğer rüyasını hatırlarsa,
dikkat edin mutlak söylediklerini size söyleyecektir. Göreceksiniz ki aynı
sözler. Ama karşı tarafın işitmediğiniz sözlerini de ondan öğreneceksiniz.Bu
uyurgezerlerin halidir.
Uyurgezerlerde çoğu zaman nefis
vücuttan ayrılmaz veya ayrılamaz. Ama vücut uyur. Uyurken de dolaşır. Tehlikeli
olaylarda bile vücudun negatif bir sonuca ulaşması söz konusu değildir.
Balkonun trabzanları üzerinde dolaşır kişi, ama oradan aşağı düşmez. Kapıları
açar, kapatır, hiçbir yere de çarpmaz. O, belki aynı evin içinde düşünür,
dolaşır ama başka bir âlemde yaşar. O evin aynı olmayan başka bir âlemi vardır.
Kapılardan hangisi aynı yerdeyse onları açar kapatır, dolaşır. Bu uyurgezer,
rüya görüyor, gördüğü şey bir rüya; ama fizik vücut bu âlemde olduğu için böyle
bir hayatı yaşar.
Ne zaman nefsiniz vücudunuzdan
ayrılırsa, ayrıldığınız an rüyayı yaşamaya başlarsınız. Ayrıldıktan sonra
mutlaka ışık duvarını aşacaksınız. Saniyede 300.000 km’den fazla hıza mutlaka
ulaşacaksınız. Bu esnada bu dünyaya ait olan her şeyi unutursunuz. Yeni bir
âlem açılmıştır önünüzde ve düşünce sisteminizi aklınız bu yeni âlemlere göre
dizayn eder. Rüyadasınız, bugüne kadar bildiğiniz veya bilmediğiniz, kâinatın
neresine isterseniz gidebilirsiniz. Bu rüyadır. Gittiğiniz yerde eğer fizik
âlemdeyseniz yani fizik vücudunuzun âleminde, bu âlemdeyseniz, hayretle
bakacaksınız ki; yerdeki insanlar sizi göremezler. Siz onları görürsünüz. Bu
zahirî âlemin insanları onlar…
Yani siz fizik bedeninizle
olsaydınız onlar gibi olacaktınız. Siz onları görürsünüz, bütün söylediklerini
işitirsiniz, aralarında gidersiniz, koşarsınız, uçarsınız hiçbir zaman
göremezler. Daha ötesi var mı? Evet var. Duvarların içinden geçebilirsiniz.
Denizlerin dibine dalabilirsiniz. Her şey normal standartlarda cereyan eder.
Yüz tane ev yan yana olsa, her birinin bir duvarından girip diğer duvarından
çıkıp bütün evlerin içini görebilirsiniz. Hiç kimse sizin kendilerini
gördüğünüzün farkına varamaz.
İşte bu rüyayı yaşadınız. Gittiğiniz
herhangi bir âlemde birisi size, uykuda olan vücudunuza dokundu, uyandığınız
anda nerede olursanız olun bir şey sizi şiddetle çekecek, birdenbire
yükseleceksiniz ve vücudunuza geri döneceksiniz. Bunları devam ettirirseniz bir
süre sonra bu olayı net olarak yaşadığınızı göreceksiniz. Hangi standartlarda
olursa olsun ne tarafa doğru gidecekseniz, o istikamette çekilirsiniz ve
yükselirsiniz, süratle birkaç saniyenin içerisinde ordasınız. Otomatik
sistemlerle normal rüyayı yaşarken fizik vücudunuzun içine girersiniz. Ama
intibak edene kadar 5-6 saniyelik bir zaman devresi geçecektir. O sırada, o 5-6
saniye içinde, konuşmak isteseniz konuşamadığınızı görürsünüz. Konuşabilmek
için bütün uzuvlarınızın yerli yerine oturması lâzım. Nefsiniz de vücudunuzun
aynı bir görüntünün sahibidir, aynı standartlara sahiptir. Yani bir nefis için
başka bir nefis; etten kemikten yapılmış olan, fizik cesedinize eş değer bir
hüviyet taşır.
Giderken ışık duvarını aşıyorsunuz,
sonsuz hızla gidiyorsunuz gideceğiniz yere. Dönerken sonsuz hızla geliyorsunuz,
ışık duvarını aşıp sıfır hıza kadar düşüyorsunuz. Ve fizik vücudunuzun içine
giriyorsunuz.
Ne zaman rüyanızda şartlar fizikse
meselâ bir fincanı aldığınız zaman elinizle tutabiliyorsanız, içindeki
ıhlamuru, çayı veya suyu içebiliyorsanız, o zaman zahirî âlemde değilsiniz,
şartlar fizik. Orada berzah âlemindesiniz. Yani sizden evvel ölenlerin nefislerinin
yaşamakta olduğu âlemdesiniz. İşte bunu hiç unutmayın.
Yakınlarınızdan birisi öldüğü zaman
boşuna üzülmeyin. Onların nefsleri yaşamaya devam eder. Fizik vücutları da
toprağın içinde bir süre kalır. O kişiye yarım saat veya bir saat gelen kıyâmet
günü uyandığında, Allahû Tealâ tarafından uyandırıldığında: “Ne kadar ölü
kaldın?” sorusuna, “Yarım saat veya biraz daha fazla, bir geceden mutlaka az
bir zaman uyuya kalmışım.” gibi bir şey söyleyecektir kişiler. Kıyâmet günü
herkesin söyleyeceği söz budur. Yani hayat devamlı bir vetiredir ama biz
insanlara göre zaman kavramı devreye girer. Ölümümüzden kıyâmet gününün
gelmesine kadar kim bilir ne kadar süre geçer. Ama kıyâmet günü, hepiniz nasıl
öldüyseniz o hüviyette yeniden dirileceksiniz. Ve hatırlayacağınız şey,
kendinizi sadece yarım saat veya bir saat uyumuş gibi hissetmektir. O zaman bu,
hayatınızın bir devamı değil mi? Burada dünya hayatını yaşarken 6 saat, 8 saat,
4 saat uyuyorsunuz ama bu bir gerçek uyku. Orada bu kadar uzun bir zaman da
geçmediğini düşünerek uyanacaksınız.
Öyleyse fizik vücudunuzun hayatı da
devamlıdır. Kıyâmet günü enerji beden haline döndürüleceksiniz. Ondan sonra da
sonsuza kadar yaşayacaksınız. Ya cennette ya da cehennemde…
Allah’a ulaşmayı dileyenlerin
gideceği yer mutlaka cennettir. Ama dilemeyenlerin de cehennemden kurtulması
mümkün değildir.
Allah razı olsun…
Burhan AKSU