Kadın doğum hastane bahçesinde oturacak yer bulamayanlar söyleniyordu. Baba adayları volta atıyor, sık sık saatlere bakılıyor, kantinden çay alınıp içilmeden bırakılıyordu.

 

Ambulans sireni duyuldu. Köşeden dönen araç acil girişine yanaştı. Paramedikler kapıyı açıp sedyeyi indirdiler. Arkasından telaşla bir adam atlayıp kadının elini tuttu. “İyi olacaksın, yanındayım.” Sedye hızla binanın içine sokuldu. Paramediklerden biri önden koşup asansörü çağırdı. Kadın arka arkaya nefes alıp verirken dikkatini adamın bileği çekti. “Ah aşkım ah, kol düğmen kopmuş!” Asansörün zil sesi duyuldu. Grup asansöre bindi. Kadın dişlerini sıktı. Kaşlarını çattı. Öfkeyle bağırdı. “Kahrolası, bu halinle bir de baba mı olacaksın!” Paramedikler şaştı kaldı. Adam kadını sakinleştirmeye çalışıyordu. “Aceleyle giydim. Gözümden kaçmış.” Paramediklerden genç kız gülümsemesini eliyle kapatırken kadına yakalandı. “Utanmaz alay mı ediyorsun!”

 

Doğumhane katında çıt çıkmıyordu. Genci, yaşlısı bekleme koltuklarında oturarak, sıkılanlar ayakta, kimi kızını, ablasını kimi eşini, yengesini bekliyordu.

 

Asansör boşluğundan bağrış çağrışlar yükselmekteydi. Bekleyenler başlarını asansöre doğru çevirdi. Zil sesi duyuldu. Kapı sağlı sollu açıldı. Kadın adamı, paramedikleri yattığı yerden azarlıyordu. Paramediklerin suratı beş karıştı. Kadından kurtulmak istedikleri su götürmez bir gerçekti. Hep bir ağızdan söyleniyorlardı. “Çabuk, çabuk, çabuk!” Koridorun sonundaki ameliyathanenin kapısı açıldı. Ebeler sedyeyi tutup içeri alırken kadın adama son kez baktı. Gözleri dört açıldı. “Başını eğ bakalım!” Adamın yakasından sökülmüş bir ipliği çekip kopardı. “Allah seni bildiği gibi yapsın.”

 

Ameliyathanelere girip çıkan doktorların, ebelerin önü kesiliyor, kimi gözler mutlulukla parlıyor kimi gözler endişeyle yere bakıyordu. Sevinçle hüzün at başı gitmekteydi.

 

Sedye doğumhaneden çıktı. Kadın kendindeydi. Görevliler sedyeyi odaya götürürken doktor adama bebekle ilgili bilgi veriyordu. Ebe havluya sarılmış bebekle doğumhaneden çıktı. Adamın yüzü aydınlandı. “Siz odanıza geçin, bebeği hazırlayıp getireceğim.” Adam odaya koşturdu.

 

Kadın yatağa alınmıştı. “Dönüp durma odada. Ağzım burnuma geliyor.” Adam otururken kapı açıldı. Kadın ellerini uzattı. Ebe bebeği kucağına verdi. Kadın bebeğin başını göğsüne yasladı. Saçlarını kokladı. Parmaklarını avuçlarına aldı. Hayranlıkla bakıyordu. Bebeğin sağ elinin işaret parmağının olmadığını görünce yüzü asıldı. Çığlık attı. Tiksinti dolu bir ifadeyle tekrar tekrar baktı. “Al şunu al!” Bebeği adama uzatırken bebeğin yüzü buruştu. İç çekti. Ağlıyordu. Adam kucağında bebeği sakinleştirmeye çalışırken kadın başını diğer tarafa çevirdi. Burnunu arka arkaya kısa kısa çekiyordu. Yatak başucundaki komedine uzanıp peçete aldı. Gözyaşlarını sildi. Adam yalvarır ses tonuyla “Bak! Ne olduğunu gör!” Bebeği kadının başına yaklaştırdı. Kadın göz ucuyla bebeği süzerken bebek gülümseyip kadının burun ucunu yakaladı. Kadın gülümsedi.
( Burun Ucundaki Mutluluk başlıklı yazı E.Kirişçi tarafından 5.06.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.