O
sevgilinin fotoğrafına bakıp konuşuyordum:
- Sen gözlerimin dolduğunu hiçbir zaman göremedin."diye. Nasıl da
ağlayarak bunu diyordum, nasıl da acı çekerek...
Elazığ'ın havası değişiyordu bunu sevgilinin
fotoğrafına bakıp söylerken.
Kapkara bulutlar çekiliyordu bir el
tarafından gökyüzüne.
Bir damla yaş düşüyordu fotoğrafın
üzerine.
-
Sen hiç gözyaşlarıma dokunmadın ki! Silmedin ki gözyaşlarımı! Gerçi sen
görmeyesin diye hep içime akıttım gözyaşlarımı. İçim bu yüzden yaralıdır. Yüreğime
isabet her bir damla gözyaşı taze yaramı dağladı. Acıttı içimi, yaraya tuz mu
basılır?
Sen:
-
Nasılsın? diye her sorduğunda:
- İyiyim. diyordum. Oysa
iyi değildim. İçim kan ağlıyordu ama bunu sana diyemiyordum. Nutkum tutuluyordu
seni görünce ama sen bunu anlamıyordun. Gözlerimin içine yıldızlar doluyordu ve
sen gözlerimin içine hiç bakmıyordun. Yüreğim, göğüs kafesimi kıracak gibi atıyordu
ve sen hiç yüreğimin sesine kulak kabartmıyordun.
-
Beni sevdiğini söylüyorsun ya Allah'ın varsa bunu söyleme! Ben hissetmedikten
sonra bunu demenin bir anlamı yok ki!
İtiraz edeceksin biliyorum ama
yağmuru anlatma bana, ben o yağmurun altında ıslanmadıktan sonra istediğin
kadar sen söyle üzerine yağıyorum diye.
Güneşinim diyorsun, ben o güneşin
altında yanmadıktan sonra istediğin kadar güneşim ol, nafiledir. Karanlığıma ay
olduğunu söylüyorsun ama ben o ayın şavkını görmüyorum gözlerimde.
Onun fotoğrafını aldım ve cüzdanımın
içine koydum. Cüzdanımı da kalbimin üstüne gelecek şekilde sol üst cebine
koydum ceketimin. Her nerede olursan ol, bendeki yerin hep kalbim olacak
mesajını veriyordum. Bazıları sebepsiz çekip gider. Susar kendince. Bizler
kalbi suskunlarız. Dilimiz ne söylese de sevgilinin yaptığı ettiği her şeye
kayıtsız şartsız razıyız. Vardır bir bildiği şeklinde düşünürüz.
Kalbim de sevgilinin yokluğu,
kalbimin üstünde sevgilinin fotoğrafı... Var ama yok bir hikayedir anlatmaya
çalıştığım. Hüznü kelimelerime sirayet eden ve gözyaşlarıma kaynaklık eden bir
sevdadır içinde olduğum. Başka da yoktur serzenişim.