HİDAYET
ÜZERE OLMAK;
Hidayet insan ruhunun dünya hayatında
Allah’a ulaşmasıdır. Allah bütün insanları ruh, nefs ve fizik üçlüsüyle serbest
iradeli bir varlık olarak yaratmıştır. Ruh Allah’a ait bir emanet olarak
dünya hayatında bize üfürülmüştür. Ölmeden evvel ruh emanetini serbest iradeyi
kullanarak Allah’a ulaştırmak herkesin üzerine farzdır. Ruh Allahütealâ
tarafından yalnız insana üfürülmüştür. Allah’ın zatından geldiği için sadece
ruh Allah’a geri dönüp ulaşabilir. Öldükten sonra ölüm melekleri herkesin
ruhunu gök katlarını geçirerek zaten Allah’a ulaştırılacaktır ama Allah’ın
istediği herkesin yaşarken ona ulaştırıp Allah’ın ermiş evliyası olmasıdır.
2/BAKARA-120:
inne hudâllâhi huvel hudâ.
“Muhakkak ki Allah’a ulaşmak (var ya) işte o, hidayettir.”
3/AL-İ
İMRAN-73: innel hudâ hudallâhi.
“Hiç şüphesiz HİDAYET, Allah’ın (Kendisine)
ulaştırmasıdır. (İnsan ruhunun ölümden evvel Allah’a ulaşmasıdır.)”
Hz. Muhammed (S.A.V) Efendimiz bir
hadisinde: “Emanete riayet etmeyenin imanı yoktur, ahde vefa etmeyenin dini
yoktur” buyuruyor. Ruh ezelde Allah’a dünya hayatında Allah’a ulaşacağına dair
misak (söz) vermiştir. Allah’a ulaşmayı dilemeyen, yani emanete riayet
etmeyenin imanı yoktur. İmansız amelin kimseye faydası yoktur.
5 / MÂİDE -
105: Yâ eyyuhellezîne âmenû aleykum enfusekum, lâ
yadurrukum men dalle izehtedeytum ilâllâhi merciukum cemîân fe yunebbiukum bimâ
kuntum ta’melûn(ta’melûne).
Ey âmenû olanlar! Nefsleriniz, üzerinizedir (nefsinizin sorumluluğu üzerinize
borçtur). Siz hidayette iseniz, dalâletteki bir kimse size bir zarar veremez.
Hepinizin dönüşü Allah'adır. O zaman yapmış olduğunuz şeyleri size haber
verecek.
Mâide Suresinin bu 105. âyeti açıkça
dalâlette olan, Allah’a ulaşmayı dilemeyenin hidayet üzere olan Allah’a ulaşmayı
dileyenlere hiçbir zarar vermeyeceğini bildiriyor.
Sahabe Allah’a ulaşmayı
dilemeyenlerin haline baktıkça onlara acır; şer ve hayrı ayırdedemeyen bu
kimseleri gördükçe üzülür, Allah’a ulaşmayı dilemeleri için devamlı olarak
onlara hidayeti tebliğ ederlerdi, hidayete girmelerini isterlerdi.
Sahabenin hepsi başlangıçta cahiliye
âdetleri üzere dalâlet hayatını yaşarken, Hz. Muhammed (S.A.V) Efendimizin
tebliğine uyarak Zumer-17’ye göre hepsi dünya hayatında Allah’a ulaşmayı
dilediler ve kendilerini şeytana kul olmaktan kurtardılar.
39 / ZUMER -
17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû
ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ıbâd(ıbâdi).
Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler
(kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah'a yöneldiler (Allah'a
ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!
Allahütealâ mü’minlere, sahabeye “Siz
kendinize bakın, kendi nefsinizi tezkiye ederek ruhunuzu Allah’a
ulaştırırsanız, Sizler hidayet üzere olursanız, dalâlette olanlar size zarar
vermez” buyuruyor.
Günümüzde ne yazık ki hidayet
unutulmuştur. Herkes Allah’a ulaşmayı dilemeden sadece vasıta emirlerden ibaret
olan İslâm’ın 5 şartıyla kurtuluşa ulaşacağını zannediyor.
14 asır evvel Peygamber (S.A.V)
Efendimiz bugünleri hadisinde şöyle belirtmiş:
“Bir zamanlar sadece Kur’an’ı Kerim’in resmi ve İslâm’ın ismi kalacak, insanlar
İslâmî isimlerle adlandırılmalarına rağmen İslâm’dan en uzak kişiler olacaklar.
Mescidleri dışarıdan mamur ve içinde hidayetten eser olmayacak, o gün yaşayan
âlimler gök kubbenin altında yaşayan insanların en şerlileri, fitne onlardan
çıkmış tekrar onlara dönecektir.” buyuruyor.
İşte insanların % 90’ından fazlasının
hidayeti unuttuğu günümüzde dünya hayatında ruhen Allah’a ulaşmayı, hidayeti
dilemeden kimsenin kurtuluşu mümkün değildir. Serbest iradesiyle kim kalben
Allah’a ulaşmayı dilerse Allahütealâ mutlaka onu kendisine ulaştırır.
Her devirde hidayetçiler vardır.
Devamlı olarak hidayeti tebliğ ederler. Hidayet dini yaşamanın omurgasıdır,
olmazsa olmaz şartıdır. Bütün insanlar dünya hayatına hidayeti yaşamak üzere
gelirler.
2 / BAKARA -
38: Kulnâhbitû minhâ cemîa(cemîan), fe immâ ye’tiyennekum
minnî hudenfe men tebia hudâye fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum
yahzenûn(yahzenûne).
Biz dedik ki: “Hepiniz oradan (aşağıya) inin. Benden size mutlaka hidayet
gelecektir. O zaman kim hidayetime tâbî olursa, artık onlara korku yoktur ve
onlar mahzun olmazlar.”
20 / TÂHÂ -
123: Kâlehbitâ minhâ cemîan ba’dukum li ba’dın
aduvv(aduvvun), fe immâ ye’tiyennekum minnî huden fe menittebea hudâye fe lâ
yadıllu ve lâ yeşkâ.
(Allahû Tealâ şöyle) dedi: “İkiniz oradan (aşağı) inin! Hepiniz (şeytan ve
siz), birbirinize düşman olarak. Bundan sonra Benden size mutlaka hidayet
gelecek. O zaman kim hidayetime tâbî olursa artık o, dalâlette kalmaz ve şâkî
olmaz.”
Hepinizin hidayete ulaşmanız dileğiyle,
Allah razı olsun.
Allah razı olsun…
Burhan AKSU