URFAM

Sana sesimi duyursam, anlatsam buraları, Urfa kalesinin burcundan ellerimi uzatsam, yanaklarının allı badesine. Sürsem ellerimi sana  üşümesin diye. Kalenin bir burcuna adını yazsam delice Esen rüzgâra karşı ve bir intihar cüretliğiyle. Güneşi indirsem yanına, Urfanın delikanlı yüreği ile sarmalasam seni, bu gece ışıldayan bütün yıldızları kıskandırarak. Fırat’ın  asilliği gibi sevsem seni ve yutsam gecenin şimdi ki derin saatlerinde. Ve sonra Urfa dağlarında gezinsen kıvrak ve cilveli bir ceylan gibi, öldürmeden, yaşatabilme adına sevsem seni bütün imparatorlukların acıları ile. Ve düşsen öylece, habersiz bir şekilde yüreğimin rahmine. Büyütsem  seni Urfanın acı sıcağında yada tatlı Esen rüzgarının huysuz kucağında... Yada öpücük kondurduğum Halfeti ‘nin Kara gülünü ellerine tutuştursam, boynuna geleneksel pöşümüzü dolasam, utanarak gülümsemem yüzüne ve bakışlarına aldansam bu gece gelir misin Asi dağların rahmine acı inmiş güzel kızı...? Tarihin bütün heybetini  ruhuna indirmiş beş yüz yıllık dev çınar,  gümrük hanında, ıslanarak yağmurun altında, keman eşliğinde bir sıcak acı mırra ısmarlasam  yada İbrahim’in alevinin gölünde balıklara “ bir buçuğa” yem atsak birlikte incitmeden, severek  ve sımsıcak. Ve  anlatsam buraların ihtişamlı ve görkemli tarihini ezberleyebilir misin bütün bunları..? güneşin yakıcılığını henüz bilmeyen soğuk iklimlerin ömrü kısa olan Berfin çiçeği.....Bizim buralarda ya benimsin derler yada kara toprağın.. İşte öylece bana gelsen, yeni bir tarihe yazsak adımızı, Urfa nın sakin ve sessiz sokaklarında gezinsek  ve hafta sonları, ömrümüzün son günü imişcesine yaşasak buraları... Hem bak köyümüz de var hatta bahçemiz bile. İçinde erik, badem elma fıstık ve kayısı ağaçları ile dolu ve kıraç da olsa buralar yeşil her zaman dokunmuştur bizim buraların ellerine. Ama onlar eğmez başını güneşin yakıcı yüzüne.. Bir biz yanarız meftun aşıklar gibi bu memleketin gül gibi gülümseyen güler yüzüne... Ama unutma ben anlatamam buraları, çünkü benim anlatmalarım kelimeleri kifayetsiz ve öksüz bırakır bu şehir için. Ve ben bırakamam bu memleketi... Neden mi.. Söyleyeyim o zaman. Üzerimde henüz yeni doğmuş bir bebeğin sıcak kokusu var ve bu memleketin derin lavanta çiçeği. Çünkü... Çünkü ben üşümüyorum bu memlekette... Çünkü buralar aynen sen kokuyorsun...çünkü buralar acının en derin kokusunu sürer yemeklerine ve gencecik deli tayların onulmaz yüreklerine ve çünkü Bu memleket umudun ve geleceğin yetiştiği bir divan meclisi... Çünkü burası benim memleketim... Urfam..! 


Erkam YILDIRIM 

( Urfam başlıklı yazı #eryld tarafından 22.04.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.