Bizimki, ahşap kaplamalı birkaç masa saati yaptıktan sonra daha küçük ve farklı bir yel değirmeni çıkardı ortaya. Pervanesi altı kanatlı.  Dönüyor.  Yeterli ışık düzeni olduğu için kanatlara lamba koymadı. Pervanenin dönüşü, hızlı ve yavaş olarak ayarlanabiliyor.

Yeni yel değirmenin en önemli özelliklerinden birisi de, -tabi bizimkine göre- terasa bakan odanın içinde aile resminin bulunması.  Üsteki yuvarlak üç pencere gerisine de, pencereden bakan 2 numaralı torunuyla köpeğinin resmi var.

           

            Maket, sabrın, emeğin ve dikkatin bir ürünü. Planlamanın şekle dönüşmesi. Elinle elde ettiğin parçalar bir fabrikasyon üretimi gibi olduğunda, kendine övgü duyuyorsun. Hassas ölçülü parçaların uyuşması sonucu hatasız bir yapı ortaya çıkınca, "Sabırla koruk helva, dut yaprağı atlas olur" 

atasözünün anlamını daha iyi kavrıyorsun. "Sabır, kadının süsüdür" derler. Bu söz, maket yapanlar için de geçerli. Buna sahip olan, can sıkıntısı çekmez evde. Üstelik, kimse rahatsız etmesin ister.  Maket yapmak, özgürlüktür. Beğenmezsen, bozarsın. İstediğin figürü, motifi işlersin. Çalışma süreni kendin belirlersin. Zihni tırmalayan düşüncelerden arınmanın ve psikolojik olarak rahatlamanın en güzel yoludur maket yapmak. Dertler ötelenir. Fiziki rahatsızlıklar bile unutulur, umursanmadığı için acısı, ağrısı duyulmaz. Maket yaparken koparsın dünyandan. Başka gezegenlerde gezersin.  Sessiz ve sakin...Tatlı bir huzur içinde...Bazen de, şarkı ve türküler eşliğinde... Stres giderici en iyi telkindir maket yapmak. Bunama ve parkinson hastalıkları gibi melanetlerden soyutlarsın kendini...Bu öylesine bağlayıcı bir uğraşıdır ki, kendince güzel eserler ortaya çıkardıkça bir başkasına özlem duyarsın...El becerilerin geliştiğini gördükçe daha güzellerini yapmaya yönelirsin. Haliyle kafan, yeni ve değişik şeyler yapmaya odaklanır...

            İşte bu;  farklı, resimli ve yarenlik hikaye gibi...(Yarenlik derken, anlatılara parmak  

atmamı kastetmiş olmalı.)   

    

           Karısıyla evlatlarının  "Maket işini bırak artık," demelerini umursamıyordu bizimki. Odanın kirlenmesi, bazı parçacıkların çok kez evin içinde gezmesi, evin hanımı için sorun değildi. Üstelik, kocasının bu işinden memnundu. Onun, el emeği göz nuru eserleriyle salonu süslüyordu. Evlatları da babalarının, yazılarının yanı sıra maket işiyle uğraşmasından hoşnuttular...Ancak, yapıştırıcı kokularının, zımpara tozlarının ve yakıcı lehim dumanının akciğerlere zarar vereceğinden endişe duyuyorlardı. Aralıklarla yaşanılan göğüs ağrıları ve sıkışmaları, bir gece hastane acil servisine götürülmesi, yakınlarının yanı sıra bizimkini de tedirgin etmişti. Hele hele, dört ay kadar önce sapasağlam bildiği, kendinden iki yaş büyük bacanağının otururken hiçbir belirti vermeksizin ölümünden, psikolojik olarak etkilemişti.

Maket yapmaktan alıkonduğunda, oyuncağı elinden alınmış çocuk gibi olacaktı.  Üstelik yenilgiyi kabullenmeyen birisiydi.  Yazılarını değerlendirmek için... Gerçekten "yazar" olabilmek için sağlığına çok, çok dikkat etmesi gerekiyordu. Karısına belli etmese de bazı geceler, göğüs kafesinde ağrılar oluyordu. Bunun; yapıştırıcı kokularından, lehim dumanı ve tozlardan kaynaklanabileceği kuşkusuna kapıldı.             

Elindeki  saat maketini bitirdikten sonra bir daha maket yapmayacağını, karısına ve İstanbul'daki büyük kızıyla oğluna söyledi. Onların huzur duymaları kendinde bir iyimserlik yarattı. Bundan sonra "Maketçi Yazar" olmayacaktı artık. Kendisinin koyduğu bu lakap, sadece bu hikayede kalacaktı.  "Yazar" olmaya çalışacaktı gayri.  Başaracağına da inanıyordu...  Bu inançla, “Zavallı Kahramanlar”adlı tarihi romanını sekizinci kez gözden geçirmeye yöneldi.

(Doğru yoldasın ahbap. Turgut Özakman ve Ernest Hemingway de aralıklarla eserlerini dokuz on kez gözden geçirirmiş.  Yazarlığı henüz kabul etmesen bile yazmaya devam arkadaş... Ayrıca, Zavallı Kahramanlar adlı romanınla ilgili önemli bir bilgi edindim.  Hadi hayırlısı diyelim. Üçüncü tekil kişi anlatımına, yarenci olarak beni de kattın. Bundan sonra da unutma beni.  Yeni bir hikayende yine yarenlik yapalım…)

 

Veysel Başer

                                                           Son

                                                                       

 


( Maketçi Yazar 7 başlıklı yazı Veysel Başer tarafından 21.04.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.