Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 19.03.2018
Okunma Sayısı : 805
Yorum Sayısı : 0

CEHENNEMDEN ÇIKIŞ YOKTUR.

          Cehennemlikler cehennemde günahları kadar leblebi gibi bir miktar kavrulduktan sonra çıkıp cennete gitmeyeceklerdir. Bununla ilgili Kur’an’da bir tek ayet yoktur. Sadece mevzu hadislere dayalı Kur’an’a uymayan hikâyeler anlatılmaktadır insanlara. Ama cehennemin ebedi olduğuna dair Kur’an’da 57 ayet mevcuttur.

40/MU'MİN-76: Udhulû ebvâbe cehenneme hâlidîne fîhâ, fe bi’se mesvel mutekebbirîn(mutekebbirîne).                                                                                                      Ebediyyen orada kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Artık kibirlenenlerin kalacakları yer ne kötü.

          Bu kibirlenen insanlar, başkalarına hakim olanlar, başka insanları da Allah'ın yolundan saptırarak şirkte bırakanlar, şirke sokanlardır. Onlar için orada cehennem azabı, yakılmak, derilerinin tamamen yok olması söz konusudur.

          Cehennemin 7 kapısı vardır.

15/HİCR-44: Lehâ seb’atu ebvâb(ebvâbin), likulli bâbin minhum cuz’un maksûm(maksûmun).                                                                                                                                              Onun (cehennemin) 7 kapısı vardır. Her kapı için onlardan taksim edilmiş (bölünmüş) bir grup vardır.

         Allahütealâ kâfirlere değil bakın ayetlerde kitap verilen ve ben Müslümanım diyen ama Kur’an ayetleri anlatıldığı halde inanmayıp hikâyelere inanan insanlara sesleniyor.

3/ÂLİ İMRÂN-23: E lem tera ilellezîne ûtû nasîben minel kitâbi yud’avne ilâ kitâbillâhi li yahkume beynehum summe yetevellâ ferîkun minhum ve hum mu’ridûn(mu’ridûne).                 Kendilerine Kitap'tan nasip verilenleri görmedin mi? Aralarında hüküm vermek için Allah'ın Kitab'ına davet olunuyorlar, sonra onlardan bir grub geri dönüyor ve onlar yüz çevirenlerdir.

          Allahütealâ, Mekke'de bulunan Yahudilere ve Hristiyanlara onların peygamberlerinden bu tarafa gelen bir nasibi vermiş ama iblis, asırlar sonra, insanların çoğunu Allah'ın yolundan saptırmayı başarmıştır. Kendilerine bu nasip verildiği halde; yani Hz. Musa ve ona tâbî olanların hepsi Allah'a ruhlarını, vechlerini, nefslerini, iradelerini teslim ettikleri halde, onlardan Peygamber Efendimiz (S.A.V) zamanında yaşayanlar o nasibe sahip olmalarına rağmen kavimlerinin çağrıldıkları bu Kitab'a tâbî olmamışlar. Çünkü o Kitap (Kur'an’ı Kerim) onların peygamberlerinin söylediği şeyin aynını söylemektedir. O devirde de insanlar ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve iradelerini Allah'ın daveti üzerine Allah'a teslim etmişlerdir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve onun sahâbesi de aynı şeyi yapmıştır. İnsanlar aynı şeyi yapmaya davet edilmiştir. Onların arasında da aynı şeyi yapanlar bu ayetin dışındadır.

          Allahütealâ her seferinde Kur'an'ı okuyanlara hatırlatmaktadır:

3/ÂLİ İMRÂN-20: Fe in hâccûke fe kul eslemtu vechiye lillâhi ve menittebean(menittebeani), ve kul lillezîne ûtûl kitâbe vel ummiyyîne e eslemtum, fe in eslemû fe kadihtedev, ve in tevellev fe innemâ aleykel belâg(belâgu), vallâhu basîrun bil ibâd(ibâdi).                                                                                                                               Bundan sonra eğer seninle tartışırlarsa o zaman onlara de ki: "Ben ve bana tâbi olanlar vechimizi (fizik vücudumuzu) Allah'a teslim ettik. O kitab verilenlere ve ümmîlere: "Siz de vechinizi (fizik vücudunuzu) (Allah'a) teslim ettiniz mi?" de. Eğer teslim ettilerse, o taktirde, hidayete ermişlerdir. Ve eğer yüz çevirirlerse, o zaman sana düşen sadece tebliğdir. Ve Allah, kullarını en iyi görendir.

          Peygamber Efendimiz (S.A.V) devrinde yaşayan Hristiyanlardan ve Yahudilerden bir kısım insanların ruhlarını da vechlerini de Allah'a teslim ettikleri kesindir. Burada da (Al-i İmran-23) Allahütealâ bu sebeple "Onlardan bir fırka yüz çeviriyor." buyurmaktadır. Onların da bir kısmı aynen örf ve adetlerini devam ettiriyorlar. Bu örf ve adet Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve sahâbeyle aynıdır. Ama bir kısım insanlar burada çevriliyorlar. Büyük kısım ne yazık ki Allah'ın emirlerini uygulamayı tamamen unutmuş, devre dışı kalmış.

          Sadece Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e itaat etmedikleri için değil; sahibi olduklarını zannettikleri dînin de gereklerini yerine getirmedikleri, kendi peygamberlerine de ihanet ettikleri için Allahütealâ onlara "dönekler" demektedir. Çünkü Yahudilerin peygamberi Hz. Musa, Hristiyanların peygamberi Hz. İsa ve onlara tâbî olanlar Peygamber Efendimiz (S.A.V)'le aynı şeyleri gerçekleştirmişler. Putperestler, ateşe tapanlar, Hristiyanların ve Yahudilerin bir kısmı Allah'ın ayetlerinden sapmışlardır. Ama Hristiyanlardan da Yahudilerden de bir kısım, tıpkı sahâbe gibi namaz kılıyorlar, Allah'ın emirlerini yerine getiriyorlar, Allah'a teslim oluyorlar. Onlar da hanif dîninin sahipleri ama kendi peygamberlerinden gelen usulleri devam ettirmektedirler. Onların da namaz kıldıkları, zekât verdikleri, zikir yaptıkları Kur'an’ı Kerim'le müsellem. Allahütealâ, kesin olarak Hristiyanların arasında da Yahudilerin arasında da namaz kılanlar, oruç tutanlar, zekât verenler sabahlara kadar zikredenler, secde ve kıyam yapanlar olduğunu söylemektedir.

3/ÂLİ İMRÂN-24: Zâlike bi ennehum kâlû len temessenen nâru illâ eyyâmen ma’dûdât(ma’dûdâtin), ve garrahum fî dînihim mâ kânû yefterûn(yefterûne).                                Bu, onların "Ateş bize sayılı günlerden başka asla dokunmayacak" demeleri sebebiyledir. Ve onların dinleri hakkında iftira etmiş oldukları şeyler, kendilerini aldattı.

          Cehenneme giren kişinin cehennemden asla çıkamayacağını, ebediyen cehennemde kalacağını 57 ayet söylüyor.

3/ÂLİ İMRÂN-25: Fe keyfe izâ cema’nâhum li yevmin lâ raybe fîhi ve vuffiyet kullu nefsin mâ kesebet ve hum lâ yuzlemûn(yuzlemûne).                                                                              O halde, hakkında şüphe olmayan bir gün için onları topladığımız ve her nefse, kazandığının karşılığı verildiği zaman halleri nasıl olacak? Ve onlar zulüm olunmazlar (haksızlığa uğramazlar).

          Bütün insanlar için kıyâmet günü birinci ölüm de, öldükten sonra birinci dirilme de dünya üzerindedir. Zaman geriye döndüğü için, zaman hangi noktaya ulaşmışsa o noktada canlı olanlar zaten hayatta olacaklar ve yerçekimi kuvveti olmadığı için hepsi Allah'ın İndi İlâhi’sine çekileceklerdir. Onlara hayat filmleri gösterilecek, kazandıkları ve kaybettiklerinin neticesi kendilerine teslim edilecek ve mizanla karşılaştırdıkları zaman kendilerine en küçük bir haksızlık yapılmamış olduğunu göreceklerdir.

          Şeytan tarafından kandırılmış insanların asırlar boyunca uydurdukları bütün yalanlar gerçek hüviyetine dönüşecek, bir bir ortaya çıkacaktır. ve o gün Allahütealâ diyor ki:

36/YÂSÎN-65: El yevme nahtimu alâ efvâhihim ve tukellimunâ eydîhim ve teşhedu erculuhum bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).                                                                                                     Bugün onların ağızlarını mühürleriz. Kazanmış olduklarını (yaptıklarını) Bize, onların elleri anlatır, ayakları şahitlik eder.

         Onlar ayetlere çağırıldıkları halde hikâyelerle ayetleri yalanlayarak hüsrana düşen ve yüz çevirenlerdir. Çünkü günahı sevabından çok olan herkes nefsini hüsrana düşürmüştür ve cehennemde ebedi kalacaktır. Biz kendilerine ayetleri anlatıyoruz ama onlar bizlere teşekkür edeceklerine bizlere düşman olmaktadırlar.

23/MU'MİNÛN-103: Ve men haffet mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum fî cehenneme hâlidûn(hâlidûne).                                                                                                             Ve kimin mizanı (sevap tartıları) hafif gelirse, işte onlar, nefslerini hüsrana düşürenlerdir. Onlar, cehennemde ebediyyen kalacak olanlardır.

          Sevapları günahlarından az olanlar hüsranda olanlardır. Sevapların günahlardan az olması veya günahların sevaplardan fazla olması aynı şeydir. Bu durumda olanlar, nefslerini hüsrana düşürenlerdir. Onların gidecekleri yer cehennemdir ve ebediyyen orada kalacaklardır.

          Hüsranda olan kişi, nefsini hüsrana düşürmüştür. Ölçü nettir. Mu'minun-102 ve 103 son derece önemli bir gerçeği ifade etmektedir. Allahütealâ: "Ebediyen cehennemde kalacaklardır." buyurmaktadır. Bu ifadeye dikkat edilmelidir. Kurtuluş yok! Cennete giren de ebediyen orada kalacaktır. Kıyâmet günü insanların bir kısmı cehennemde ebediyen kalmak üzere cehenneme girerler. Cennete girecek olanlar da kıyâmet günü önce cehenneme giderler. Kendilerini cehenneme değil de cennete alacağı için Allah'a sonsuz hamd ve şükretsinler diye onlara cehennem mutlaka gösterilir. Bunlar Allah'a sonsuz hamd ve şükrederek cehennemden ayrılır ve cennete girerler.

          Mu'minun Suresinin 102 ve 103. ayetleri, Yunus Suresinin 7 ve 8. ayetleriyle alâkalı oldukları için büyük önem taşırlar.

10/YÛNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme'ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).                                                                                 Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah'a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar ayetlerimizden gâfil olanlardır.

10/YÛNUS-8: Ulâike me'vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).                                         İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir).

          Mu'minun Suresinin 103. ayet-i kerimesinde bahsedilen kişiler, Allah'a ulaşmayı dilemeyenler olarak da değerlendirilebilir. Allah'a ulaşmayı dilemeyenlerin kaybettikleri dereceler kazandıkları derecelerden fazla olanlar yani kazandıkları dereceler kaybettikleri derecelerden az olanlardır. Gidecekleri yer cehennemdir. Allah'a ulaşmayı dileselerdi, Allahütealâ derhal onlara Rahîm esmasıyla tecelli edecekti. Gözlerindeki hicab-ı mestureyi, kulaklarındaki vakrayı, kalplerindeki ekinneti alacaktı. Her birini alırken onlara öyle dereceler verecekti ki verilenler kaybettikleri derecatı aşacaktı. Yani günahlarını örtmüş olacaktı Allahütealâ.

23/MU'MİNÛN-104: Telfehu vucûhehumun nâru ve hum fîhâ kâlihûn(kâlihûne).                     Onların (ızdıraptan) ekşimiş olan yüzlerini ateş yalar.

23/MU'MİNÛN-105: E lem tekun âyâtî tutlâ aleykum fe kuntum bihâ tukezzibûn(tukezzibûne).                                                                                                           Ayetlerim size okunurken; onları tekzip edenler (yalanlayanlar), siz değil miydiniz?

         Günahımız kadar yanıp cehennemden çıkacağız diyenler Allah’ın ayetlerine değil, din adamlarının mevzu hadislerle ve zanlarıyla yazdıkları emaniyye kitaplara inanmaktadırlar.

 2/BAKARA-78: Ve minhum ummiyyûne lâ ya’lemûnel kitâbe illâ emâniyye ve in hum illâ yezunnûn(yezunnûne).                                                                                                                    Ve onlardan bir kısmı ümmîlerdir. Onlar (Allah'ın) Kitabı'nı bilmezler, sadece emaniyeyi (kişilerin yazdığı kitapları) bilirler. Ve onlar sadece zanda bulunuyorlar.

2/BAKARA-79: Fe veylun lillezîne yektubûnel kitâbe bi eydîhim summe yekûlûne hâzâ min indillâhi li yeşterû bihî semenen kalîlâ(kalîlen), fe veylun lehum mimmâ ketebet eydîhim ve veylun lehum mimmâ yeksibûn(yeksibûne).                                                                 Artık elleriyle (emaniye bilgiler içeren) kitabı yazanların vay haline! Sonra da onu (bu yazdıklarını) az bir bedel karşılığında satmak için: “Bu Allah'ın indindendir.” derler. İşte onlara yazıklar olsun , elleriyle yazdıkları şeylerden dolayı ve yazıklar olsun onlara, kazandıkları şeyler sebebiyle.

2/BAKARA-80: Ve kâlû len temessenen nâru illâ eyyâmen ma’dûdeh(ma’dûdete), kul ettehaztum indallâhi ahden fe len yuhlifallâhu ahdehu(ahdehû) em tekûlûne alâllâhi mâ lâ ta’lemûn(ta’lemûne).                                                                                                                         Ve (emaniyeye tâbî olanlar): “Ateş bize, sayılı günlerden başka asla dokunmayacak (günahlarımız kadar yanıp cennete gireceğiz).” dediler. De ki: “Allah'ın katından bir ahd mi edindiniz?” O taktirde (Eğer böyle bir ahd almışsanız) Allah, ahdinden asla dönmez. Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz?

2/BAKARA-81: Belâ men kesebe seyyieten ve ehâtat bihî hatîetuhu fe ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).                                                                                             Hayır (sandığınız gibi değil), kim, günah kazanmış da hataları kendisini kuşatmışsa, işte onlar artık ateş ehlidir ve orada devamlı kalacak olanlardır.

 

Allah razı olsun.

Burhan AKSU

 

( Cehennemden Çıkış Yoktur başlıklı yazı mihrimah tarafından 19.03.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.