Misafirperver bir toplumuz, darda kalan, sıkıntısı olan evsiz yurtsuzlara kapımız açıktır. Korumak, kol kanat açmak insanî özelliklerimizden...

Sekiz sene önce komşu Suriye'de başlayan iç kargaşa ile can güvenlikleri tehlikeye giren Suriyeliler komşu devletlere sığınarak yaşam savaşına girdiler...Allah kimseyi evsiz-yurtsuz bırakmasın, yazı var, kışı var, beslenme, barınma ihtiyacı, insan mantığı ve şefkatiyle düşünüldüğünde acınacak bir durum...

İslam ülkesi olarak anılıyoruz, merhametimiz sonsuz...Ümmet denilerek gelin ülkemize diye yetkililer tarafından çağrılar yaptık.

Geldiler, akın akın, binlercesi daha sonra dört milyon oluncaya kadar...

Çadır kentler kurduk, ihtiyaçlarını giderdik her konuda...

El üstünde tuttuk onları,

Üniversite girişlerinde istediği fakülteye puanına bakılmaksızın,

Hastane kuyruklarında sıra beklemeksizin en önde,

Asayiş olaylarında haksız da olsalar emniyette haklı muamelesi görerek,

Misafirdir anlayışının da önüne geçip birinci sınıf vatandaşımız oldular, bizimkiler mi gariplerim ikinci sınıf vatandaş  olarak kaldılar...Ama olsun onlar misafirlerimiz!!!!!

Maaş bağladık devlet olarak her bir nüfus için. Kendi işsiz ve yoksul halkımızın seslerini duyan olmadı...

Çadır kentlerdeki yaşamı kabullenmeyen misafir sığınmacılar ülkemiz şehirlerine dağıldılar. Bozulan ekonomileri yüzünden pek çoğu dilencilik, kap-kaç, hırsızlık gibi yollara başvurdular. Bazıları da kendilerine tanınan vergi muafiyeti kapsamında iş yeri açtılar. Bu suretle daha ucuza satıp haksız rekabete de sebep oldular...Ama olsun onlar misafirlerimiz!!!!!!

Bazıları da yerli işçilerimizden daha ucuza hammaliye  hizmetleri yaparak ülkemiz vatandaşlarının işlerini ellerinden aldılar. Ama olsun, onlar misafirlerimiz!!!!!

2011 yılından beri ülkemiz şehirlerine dağılan veya çadır kentlerde yaşayan ailelerde mart 2018 tarihine kadar 311.000 çocuk doğdu. Ve bu sayı yıldan yıla artacak, görüntü böyle...

Bu kadınlar ne kadar sağlıklılar her yıl bir çocuk doğurabiliyorlar, kuluçka makinesi üretimi gibi...O zor koşullarda, çadır kentlerde veya sağlıksız evlerde, önceden doğurduğunuz bir sürü çocuğun arasında ne ara nasıl bir fırsat oluşturabiliyorsunuz da yeni bir çocuk yapma girişiminde bulunabiliyorsunuz? Bu ne üreme aşkı ya, hayret!!!

Eh, nasıl olsa devletin himayesindesiniz, doğur babam, doğur...

Türkiye'de yerli halkın nüfus artış oranı binde onüç,   Suriyelilerin nüfus artışı yüzde sekiz...

Benim korkum dağları sardı,  erken evleniyorlar, kuluçka makinesi gibi hızlı üremekteler, bu günün çocukları 15-16 sene sonra  nüfus üretimine katılacakları için  bu  artış oranı da yüzde sekizlerden yukarılara çıkacaktır.  Hesaplar gösteriyor ki, 30 sene sonra 68-70  milyon olacaklar. Bir seçimde kendi adaylarını desteklediklerinde Suriyeli bir başbakanımız, Suriyeli bir cumhurbaşkanımız da olabilir...

Misafirlerimiz uzun vadede ülke hakimiyetini  ele alıp muhtemelen yönetimde tek güç olacaklardır...

Ha gayret Suriyeliler, bu üreme hızını daha da artırmak elinizde pardon belinizde...

Hava güzel çocuklar dışarıda oynayın, anne ve babanızın işleri var!!!

Selam ve saygılarla...

Yurdagül Alkan.

( Kuluçka Makinesi Gibi Suriyeli Kadınlar... başlıklı yazı Gülalkan tarafından 17.03.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.