Dört duvarın kehanetinde asılı ömür,

Açık seçik cümlelerle

Gizlendiğimize biat da üç beş imgeyi

Sır küpü eylediğimiz.

Yanan ateşte saklı aslında şiirin sihri

Sonra da konuşlu olduğumuz

Gök kubbede ayrı bir boyut

Hazanın efkârı.

 

Gök gözlerinde evrenin,

Sevdiceğimiz bir yüklemde savrulduğumuz:

Tıpkı emir kipi

Harflerin istilası:

Ayrık bir cümlede teneşir paklarken

Deyişlerin sükûnetini

Sonra da akça pakça bir çocuk görünümünde

Şehrin ve şairin infilakı.

 

Hep derinlerde saklı

Hep tepelerde mutluluk oyunu:

Az sonra çivileme atlayacağımız

Ölümü de düşününce

Neye yarar ki

Aşkın ve hasretin ittifakı?

 

Gömdüğümüze vakıf

Dünümüzden ayrık

Bir de gönülden bağlandığımız

Şu satırlar olmasa hani,

Derken bile esefle kınarken

Yazılı şiiri:

Hani olur da banmışız umuda her bir dizeyi,

Hani olur da açılır kısmeti

Mutluluk denen teranede

Sobelediğimiz kadar da

Sayıkladığımızın dururken arkasında:

Nöbette ne de olsa ruhun içtiması.

 

Aşkı hazin bir tümseğe de yerleştirdik mi;

Değmeyin keyfine şiirin.

Derme çatma da değil oysa

Ne göğün rengi

Ne de başımızı soktuğumuz şu hengâme:

Adımı da unuttuğumdan beri

Uyumayı pek bir savsakladım geceleri:

Bir dirhem şiir bin imgeyi örtse de

Gazabı yalanların,

Yine mutluluğu öldüren

O şaibeli mısraların ve bakışların

Etkisinde

Şiirler dolanırken ayağıma

Kendi halimce tutturduğum şarkının da yankısını

Savururken uzay boşluğuna sakilce.

 

 

 


( Şehrin Ve Şairin İnfilakı... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 11.03.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.