Rahman ve Rahim olan Allah'ın rahmetinin kainatta ulaşmadığı yer,
ulaşmadığı varlık, zerre yoktur... Yerde ki karıncanın ayak seslerini bile
duyan, sineklerin kanat çırpmalarını bile sayan, yaratıp da dünyaya saldığı
insanın neler yaptığını bilmeyecek mi, bilemeyecek mi?
''İnsan küçüldükçe büyür, büyüdükçe küçülür.'' de derler... Küçülmek mecazi bir
anlatım tabi ki onun içinde alçak gönüllü olmak, saygılı olmak, terbiyeli
olmak, anlayışlı olmak var insanlara ve bütün canlılara. Kendimiz ile
varlıklarımız ile de ne kadar böbürlenirsek de aslında insanlıktan
uzaklaşıyoruz, gerçekte küçülüyoruz... Rahman ve Rahim olan Allah'ın
büyüklüğüne denk gelecek herhangi bir büyüklük kainatta mevcut değil... İçinde
bulunduğumuz Samanyolu Galaksisinin daha sonunu bulmaktan bile aciziz ki başka
başka milyarlarca galaksi olduğu söyleniyor kainatta...
Yaratıcımız, Rabbımız Allah'ın önünde bütün kainat, yerdeki solucandan, gökteki
kartala, denizde ki balıklardan, koşan atlara ve tabi eşrefi mahlukat olan
insanlara kadar her canlı, cansız varlık boyun eğmiştir... Kul olma şerefi ise
sadece ve sadece insanlara verilmiş bir üstünlüktür... İnsanda bunun, kul
olmanın gereğini yapmak durumundadır...
Kula kul olmak hiç kimsenin arzu etmediği bir durumdur. Rahmana kul olmak
varken, insan neden bir başka insana kul olsun ki? Üstelik Rahmana kul
olduğumuz zaman bilinçli bir şekilde, sonrasında ahiret hayatında büyük
ödüller, büyük nimetler verileceği de Rabbımız tarafından bizlere
bildiriliyor... Rahmeti, nimetleri o kadar büyük, o kadar geniştir ki Rahman ve
Rahim olan Allah'ın... İnanmayanlara bile rızk veren, inkar edenlere bile,
belki dönerler doğru yola diye, mühlet veren, hemen azap etmeyen bir yüce
Yaratıcı...
İnsan bir gün öleceğini, hesap vereceğini asla aklından çıkartmama düşüncesi
ile yaşamaya çalışırsa, buna bağlı olarak kötülüklerde yer yüzünde azalacaktır.
Ayet de geçer ''Allah korkusundan yuvarlanan taşlar kayalar vardır.'' Taş, kaya
cansız bir varlıkken Allah'tan korkuyor ise biz insanlar taş kalpli miyiz de
Allah'dan korkmadan her türlü ahlaksızlığı yapmadan geri duramıyoruz? Vah ki
vah bize! Yazık ki hem de ne yazık!
Yüce Yaratıcımız Allah cc İsra Suresi 37. Ayet de Hazreti Muhammed'e ve O'nun
nezdinde bütün insanlara şöyle sesleniyor. ''Yer yüzünde böbürlenerek yürüme
çünkü sen ne yeri delebilir ne de boyca dağlara ulaşabilirsin.'' Günde beş
vakit namazda Rabbımızın huzurunda eğildiğimiz zaman, aslına kulların önünde
asla eğilmeyeceğimizi de beyan ediyoruz... Nice yiğitler var ki namaz da
yaralandığı zaman bile istifini bozmadan namazını eda etmeye çalışıyor... Hele
hele de cephelerde kısaltılarak bile olsa kılınan namazlar çok kıymetlidir...
Rüku ve secdeyi herkes bilir az çok namaz kılsın kılmasın. Rüku da eğildiğiniz
gibi hiç bir insanın önünde eğilebilir misiniz? Eğilemezsiniz, isteseniz de
yapamazsınız... Ama Rahman'ın huzurunda hem de hiç yüksünmeden eğiliyorsunuz.
Eğildiğiniz zamanda yüreğiniz coşku ile doluyor... Hazreti Ali Efendimiz bir
müşrik ile tartışırken mealen aynen şöyle demiştir. ''Farz edin ki Allah yok ki
biz var olduğuna yürekten inanıyoruz, bu kadar ibadet yapıyoruz diye biz ne
kaybederiz, farz edin ki ahiret yok, cennet ve cehennem yok ne kaybederiz beş
vakit namaz kıldık diye, oruç tuttuk diye ki hepsinin de aslında sağlığımıza
faydası var. Ancak bir de varsa Allah ki var olduğuna yine söylüyorum biz
yürekten inanıyoruz sen ne kaybedersin onu bir düşün.'' Bunun üzerine
tartıştığı o müşrik kişi Müslüman olmuştur... Son söz olarak, ahir zamandayız,
kendimize ve aile efradımıza dikkat edelim... Allah hepimizin yar ve yardımcısı
olsun...