Seneler önce tatilden dönüyoruz. Hanım çocuklar ve ben, arabada dört kişiyiz, her
zaman gittiğimiz yerden değilde, bu sefer Denizli üzerinden Ankara'ya varalım
dedik,ama yollarını da pek bildiğimiz yok haniyse. Arabayla girdik şehre
çıkamıyoruz. Halbuki eskiden de az çok bilirdim Denizliyi ama bu sefer şehir
değişmiş gelişmiş...
Bir şehire girip de çıkamamak ne büyük zorluk bilseniz. Allah kimselerin
başına vermesin. Vallahi çok uzun sürse bu durum insan bunalıma da girer...
Yirmi sene önce geldiğin bir şehre yirmi sene sonra gelince haliyle çok farklı
ve çok değişik bir şehir görüyor insan... Hem de ne değişmiş...
Kendi kendimize şehirden çıkmaya çalışsak yine de bir şekilde çıkarız illa
ki her yerde tabelalar var, Allah'a şükür okuma yazmamız da var. Atalarımız ne
demiş hem de ‘’Bilenler bilmeyenlere sorsunlar.’’ Hiç o konuda ben de hanım da tereddüt
etmeyiz... Birini bulup soracağız mutlaka...
Caddenin kenarında yürüyen bir adama usulca yanaştık''Hemşehrim Ankara
istikametine gideceğiz, ama yolu kaybettik yardımcı olsan bir zahmet'' dedik. Adam
gayet sakin ''Abi az ileri de iki tane battı çıktı var onları geçtikten sonra
şöyle şöyle gidin direk Ankara yoluna çıkarsınız''dedi. Eyvallah abi deyip yola
koyulduk; koyulduk koyulmasına da, acaba bu battı çıktı neyin nesi diye
düşünürken, altgeçite girince, kafa da şimşekler çaktı. Hanım dedim bu battı
çıktı alt geçit olsa gerek. Başladık kahkahalarla gülmeye ve çok hoşumuza gitti
bu kısa ve özlü Denizli ağzındaki deyiş.
Şimdi bazen ben bile yerine göre kullanıyorum hiç çekinmeden bu
kelimeyi...