1978 yılında daha on iki yaşımdaydım henüz Dünya nasıl bir büyüklüğe sahip ve dünyada nekadar ülke var bir bilgim yoktu yaşadığım iğde küyünün tam karşısında berit dağlarının gökyüzüne uzantısı dünyama sınır çekmişti berit dağlarının arkasında dünyanın bittiğini sanardım hani derler ya cahilin dünyası gördüğü alankadardır işte öyleydim

 

dünyayla ilgili bir hayal kurup büyüklüğü hakkında bir hayal gücümde yoktu birgün yaşadığım köyde dükkan ın önü dediğimiz ana cadde üzerinde bahar ayının ılık güneşi duvar diblerini ısıtmıştı köyümüzün üç beş yaşlı insanı duvarın dibinde güneşleniyorlardı bende onların konuşmalarını dinliyordum tam durduğum yerin karşısı bizim mahalleye çıkkan sokaktı sokak çamur deryası gibi olurdu yaz gelmeden sokağın çamuru kurumazdı  baktım o çamurlu sokakatan daha önce hiç görmediğim bir adam geliyordu  sokakta ayakkabısını çamur etmemek için basacağı kuru yer arıyordu ama bulması mümkün değildi çarsiz aykabıları çamur olacaktı çünkü sokağın çamur olamayan yeri yoktu

 

adam sokatta sağa sola sekse de  ayakkabılarını çamur ederek dükkanın önüne geldi duvar dibinde çömelip oturan köylülere selam verdi köylülerden iki metre mesefe uzaklıkta duvarın dibine geçti orda bulunan bizim köylülerde adama şaşkın bakışlarla bakıyorlardı adam okadar bakımlıydı ki daha önce hiç böyle güzel giyimli birini görmemiştim üzeriden açık lacivert pırıl pırıl bir elbise vardı  duvarın dibinde cebinden bir mendil çıkardı ayakabısını mendille sildi ayakkabısı ayna gibi parladı bizler şaşkın şaşkın adama bakıyorduk çünkü kendini tanıtmamıştı sonra köylülerden biri sordu hemşerim sen nerelisin daha önce seni hiç görmedik diye adam garibin oğlu Osman ım deyince hemen köylüler ayağa kalktılar adamı tanıdılar hoş geldin yahu kardeşim seni biz öldü biliyorduk unutuldun gittin hafızalardan silindin nerelerde geziyordun nerede yaşıyordun diye sordular

 

adam anlatmaya başladı dostlar bu köyden gideli tam otuz beş sene oldu on beş onaltı yaşlarındaydım ilkokulu yeni bitirmiştim çok fakirdik biliyorsunuz  işte bu fakirlik yüzünden köyden gitme kararı aldım o küçük yaşımda burdan Elbistana gittim ordan bir margürüs otobuse binerek Adanaya gittim  otobüs terminalinde indim gidecek hiç bir yer bilmiyordum  üç beş gün terminalde otobüs temizliği yaptım ondan sonra bir otubüs şirketinde mavin olarak işe başladım çalıştığım otobüs Ankara İstambul İzmir hattında çalışıyordu ve bir kaç ay içrisinde İzmir i Ankarayı İstambulu gördüm artık iyi bir mavin olmuştum  birgün Adana dan İstabula geldiğimizde çalıştığım otobüsten ayrıldım İstanbulda kaldım amacım burdan bir otobüs şirketinde iş bulmaktı ve buldum  beş yıl boyunca mavinlik yaparak kendimi büyütmeyi başardım artık gözüm açılmıştı dünyada ne olup bitiyor anlamıştım ve yurt dışına gitmenin hayalini kuruyordum ama pasaportsuz nasıl gidilir onun yolunu arıyordum sordum soruşturdum  ancak bir gemiyle gitmek mümkündü kendi fikrime göre

 

birgün İstambul eminönüne büyük bir İtalyan gemisi geldi geminin birgün sonra limandan ayrılacağını öğrendim ve gemiye kaçak binmeyi kafama koydum bütün gün takip ettim gemiden çarşıya guruplar halinde gezmeye gidip gelenleri gördüm tamam dedim ben en uygun zamanda bir guruba katılır bu gemiye binerim dedim ve geminin kalkmasına iki saat kala baktım kalbalık bir gurup geliyordu hemen aralarına katılıp hiç bozuntuya vermeden onlarla beraber gemiye bindim kapıda duran görevlinin hiç dikatini çekmedim ve akşam saat dokuz on gibiydi geminin kafeteryasına otumuştum biletli bir yolcu gibi

 

kafeterya kalbalıktı kimsenin dikkatini çekmiyordum ve gemi eminönünden demir aldı hareket edecekti kafeterya birden boşalmaya başladı bende kalabalıkla beraber güverteye çıktım yolcular geminin İstambul dan ayrılışını izlerken bende onlarla beraber İstambulu izliyordum içimde akıl almazcasına bir heyacan vardı macerayı çok seviyordum gemi İstanbul dan uzklaştıkça artık insanlar kafeteryaya gidiyorlardı bazılarıda kameralarına gidiyorlardı bir saat falan geçmişti kafeteryadaydım orda isnanlar içki içiyorlar sohbet ediyorlardı aralarından bir sarışın bayan bana bakıp duruyordu bakışlarından beni beğendiğini anlamıştım ama yanındaki beylerin birisi kocası falandır diyordum kendi kendime

 

ordaki kalabalık dağılmadan sarışın kadın bana göz kırptı ayağa kalktı girderken hafifçe başıya gel peşimden der gibi işaret etti hemen kalktım peşinden kamaraların bulduğu koridordan kadının peşine gittim kadın beni odaya alırken İtalyanca bişeyler söyledi anlamadım ama odasına girdim kadının konuşmasına  cevap vermeyince işaretle senin dilin yokmu falan dercesine kafasını sallayarak bişeler diyordu ben halen ses vermeyince kapıyı açtı italyanca söylenerek odadan çıkmamı istedi bu sefer türkçe  el kol hareketiyle yanında kalmayı beraber olmayı anlattım kadın tekrar kapıyı kapadı sonra kadına gülümseyerek işaretle ondan hoşladığımı söyledim kadın italyanca bilmediğimi anladı odasının tek yatağı vardı yatagının üzerine oturdu eliyle beni yanına çağırdı oturmamı söyledi yanına oturdum ve ilk geceyi kadınla birlikte geçirdim sabah uyandığımda saat gündüz onbir falandı kabinde duşumuzu aldık kadın bana hadi çıkalım bişeyler yiyelim diye işaretle anlattı ama ben kabinden çıkmak istemiyordum

 

kadın olmaz seni burda yalnız bırakamam diyordu işaretlerle mecburen beraber çıktık kafeterya da küçük iki kişilik bir masaya oturduk kadın karsona yemek siparişi verdi bana sen ne yersin diye sordular işaretle bişey istemiyorum dedim kurt gibi aç olmama rağmen  kafeteryanın karsonu benden şüpelenmiş aradan beş dakika geçmeden gemiden iki görevli geldi bana kimlik sordular zaten yanıma kimlik falan almamıştım gittiğim ülkelerde yakalanırsam kimliğim yok ben çingeneyim demeyi aklıma koymuştum beni geriye göndermesinler diye 

 

o iki görevli kadına benim kaçak yolcu olduğumu söylediler beni aldılar geminin görevli odasına götürdüler geminin kaptanı türkçe biliyordu neden bu gemiye kaçak bindiğimi sordu  dedim kimliğim yok türkiyede yaşayan bir çingeneyim  italyaya gitmek istiyordum ve param kimliğim hiç birşeyim yoktu onun için geminize kaçak bindim dedim kaptan artık seni geri türkiyeye götürüp bırakmamız mümkün değil italyayla türkiyenin ortasında bir yerdeyiz  artık seni biz burda tutacağız yolcuların arasına kafeteryaya gitmen yasak güverteye falanda çıkamassın seni italyaya vardığımızda liman polisine teslim edeceğiz onlar seni tekrar yollarlar dedi kaptan gerçekten bir baba adam gibiydi bana hiç kızmadan güzelce anlatı bunları bende dedim tamam italyaya vardığımızda beni polise teslim edin dedim

 

kaptan bana açmısın diye sordu bende evet açım dedim kaptan bir  peynirli sandeviç getirtti bir şişede su verdi  öylece yolculuğumuz devam ederken aklımda başıma neler gelecek gerçekten beni italyan polisi türkiyeye gönderi mi diye düşünerek aklımca pilanlar yapıp  kendi kendime italyan polislerine çingeneyim vatanım adresim kimsem yok türkiyeye beni yollamayın ne ceza verecekseniz italyada verin isterse hapse atın derim diye hayaller kurarken yolculuk çabucak geçti ve gemi italyanın birindisi kenti limanına yanaştı yolcular indiler beni iki gemi görevlisi aldı liman polisine teslim etmeye götürürken gemide yanında kaldığım kadın gemiden inmiş hemen çekip gitmemiş beni merak etmiş bu adamı ne yapacaklar diye beklemiş

 

görevlilerin yanında giderken kadını gördüm hoşça kal dercesine bir el salladım görevliler beni liman polisine teslim ettiler bir küçük nezaret haneye attılar duvarları beton ıslak ve rutubetliydi bir yaz günü olmasına rağmen üşüyordum dışardan ne bir ses var ne gelen giden aradan beş altı saat geçmişti iki polis geldi beni italyan atliyesine götürdüler bir türkçe bilen tercüman eşliğinde savcı karşısına  mahkemeye çıkardılar

 

savcı bana neden italyaya kaçak geldin diye sordu dedim bir çingeneyim türkiye de bana kimlik dahi vermediler vatanım yok türkiye den bu yüzden kaçtım dedim ve hakim ülkemize kaçak girmenin cezası var biliyor musun dedi bilmiyorum ama ne ceza verirseniz razıyım yeterki beni geriye göndermeyin dedim hakim kararlı bir şekilde cevapları vermemden anladı herhalde ki üç ay hapis cezası çektikten sonra bir sığınmacı kampına alınmama karar verdi ve beni italyan polisleri atliyeden aldılar ceza evine getirdiler üç aylık İtalya ya kaçak girme cezasını çekmek üzere.....devam edecek

( Altı Dilli Avusturalyalı Türk Osman başlıklı yazı Azizoğlu tarafından 2.02.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.