Titrek sancılar Boğaz’ın dokusunda

Terennüm ediyor.

Hele ki o yanlı acılar…

Depreşen müdaviyim duygularımın

Aşk zaten çıkmazım ve kıskacım.

Tutunduğum ne ise ya da kim;

Dirildiğime kâiniyim her ölümde

Sonra da surlarında şehrin

Ve isyanlarında

İçimdeki kumruların

Bir deli fıtratım anlayacağın.

 

Dokunan tenimde yağmurun,

Yakıldığım iklimler değil de hani

Esir düştüğüm.

Tutturduğum şarkı mı yoksa

Aşkın batılı bir girizgâh?

Yine şiirlerle döşeli kaldırımlarda

Ben kuruntularımı delip

Senin delen gözlerine tutkun

Deli bir bakış olabilirim.

 

Deli bir imge tadındayım zaman zaman;

Neden sanırsın ki yazdığım bunca

Yürek kelamını

Bir bir içtiğine tanık olmanın

Verdiği huzur ile

Ölüme bile hazır olduğum?

 

Görmediğim, bilmediğim, gitmediğim

Hangi memleket, diye sorma ne olursun

Hatta sorma da;

Kanayan mı kanatan mı olduğumu

Ve dünümü terk ettiğim

Şu melun şiirde

Bil ki;

Ben bu aşkın sakil ve yanık

Tutanağıyım.

 

Ne kadın ne de erkek;

Ne yalın ne sıra dışı

Hatta ne eteklerimde taşıdığım

Ne de yürekten kazıdığım

Aslında İlahi Aşkın uzamıdır bunca yergi;

Bunca türkü,

Bunca feryat.

Yine gönlümün küpeştesinde,

Bir can simidi bellediğim

Ve Boğaz’ın deli sularında

Defalarca akıntısına kapıldığım…

 

Buyum ben, anlayacağın.

Ne eşkâlim, ne eşrafım

Ve varsa yalanım

Zaten ölmekten asla korkmadım

Ve sevmekten de…

Eklediğim bunca duyguya hürmeten,

Dengimde hangi şiirse biraz sonra

Kopacağını da biliyorum kıyametin

Bil ki;

Küçüğü zaten kopmakta içimde.

 

Sefil olsam da merdim;

Yanık olsa da kelam

Tüm derdim kendimle;

Yansız ve hesapsız sevdiğimle barışık

Bir hayatın da

Tek tanığı bunca şiir,

Bunca şairden çaldığım duygulu ritim

Keşke olmasaydı ruhum, dediğim de

Çok oldu hani.

Ne de olsa

Sevmek acının ta kendisi, diyen

Bir nesilden arda kalan son yolcu muyum ne?

Şimdi kapatıyorum gözlerimi

Ve sayfamı boyuyorum aşk renginde.

 

Siyahı da seviyorum

En azından beyazın nüfusu

Parıldayan gecede.

Bir de pembeden bozma düşlerim

Zaten tek tesellim çocukluğumdan beri.

Maviden bozma gökyüzünde,

Hissettiğim rahmeti nasıl unuturum

Yazmadıklarımın dibinde?

Yeşile çalan gözlerimde

Nedense hep elem ve hüzün bozması

Bir çatal sesi belki de

Diyemediklerim kanatırken içimi.

 

Tebessümlerim hepten saklı cebimde:

Bozdur bozdur,

Yâd ettiğim dünlerim olmasaydı

Hepten yok olmuştum, sevgili;

Aslında var olduğum bile bir misilleme

Evrene

Hele ki muhalif gölgelere

Vermediğim tavizi

Yerle bir ederken ayak sesi zulmün

Şimdi gitmeliyim

Zaten geldiğimi gören de kimse olmadı benim.

 

Ben buyum işte:

Bir deli güfte

Asla çalmayacağını bildiğim o bestenin

Yüzü suyu hürmetine

Aşkına ve benliğine sahip çıkan

Bir deli imge tadında da yaşarken hayatı

Sadece geçtim buralardan, demek

Olmasa da haddim,

Gizemin de aşkın da ta kendisiyim.

 

 

 

( Küçük Kıyamet başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 24.01.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.