Aradan aylar geçip yel hızıyla giderken Bekir abi, bana söz verdiği halde ne anamı İstanbul'a getirebilmiş ayak diremem-den dolayı, ne de beni Mersin'e geri gönderebilmişti. Ama onun içinde de, aynen bizler gibi gizli yerlere saklanan bir ''ebeveyn'' kardeş, yani aile yarası vardı. Bekir abi bize - Her gece yarısı, kat kat üstüme giyinip sizler uyurken hayalet gibi dolanıyorum, aramıza yeni katılan kimsesiz yeni yetme çocuklar var, bilenler bilmeyenlere; Ne için dolandığımı anlatsın! Birbirine yamuk yumuk yapanı yakalarsam, af yok ona göre! Herkes ayrı yatacak, yakın markaj yok, aranızda çürük elma bulursam önce cezasını verir sonra da azlederim, anladınız mı? Uykulu gözlerle başımızı - Evet anlamında sallamış, nefeslerimizi alıp verirken havanın soğuk ve keskin ayazından sanki sigara dumanı savuruyormuş gibi bizler Bekir abiyi, o ise bizleri ve çevreyi kolaçan ediyordu. Başımı hangi yana çevirsem anasız, babasız, kimsesizlerle göz göze geliyordum, küçücük yüreğim aniden sancılandı! 

Yoksa, benim içimde doğru dürüst tadını alamadığım o 'baba' yarası mı depreşmişti? Nedeni olmayan zamanlarda dahi, Bekir abinin dizinin dibindeydik. En küçük bir sesten, ben yaştakiler hemen etkileniyor, yaşı büyük tinerci gençlerden uzak duruyorduk. Sokak yaşantısına alışamamış sık sık hastalanmaya başlamıştım, en son hasta yattığım süre zarfında ateşimin yüksekliğinden onca olup bitenden bi haber olduğumu, yattığım şiltenin kıyısına çömelen, sur dibi çocuklarından duymuştum. Karton ve mukavva kutularının üzerine; Esnafın evlerinden tedarik edip Bekir abiye verdikleri, yamalı battaniye, yırtık yorgan yüzleri, yorgan, eski minder, şilte ne varsa, hepsini toprak zeminin üzerine mukavva yer yatağı yapmışlar, benim sık, sık çiş yaptığım o kokan yorganı üstümden alıp, daha temiz olanı vermişler, sabaha kadar da benim başımı beklemişler vs. vs. 

Çocukların bana olup biteni teferruatıyla anlatmaları bitmemiş, birileri gidip diğerleri sil baştan yeniden - Yatağa devamlı çiş yaptığımı, her birinin ayrı bir mekana uğrayarak eczaneden ağrı kesici ve ateş düşürücü tedarik ettiklerini, bakkaldan bedava su aldıklarını, sayıkladığım da başımı Bekir abinin okşayıp ağladığını. 

Annemin kokusunu özlemiştim, burnumun direği sızlamış, iki damla göz yaşımı üşüyen ellerimle silmek üzereydim ki, yanıma gelen yeni yetme delikanlı - Benim adım Emin, geçen yıldan beri sokaklardayım, ağlamak istiyorsan da ağla. Bir yıldan beri başıma gelmeyen kalmadı, dayak, tecavüz, hırsızlık. Ben - Tecavüz mü? Burada mı? Emin - Yok, burada değil, yeltendi o Ömer şerefsizi ama diğer çocuklar beni ondan korudu, Bekir abi Ömer'i buradan kovmuştu ama pislik yemin billah ederek geri geldi, bana ıslah evinde tecavüz ettiler. Aslında sana söylemek istediğim; Hani hastalanmıştın ya, işte o zaman tinerci Ömer'in senin yatağına sokulup arkandan sana sarıldığını gördük, iyi ki Bekir abi burada yoktu, çıngara çıkarıp Ömer'i döverdi. Buradakilerle beraber ben serseriyi sepet havası ettik, belki bir kaç gün gelmez ama yinede o pislik şikayeti hakketti. 

Arkanı, sırtını kollayacaksın Kadir, Ömer'in lakabı sapıktır, tineri çekti mi o dünyasını değiştirir, çok agresif ve saldırgandır, '' Alışmış, kudurmuştan beterdir '' hesabı, böyle giderse yakında o, yeniden hapse girer. Üvey babasının tecavüzüne uğramış, hapse düştüğünde de onu devamlı rahatsız edip, kullanmışlar. Ben şimdi daha da korkmaya başlamıştım, merakım daha da artmış, soru yağmuruna başlamıştım. Burada sadece Ömer mi yoksa başka sapıklar da var mı? Dedim, aldığım cevap ise - Bu veya şu diyemeyecek kadar çok, sadece dikkat edeceksin, burası köprü altı, her bela köprü altında yolun sonu ise erken ölüm, esrar satanı, mafyavari racon keseni, jilet-çisi, ayyaşı, berduşu, psikopatı, seks manyakları, eş cinseli, kadın satan p....leri vs vs hepsi bu yolun jet yolcuları! Sur dibinde en az 30 kişiydik, zaman zaman 40 sonra daha fazla, bir bakmışsın daha az. Sanki bilmece gibiydi sokak çocuklarının bu şaşırtıcı, kat sayısı. Hapisten çıkan, 18 yaş üstü soluğu buralarda alırmış, canı daralan vukuat yapıp içeride yatıyormuş. Hatta bazıları hapisteki yatak ve bir tas çorba, yarım ekmek için adi hırsızlıktan içeri düşmeyi alışkanlık edermiş!   

( Çakıl Taşları 3. Bölüm başlıklı yazı GülsenTunçka tarafından 22.01.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.