denizlerim kurusun yalanım varsa
boğazım kurusun
pera da akordion çalıyordu Anahit
eski yüzlü fotoğraflara
dem vuruyordu yanağa bulaşık rujun kırmızısı,
demlenme vakitlerinin keten örtülerine
dünleşiyordu kabuğum,
erguvan emziren yağmurların
üçüncü cemrelerinde
ikindileşiyordum...

Saint Antoine da 
dilek mumu satıyordu keşişler
şaraplı ekmeklerle kutsanırken aşk
üç kadehi kırıyordu Hristaki pasajının içki evinde
üç olmazın suskusu
külleniyordu cinsiz lambaların kül kedileri,
çıkılacak kavak ararken kör nefsim
kulp takıyordum yalnızlığa,
kutular açarken Pandoralar
hiçleşiyordum...


defne yapraklarıyla sarmaşıyordu,
çölü bilmeyen kum balıkları
alkış toplarken bir şarkının reveransları,
bozuk para seslerinden
kahkahalar atıyordu,
hışırtılı etekli kadınlar
çürüğüne tutunmuş diş ağrısıydım
baş ağrısı,düş ağrısı
üzüm çekirdeklerine saklanıyordu sessizliğim
bağır bağır
düşleşiyordum...


sokaklarında geziniyordu esrikliğim,
biz olamayan aynıların
parmak izlerini lanetliyordum,
martılarımı ezen şehir hatları vapurlarının
ellerimi saklıyordum,
çapraz ipler dikilmiş gömleklerden
aslalaşıyordu güncel döngüleri kefaretlerin
salgınlaşıyordu İstanbul mavileri
içimdeki İstanbul bitiyordu
mavileşiyordum...



Demir Mutlugil
( Üç Olmazın Suskusu başlıklı yazı DemirMUTLUGİL tarafından 17.01.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.