Bendim aslında ben… şiirin bentlerine derlediğim yalanların anlatıcısı hatta geçen gün bir sohbet programına konuk olmuş yarım yamalak Türkçesi ile İngilizce hikayeleri örf adetlerimize aldırmadan yine bizlere aktaran o kadın yazar gibi yalanlarıma kendimin bile inandığım yetmezmiş gibi gerekçeler sıralayan da.

 

Uzak kılındığım gerçeğine atıfta bulunan bir yakın temasım hem: üstelik beyhude olduğunu bildiğim o geç kâğıdım ile Tanrı’yı ve kendimi sorgulama hakkıma itiraz sunarken yargıç ve jüri üyeleri, öfkeli bir şiir olma hakkımı kullanıyorum; bu bile bir savunma mekanizması değil mi tıpkı gözlerimi kaçırdığım şiirlerde ters takla atıp akla karayı seçmekle mesul kılındığım gibi?

 

Gecenin körü bir çocuk öldü dün gece ve rüya özürlü olduğumu bildiğim için gerçek sandım aslında içimdeki çocuğu öldürmem gerektiğinden çıkıp yola, vardığım şaibeli bir sonuçtu ve pencereye yansıyan ışığını gördüğümde ambulansın anladım ki; yine yan komşu atak geçiriyor. Belli belirsiz çığlığını duymasam da haykıran sedyenin örtüsünü çekiştiriyordu sağlık görevlisi. Bu bile bir tanımlama değil mi üstünü örttüğümüz ölümün aslında ansızın gelen bir misafir olduğu gerçeğinin?

 

Ayaklarım geri gidiyor artık sanırım tükettiğim kadar da tükendim ve yokluğun da yoksunluğun da bir tercih olduğunu yeni öğrendim. Belli ki yine hatalıyım demek ki hatalarımı ekip mutsuzluk biçiyorum lakin anlamıyorum da bu ekin töreninde nasıl oluyor da üzerime bir avuç toprak atmaktan acizim?

 

Bilip bilmeden arşınladığım yapraklara bir not daha düşmek istemiyorum da belli ki gelip geçici olduğunu bildiklerimi kalıcı kılmak gelmiyor içimden ya da gevşemiş vidaları tutturacağım münasip bir boşluğa rast gelmiyorum iyi de içimdeki boşluğu kim kurguluyor da katılmadığım cenazesinde yaşlı akrabamın yasını sadece ben mi tutmuyorum da kimseler cüret etmemiş bir baş sağlığı dilemeye?

 

Şanslıymış aslında hele ki bir asra yakın geçirdiği zamanın bitiminde bilmeden çıktığı o yolculuk ne de olsa cümlemiz bir asrı devirir diyorduk. Çok acımasızım bu gün ve bu da benim tercihim, demek bile şeytana uyduğumun resmidir.

 

Cehennemi özlüyorum ne zaman cennete düşsem; azabın da atardamarı her kinayeden ördüğüm o alacalı bulacalı yeleğim ve oldukça yakışıyor sindiğimin resmidir deyip sildiklerime ek olarak silindiğimden şüphe duymadığım…

 

Kırdıklarım kim bilir nerede belki de canımı en yakan anımsayıp da kendimi lanetli addettiğim?

 

Masum olduğumu sanırdım ve lekeli aşklara da esefle yaklaşan iyi de lekeler yıkanmak adına tescilli değil mi hele ki bir ruj izinden çıkıp da yola içilen bir bardak şarabı üstüne başına döken o yeni yetme genç kız ve akabinde otel odasının balkonundan kendisini boşluğa bırakan?

 

Sorularla muhatabım bu gün ama kendimden başkalarına ait sorularla ne de olsa bana ait olan sorular yine yabancıların tekelinde demek ki yapılan bu iş bölümü yine zamanın gerekliliği ve lades demektense lanet olsun, deyip bir avuç hap yutuyorum şeker niyetine en azından geceyi uykusuz geçirmeyeceğim. Anne olmadığım için de mutluyum hele ki kendini boşluğa bırakan kızın annesinin yerinde olmak istemezdim ne de olsa cenazesinde tabutunun üstüne gelinlik sermediklerine tanık oldum belki de kızın yerinde olmak isterdim ne de olsa hızlı yaşadı genç öldü. Yavaş yaşa ve yaşlı öl. Aman Allah’ın nasıl bir perspektif hele ki bir de yaşınızı küçültmüyorsunuz sanki beden diliniz ve beden yaşınız tesettürlü ya da alakasız bir hüviyetle yaşarken kim inanır ki sizin soylu bir aileden geldiğinize? Hem ne fark edecek hele ki kayıtlar açılırken nasıl tasniflendiğimiz çok göreceli…

 

Yaşı 58, Ahmet K. kızı ve İstanbul doğumlu.

 

Kandırdığımızdansa kanmakla mükellef olduklarımız.

 

Kötüyüm ben hem de çok kötü ne de olsa kurallara asla uymadım ve uymayacağım da.

 

Hey, garson!

 

Buyurun!

 

Bir bardak gazoz getir.

 

Yanında ne istersiniz?

 

Sence?

 

Çok isterdim doğrusu o Nuri Alço’lu servisi sunarken birileri bana, kafa göz dağıtmayı ne de olsa ailem tam anlamıyla paranoya yaşattı bana hele ki buluğ çağımda bir milat edinip bir ömür gazoz içmeyi reddettiğim.

 

Darmadağınım yine belki de dilendiğimi sanan kim ise sevgiden yana derdimi de ifşa ettiğim yanılgısına hürmeten beni benden uzak kılanlar ve kıyamadığım ne çok insan yine yüreğimde biriktirdiğim. Ne kadar demode bir tanım olduğunun farkındayım lakin biriktirdiklerimi bir gün bozduracağım hele ki gonk vurduğunda ve kapılar ardına kadar açılırken…

 

İstikamet neresi?

 

Sizce?

 

Afiyet olsun.

 

 

 

 

( İstikamet Neresi? başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 16.01.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.