Takvim  yaprakları  24  Kasım  2012  yi  gösteriyordu.  Yani  bundan  tam  beş  yıl  bir ay  öncesini.  O  Gün Öğretmenler  Günüydü...

......................................................................................................


Takıntılı bir adam olduğum için takmıştım kafaya: ‘’Milletin cep telefonları ne güzel şarkılarla, melodilerle açılıyor da benimki niçin İngle Bells gibi saçma sapan bir müzikle açılıyor ‘’ diye. Şöyle güzel bir türkü ile açılsa ne iyi olurdu. 

Olmasına olurdu da bunu nasıl yapacaktım. Hiç anlamam ki teknolojik zamazingolardan. Bunu ancak yapsa yapsa benim analarından bilgisayar ve cep telefonlarıyla fırlayan sıpalarım yapabilirdi.

Önce elimde Hz.Nuh’tan kalma cep telefonumla büyük oğlum Cihangir’e yanaştım. Tabii ki her zaman olduğu gibi yine bilgisayarının başında manitasıyla cihat (!) yapıyordu…

-Evladım senden bir şey isteyecektim.
-Ya baba söyle Tuğrul atsın.
-Neyi Tuğrul atsın?
-Neyi olacak çöpü…Hep bana diyorsun. O padişahın sol testisinden mi olma? Biraz da ona söyle.
-Yahu çöp attırtmayacağım.
-Valla markete filan da gitmem.
-Ulan benim manyak oğlum. Biliyorum ki o bilgisayar başına oturduğunda yedi düvel bir araya gelse seni kaldıramaz…Yok yok markete de göndermeyeceğim.
-Eee ne o zaman?
-Şeyyy.Şu benim telefona bir türkü atsana…Yani telefonum türkü çalarak açılsın biri aradığında. 
-O telefona türkü mürkü atılmaz. Normalde öyle bir telefon atılır; yerine şöyle güzel bir aypon alınır.
-De get lan…Telefonu atıp fayton alacakmışım…Gözüme sokacağım bu sosyete mahallesinde faytonu.
-Ha haaaa haaaaa…
-Ne gülüyon lan…Yalan mı?
-Yav baba mideme kramplar girdi gülmekten. Sen en iyisi Tuğrul’a söyle…O bu işlerden daha iyi anlıyor…Bak bakalım senin külüstüre türkü atılabilir mi ?

Hemen Tuğrul’un odasına yöneldim. Bizimki öfkeden kudurmak üzereydi.
-Ben böyle şansınnnn.
-Oğlum şeyyyy..Senden bir şey isteyecektim. 
-Yav baba dur hele…Tek taşayım. Bi gelse okey atacam. Elde çift okey var.
-Ya ben bakayım oyununa. Sen hele şu telefona bir türkü at.
-Sonra bakarız..Okey dönüyorum.
-Ulan sizden bir şey isteyende kabahat. İçinizde baba sevgisi yok ki.
-Tamam tamam..Başlama yine acıtasyona…Geç masaya ama dikkatli oyna. Ben de bir türkü atayım senin takoza.

Geçtim Tuğrul’un yerine…Geçer geçmez el sırası bana geldi. Hemen bir taş attım. Baktım rakip oyuncudan bir mesaj: ‘’ Okey için teşekkürler’’ Anaaaa…Okeyi kaptırmışız rakibe…Valla Tuğrul farkına varsa çiğ çiğ yer beni. Tabii ki ben okeyi kaptırınca rakip oyuncu bitti oyunu.

-Oğlum hiç şansın yokmuş…Rakibin bitti oyunu. 
-Ne attın da bitti?

Attığım taşı unuttum. Kafadan sallayacaktım artık…Ama sallayamamışım.

-Kırmızı beşli attım.
-Yav ne yaptın öyle…Okeyi atmışsın ya. Of baba yaaa…Kulağın duymaz, gözün görmez. Oyunun içine ettin iki saniyede.
-Neyse olan oldu. N’aaptın sen türkü yükledin mi?
-Yükledim yükledim. 
-İyi…Çaldır bakalım ne yüklemişsin.
-Bundan sonra senin için kılımı bile kıpırdatmam. Yedin güzelim okeyimi.

Tam ev telefonundan kendi telefonumu arayacaktım ki odayı bir türkü sesi kapladı. Resmen benim telefondan geliyordu ses.

-Ahlatın başındayım/ Onsekiz yaşındayım/Onsekiz yaştan beri/Bir kızın peşindeyim/ Diley diley Gül Hanım/Gel otur benim canım/Sensin benim sultanım/He malım, he canımmm. (  Belki  de  tam  olarak böyle  değildi  ama  ben  böyle  anlıyordum  ) 
Hemen açtım telefonu…
-Alooo 
-Dedeee ?
-Yanlış numara

Üç dört saniye sonra yine: 
-Ahlatın başındayım/ Onsekiz yaşındayım/Onsekiz yaştan beri/Bir kızın peşindeyim/ Diley diley Gül Hanım/Gel otur benim canım/Sensin benim sultanım/He malım, he canımmm…
-Buyurun Ben Sami Biberoğulları.
-Dedeeee?
-Yahu yanlış kardeşim yanlııışşş. Burada dede diye biri yok.

Bir beş saniye daha sonra:

- Ahlatın başındayım/ Onsekiz yaşındayım/Onsekiz yaştan beri/Bir kızın peşindeyim/ Diley diley Gül Hanım/Gel otur benim canım/Sensin benim sultanım/He malım, he canımmm.
-Ya bak küfür edecem ama…
-Babişko benim..Tuba.
-Ya kusura bakma kızım. Sapığın biri dadandı galiba…Dedeee deyip duruyor.
-Aşk olsun babişko. Torununa sapık mı diyorsun?
-Torunum mu? Elif Nur muydu o dede diyen?
-Eveeetttt..Konuşmaya başladı artık. Ben de dedesiyle konuşsun dedim.
-Valla çok sevindim ama hani bir konuda da halt etmişsin baya baya.
-Hangi konuda?
-Kız ben dede miyim? Daha yaşım ne başım ne?
-İlahi babişko…Haklısın..Sen daha on sekiz yaşındasın, bir kızın peşindesin di mi?
-Ya sorma…Tuğrul’un marifeti…Neyse sen telefonu Elif Nur’a ver de az konuşayım zilliyle.
-Tamam…Konuşun bakalım.

Telefon artık Elif Nurdaydı.

-Dedeeee…
-Dede yok…Amca de bana…Ammmmcaaaa.
-Dedeeee
-Amcaaaaa
-Dedeeeee…
-Anası kılıklı inatçı keçi noolacak.
-Keçi dedeeee.
-Bana?? Bana keçi haaaa?
-Dedeeeee
-Senin o dede diyen dillerini yerim ben.
-Keçi dedeeee.
-Yahu keçiyi karıştırma.

İçeriden kahkahalar yükseliyor…Belli ki kızım ve eski eşimin çok hoşuna gitti Elif Nur’un bana ‘’Keçi Dede’’ demesi. 

-Kızııımmm. Bak keçi olan hemen yanı başında. Biri annen, öteki anneannen…Haydi şimdi söyle bakayım. Keçi nine…
-Keçi dedeeee
-Senin dedenin şarap çanağına e mi? Çatlak.
-Çatlak dedeeee

İçeriden Tuba’nın sesi geliyor: ‘’Kız suss..Ne ayıp insan dedeye çatlak der mi?’’ Eski eşim cevap veriyor: ‘’ Az bile söylüyor ‘’

-Çatlak sensin…Zilli seni.
-Zilli dedeee
-Ulan iyi ki konuşmaya başladın ha..Ne çatlaklığımız kaldı ne de zilliliğimiz.

Elif Nur ile bir süre daha konuştuk. Bu güzelliği, bu mutluluğu ancak dede ya da nine olan bilir. Kelimelerle anlatmanın imkanı yoktur. 

Her ne kadar ahlatın başında, on sekiz yaşında ve bir kızın peşinde olsam da (!) dede olmak güzel şey be.
-------------------------------------------------------------------
NOT  1: Alttaki  resimlerden  sağdan  ikincisinde   gördüğünüz  bebek  Elif  Nur  değil,  Annesi  Tuba'dır))))  Resimdeki  hanımefendi  bir  Öğretmen  arkadaşım  olan  Münür  Hüsrev  Göle'nin  eşi  Aynur  Hanım,  kız  hem  öğrencim  hem  de  Tuba'nın  adını aldığımız  bahsettiğim  arkadaşlarımın  kızı  Tuğba'dır  (  Biz  maalesef  kızımın  ismine  Ğ  harfini  koyduramadık  )  Sarı  kafalı  olan  ufaklık  ise  şimdi  32  yaşında  olan  2  No  lu  Kangalım  Tuğruldur.  

Son  Resimde  ise  Elif  Nur  ve  annesi-  kızım  Tuba'yı 
görmektesiniz.

NOT 2- Yazıma türküyü  ilave  eden  sitemizin  YNTC  si  değerli  şair-yazarımız  Güner  Biçer'e  çok  çok  teşekkür  ediyorum. 
( Çatlak Dede başlıklı yazı Sami Biber tarafından 25.12.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.