Ah … Hoca Ahmet Yesevi, Seni Bilselerdi




Eller halkaya, diller soyunsun davaya… Gönüller varsın, kainat sultanının evi Kâbeye! Buyrun… Hû… Hû!


Farzedin bu dem son nefes, Farzedin bu kerem son heves… Vardığınız yer önemli, ister de evet, ister de yes…


Yundu ne varsa, kefen apak teni sarsa, kazma kürek toprağı yarsa, kökünde rahmet kokar, her sararmış bitkinin… Eştikçe, indikçe, çok derinlerde görürsün Hoca Ahmet Yesevi, çevresinde Hacı Bektaş-ı Veli, Hacı Bayram Veli, Yunus Emre ve daha niceleri… Türk’ün İslam’a hizmet etmişleri, Alperenleri-Osmanlı yiğitleri! Halka olmuşlar, dönerler el ele, dilde Hû, dilde kelimeyi tevhid… Hoca Ahmet Yesevi’ye, güneşe baka baka, gezegen olurlar onun samanyolunda! Hû dedikçe sarsılır toprak utancından, diyemediği ve sadece dinlediği Yaratıcısının bir olduğunu ikrar edenleri seyrederken! Her kök, dinledikçe bu tılsımlı dönüşü, yeniden genlerindeki zehiri dökerler… Organik olurlar, tıpkı tövbe dedikçe her dilden döküldükçe günahlar, zehiri buhar olur, zarar vermeden gider bilinmeze! 


Sen o toprağın doğuşunun hiç kendi kendine olduğunu mu sanırsın… O toprağın altında, Allah’a teslim olmuş ve Allah’ı tesbih eden niceleri var!  Her Hû sözünde, titrer toprak, sanırsın ki deprem oluyor, asla! Sallandıkça toprak, kendini yeniliyor. İnorganik ne varsa ilahi seslenişle kendini yok ediyor. Aslını temizliyor bu sesin frekansı, ne yüce bir doğuştur bu…


Yolu öğrenen kolay ulaşır hedefine ya, Hoca Ahmet Yesevi’nin doksan dokuz bin adet yetiştirdiği öğrencinin, her gittiği belde de, o aynı deyiş, ilk çıkan ağızdanmış gibi serpilir tohumu tarlaya, toprağa… Tohum olgunlaştığında, ekin başları eğilir, rüküdadır daima, tıpkı olgun imanın, “Ben Allah’tan başkasının önünde eğilmem!” deyişi gibi… O toprağın altından gelen Hû sesini dinler durur! Buğday olur, arpa olur, yulaf olur… Sonunda tahıl ekmeği olur, Rabbine şükreden dillere enerji olur! Yerin dibinden başlayan Hû, Yerin üstünde devam eder her halkada… Bu sefer evlerde, ibadethanelerde döner yansıtan aynaları, aynıları… 


Döndükçe halkada, Hû dendikçe kıyamet biraz daha ertelenir…Dünyada her canlı, emniyet içinde yaşamaya devam eder. Hoca Ahmet Yesevi, yanında dervişleri dönerken, seyreder peygamber, koparlar dünyadan, manevi alemde dolaşırlar, seyrederler o benliğin yok olduğu dönmelerde!  O benlik “Bir!” olur. Allah’ın ruhundan üfürdüğü ruhuna sarılır, o ruh Allah’a kavuşur, Aşk doğar, şeytanı kovar! O aşk bilseniz ne tatlıdır, baldan daha da… O aşk bilseniz, ne baş döndürücüdür, Hoca Ahmet Yesevi gibi ölmeden, ben peygamberden daha fazla neden dünyada kalacağım utancıyla altmış üç yaşından sonra, yerin dibinde yaşar. Toprak da büyüyen her canlının köküyle koklaşır, dertleşir, “Bir!” olur. İki dünya “Bir!” olur. Karanlığın içindeki nuru görür, âmâ gözler! Göz gerçekten görür, kulak gerçekten işitir…Uzuvlar gerçekten canlanır! Bitmek bilmeyen enerjidir, bu keşfe şaşırmaz bile… Sadece yaşar!


“Oku, Rabbinin adıyla, Oku!“ sesini dinler durur, okur… O aşk, bengisu gibi akar yerin dibinde, vuslata erene kadar, sonsuz cennetine varana kadar! Hoca Ahmet Yesevi kalkar birden ayağa, çevresindekiler bu sesle uyanırlar, aşk ile… Zaman durur, mekan yok olur… Üstünde yaşayanların bundan haberi olmaz, nasıl olsun ki… Koşarken dünyaya, can atarken yok olanı ele almaya! Bilselerdi, neyi kaçırmışlar, ah bilselerdi… Ey cahiller, bilseydiniz eğer… Bilseydiniz!  İslama hizmet etmiş, o büyük Türk hocayı, Türküm demenin keyfini bilseydiniz! Öldürdüğünüz teniniz dirilirdi… Ama ölüyorsunuz, başağınızda tahıl omadan, bu yüzden başağınızda dimdik durur ya, kibir içinde! Ah … Hoca Ahmet Yesevi, seni bilselerdi, Peygamberi de bilirlerdi, Türk’ün ne demek olduğunu da… Türklüğe ihanet edenleri de! Bilmiyorlar, o toprak gibi utancımdan başımı eğdim, Allah huzurundayken işte! 


Saffet Kuramaz

( Ah … Hoca Ahmet Yesevi, Seni Bilselerdi başlıklı yazı safdeha tarafından 18.12.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.