Bir hiçlik kondurabilirim dudaklarına
Yeknesak yalnızlığın titreşiminde
Gönülden sevdalandığım
Şu metruk dizeye.
Kanatlarım,
Lal varlığımdan son yadigâr,
Anılarım,
Manifestosu ölümün;
Kara bahtın beyaz duvarı ise
Ölümüne yerdiğim benliğin
Beyaz duvağı:
Hem de en sakilinden bir umut,
En yeşilinden çiçek,
En mavisinden bulutun dansına
Eşlik eden Tanrı’nın gözleri
Yine içinde devindiğim acılardan
Salgılanan garip bir deyiş
adımlarımdan
Irak ruhumun,
Niyazımda saklı mutluluğun
Ve aşksız geçen yıllara da sitemim.
Derli toplu hecelerimi payidar kılan
ise
Son bir sitem.
Yanık türkülerimden
Hezeyana yürüyen bir meram adeta
Tüy sıklet bir yorgunluk olmasını
dilediğim
Bazen ufkunda göremediklerimin
Devrildiği bir mecra.
Yine adı yoksunluk, sevgili;
Dumura uğrayan hayallerimden kopup da
gelen
O son sitem
Yine kendimle yüzleştiğim
Bazen beynamaz sihrinde lanetli
gölgelerin
Bazense surunda ölü şehrin
İstila edilen fevri bir kelam
Adımdan yansıyan garip bir tılsım,
Dikenlerimle kanadığımdan öte
Var mı başka bir iddiam?
Belki izdiham yüklü güncemde,
Belki soluk çehremde
Bazense hulasa bir farkındalık ile
İçinde gizlendiğim
O dehlizde…
Pejmürde bir öfke hâsıl olan,
Dertop olmuş cümlelerim kadar olsa
Keşke değer’im.
Aşkın nazarında
Elem ile boyadığım yüreğin,
Âlem tarafından yaftalandığım
düzeneğin
Hatta hoyrat ikramında fıtratımın
Bariz bir tekerleme:
Gürül gürül yağan rahmetin
Islanmaya doyamadığım
Şu ölümüne perhizin
Katıksız suretlerinde
Bir incir çekirdeğine
Sığınma isteğim.
Açmazım, yankım, yarenim, yarım belki
yarın:
Sevda dolu gözlerinde ömrün,
Katıksız hüsrana bandığım kalemin de
Dibi tutmadan
Yazdığım bu şiirin istilası yine
Tarafınca dert benzeri tufanlarda
Devindiğim kadarım işin aslı,
Devrildiğime delalet
Duyduğun şu küçük kıyamet,
Etmesen de tek sitem
Derli toplu olmaya doğru
Ölümüne zincirlendiğim şu metruk dize
Yine kaynadıkça hüzün kazanı…