Öyküme Mevlana’nın Mesnevi’sinde anlattığı bir kıssasını özetleyerek başlamak istiyorum. Mevlana, Bizanslı ve Çinli ressamların tartıştığını anlatır özgün kıssasında. Kim daha güzel resim yapıyor?

 

         Ressamlar farklı yönlerden kapıları açılan bir büyük salonda resim yapacaklar. Aralarına bir perde çekilir. Çinli ressamlara açılan kapılarından her gün çeşitli boyalar taşınır. Duvara resimlerini yaparlar. Bizanslı ressamlar ise sadece kendi taraflarındaki duvarı cilalayıp parlatırlar. Yarışma süresi dolar. Aradaki perde kaldırılır ve Çinlilerin yaptığı resim Bizanslıların parlattığı duvara daha da güzel olarak yansır. Yarışı Bizanslı ressamlar kazanır.

 

         Tüm insanlığa barışın, dostluğun, hoşgörünün güzelliğini anlatan Mevlana derki: “Gönüllerini cilalamışlar, hırstan, cimrilikten ve kinden arındırmışlardır. Gönüllerine hadsiz hesapsız görüntüler akseder.”

 

 Gönlünü cilalayan, parlatanlar insan ruhunu zehirleyen olumsuz davranışlardan arınır, gönlünü ve ruhunu güzellikler kaplar. Böylesi soylu davranışlar edinmenin yolu ancak kitaplarla tanışıp onlarla dost olmaktan geçer.

 

         Kutsal kitabımız  “Oku” emriyle başlar. Okumak anlamaktır, beyni aydınlatmak, ruhu arındırmaktır okuyup anlamak. O nedenle yine Allah kelamı Kuran emrini anımsayalım: “Anlayarak oku”

 

         “Ağaç yaş iken eğilir” demiş atalarımız.  Okuma alışkanlığı çocuklarımıza daha küçük yaşlarda verilir. Yoksa olgunlaşan ağaç eğilip bükülmek istenirse kırılır. Kaş yapalım derken göz çıkarılır.

 

         Okullarımızda sınıf kitaplıkları kurmak, kitaplıkları etkili bir biçimli kullanmak esastır öğretmenler için. Kitabı, okumayı sevdirmek adına anıları öyküleştirmekle güzellikler yakalamak istedim. İşte benim için altın değerindeki anılarla ilgili kısa kısa hikâyecikler.

 

         Okullarımızın giderleri çoğunlukla kermes benzeri çeşitli etkinliklerle toplanan paralarla karşılanır. Sınıf kitaplığı için kaynak ayırmak hiç kolay değildir okul yöneticilerince. Kitaba-okumaya olan uçsuz sevgimle şöyle bir yol tuttum sınıf kitaplığı kurmak ve zenginleştirmek için.

 

         Velilerime mektup yazıp birer fitrelerine talip oldum. Abartısız anlatıyorum; mektuplarım karşılık buldu. Gelen paralarla kitapçıları dolaşıp kurban pazarlığı yaparak her yıl birkaç takım kitap satın alarak sınıf kitaplığı kurdum. Sınıf annemiz sınıfıma davet ederek kitaplığın açılış kurdelesini kestirirdim. Takımların faturasını sınıf annemize teslim etmeyi de ilke edinmiştim.  Bu uygulamayı ramazan aylarında yaptım. Diğer zamanlarda veli toplantılarında sırf kitaplık için cami kapılarında mendil açarcasına paralar topladık.

 

         Velilerimin de katılımıyla İlçe Halk Kütüphanelerine sınıf gezileri tertip ederek öğrenci velileri kütüphaneye üye yapma çabası içinde oldum. Bu uygularda öğrencilerden öte velilerimin gözlerindeki parıltılar bana tatlı birer anı olarak kaldı.

 

         Toplu uygulamamalarıma bir örnekte şöyle oldu. Emekli olduktan sonra bile sırf çok sevdiğim öğrencilerle bir arada olmak için çeşitli yöntemler denedim. Bana, gül bahçelerinde olma hissi verir çocukların kuş cıvıltılarına benzer seslerini duymak.

 

İki yıl ikinci dönemlerde doğum yapan arkadaşların sınıflarında görev aldım ücretli öğretmen olarak. İlk çalışacağım sınıf yirmi mevcutlu bir üçüncü sınıftı. Yine aynı yöntem. Kitapçıları dolaşıp edindiğim yirmi kitapla sınıfa girdim. Öğrenciler sürprizime ne çok sevindiler.

 

 Diğer okulda ise dördüncü sınıflarla çalıştım.  Kolları sıvayarak önce bir sınıf kitaplığı kurdum. Daha ilk hafta sonu yaptığın veli toplantısında topladık gerekli parayı. Tırnak arasında söylüyorum; kitaplık için para toplama uygulamalarında ben de hatırı sayılır katkıda bulunuyordum. Amaç kitapları ve de okumayı seven kuşaklar yetiştirmek. Bunun için her yol mubah yönetmeliklere ters düşülse bile.

 

         Ve veli toplantılarımın değişmez bir gündem maddemiz vardı: Kitap. Velilerimden istirhamda bulunurdum, her alışverişlerinizde çocuklarına kitap alıp hediye etmeyi alışkanlık haline getirim. Sınıf tahtasına yazardım toplantı gündemin kitap konulu maddesini irdelerken: Okumadan uyumam. Aynı sözü sloganlaştırıp öğrencilerle de topluca söylerdik… Küçük büyük, yatağa girerken uyumadan önce kitap okuma alışkanlığını davranış haline getirdik…

         Ağaç yaş iken eğilir, lakin yetişkinlerle de kitap konusunu yetesiye içselleştirmek hem de onlarla daha kolayca içtenlikli iletişim kurmak için kitap sevgisinin gizeminden yaralanmak neden olmasın? Karşılıklı kitap hediye etmek en kolay ve güvenli yol uzun soluklu arkadaşlık için. Dikensiz bu yolda yürüyüşlerin güzelliği betimlenemez…

 

 Bana hediye edilen kitaplar kitaplığımda yerlerini aldı. Memleketimin bakir fundalıklarında boy gösterip ilkbaharın müjdecisi olan mor menekşeler gibi kitaplığımı süslemekteler. Umuyorum ki, hediye ettiğim kitaplar da kitap dostlarımın kitaplıklarında yerlerini almıştır.

 

         Saygıdeğer velim Rus gelin, Natalia Güntekin hanımefendi bir öğretmenler gününde bana, ilginçtir Y. Bahadırlı’nın Resimli Osmanlı Tarihi adlı bir kitap hediye etti.

 

         Yine bir Öğretmenle Günü, sevgili İrem Öztürk’üm de “Bana, okumayı sevdiren insan sevgili öğretmenime…”  not düşerek Nazım’ın Memleketimden İnsan Manzaralarını getirdi.

 

         Burcu Katmer’im, D. Cüceloğlu’nun İçimizdeki Biz adlı kitabını hediye etti bir Öğretmenler Gününde…

 

 Hediye kabul etmek kadar hediye vermek de güzeldir elbet. Dostlarıma ve öğretmen arkadaşlara kitap hediye etmemek olmaz. Klasik bir yöntemim var bu eylemimde. Onlarca Külebi, Orhan Veli, Cemal Süreya, Tarancı… benzeri şairlerimizin kitaplarını hediye ettim…

 

Ayrıca Mevlana’ya ait eserler, daha uhrevi kitaplar da girdi hediye ettiğim çiçekler arasına. Örneğin, M. Arlı’nın Esma-Ül Hüsnâ’nın Esrarı’sı, Elmalı’nın Kuran-I Kerim Mealleri…

 

Kasık fıtığı operasyonu geçirdim. Doktoruma Tolstoy’un Dirilişi ve Flaubert’in Madam Bovari’sini birlikte sundum. Pasternak’ın Doktor Jivago ’sunu hediye ettiğinde kadın diş doktorum “Hayatımda ilk kez bir hastamdan hediye alıyorum. Hemde bir güzel kitap…” diyerek çok mutlu olduğunu söylemişti…

 

Kitaplardan oluşan çiçek buketimden bir çiçek adıyla anı öykümü noktalıyayım şimdilik. Çok saygıdeğer Nuray Güven öğretmenim “Annem Savaş İsterdi” adlı içinde Şiirler, Yazılar, Şiirler Ses Verenler ve Karikatürlerle bezeli müstesna bir eser hediye etmişti bana.

 

Kitaplar dünyasına dalınca hepsi birer altın değerinde anıları yeniden yaşarım. Güzel ülkemin güzel insanlarına kitabı ve okumayı sevdirme adına kişisel olarak bireyleri yapmanın yeterli olmadığına inancıyla bu uğurda kendisini aydın gören ve aydın olma yolunda çaba harcayan benim gibilerinin üzerine daha çok görevler düşüyor. Kitap okuma eyleminde dünya ölçeğinde yurttaşlar olarak övünülecek durumda değiliz henüz…

 

devam edecek…

 

        

 

 

        

 

 

( Okumadan Uyumam başlıklı yazı sahara tarafından 13.12.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.