HAYAL KURMAK
İnsan hayalleriyle yaşar. Düşleriyle var
olur ve özelleşir. Bir tutam rüyada damla olur ve ümitleri de deryaya
karışıverir. Her birimizin bizi özel kılan yetenekleri vardır da fark etmeyiz
aslında. Balonla uçabilme, yüzebilme, düşünebilme, müzik aleti çalabilme, şiir yazabilme,
güzel türkü söyleyebilme… gibi her canda az çok pırıltılar vardır. Ve her
cevher de keşfedilmeyi bekler. Aklıma kartal tavuğun hikâyesi geldi. Hani şu
hepimizin bir yerlerden duyduğu, okuduğu uçamayan kuşun hikâyeciği… Hayallere
dalmışken satırlarımda hemencecik ona da yer vereyim de alınmasın:
KARTAL TAVUK
“Bir
zamanlar, büyük bir dağda kartallar yuva yaparlarmış. Bir kartal da dört tane
yumurtası ile bu dağda yaşıyormuş.
Bir gün
deprem olmuş ve yumurtalardan biri dağdan yuvarlana yuvarlana, vadide yer alan
bir çiftliğe kadar düşmüş. Bu çiftlik bir tavuk çiftliğiymiş.
Çiftlikteki
tavuklar, bu değişik ve normalden büyük yumurtayı sahiplenmeye karar vermişler.
Yaşlı bir tavuk bu yumurtayı ve içinden çıkacak yavruyu koruması altına almış.
Küçük
kartal doğmuş. Çevresinde tavukları görmüş ve kendini bir tavuk zannetmiş.
Bütün tavuklar da ona bir tavuk gibi davranmışlar. Ailesini de çok seviyormuş.
Bazen içinden, “Ben kimim?” sorusu geçiyormuş ama o bir tavukmuş. Bunu böyle
bilmeliymiş.
Bir gün
çiftlikte oyun oynarlarken, yukarı baktığında bir grup “kartal”ın özgürce
uçtuklarını görmüş.
“Aman Allah’ım,
ne kadar güzel uçuyorlar! Ben de onlar gibi uçmayı çok isterdim!”
Tavuklar,
bu düşünceye hep birlikte gülmüşler:
“Sen bir
tavuksun ve tavuklar uçamazlar.”
Küçük
kartal artık daha sık gökyüzüne bakıyor ve uçan kartallar gibi uçmak, özgür
olmak istiyormuş. Ne zaman bu düşüncesinden arkadaşlarına, ailesine bahsetse de
hep şu cevabı alıyormuş:
“Sen bir
tavuksun. Bırak bu hayalleri.”
Zamanla
küçük kartal da bu düşünceyi kabul etmiş. Hayal kurmaktan vazgeçerek hayatını
bir tavuk olarak yaşamaya karar vermiş. Hayatının sonu geldiğinde de bir tavuk
olarak ölmüş.”
Tıpkı bu kartal tavuğun
durumunda olan insanlarımız var aramızda. İçimizde ne cevherler var da
yeteneklerimizi gün yüzüne çıkaramıyoruz. Hayal kurmak ve o hayalin peşini
bırakmamak adına çırpınmalıyız düş denizimizde. Kartal doğup tavuk olarak
ölmek, elinde bir sürü dünyalık malını yiyemeden hastalanıp ölmeye benzer bir
nevi. Siz hiç yiyemeden ve yaşamasını bilemeden dişten tırnaktan artırıp mal
biriktirirseniz, aniden kalp krizinden gidince çıkarcı ve üçkâğıtçı
mirasçılardan oluşan ve hayattayken sizi hiç arayıp sormayan akrabalarınız
sahneye çıkarak servetinizin çıtır çıtır keyfini sürer. İçimizdeki kartalı
göklere salıvermenin ve hayalleri özgür bırakmanın vaktinin geldiğini
anımsamalıyız ve uçmayı unutup da tavuk olmamalıyız. Varsın etraftakiler gülsün
ve bizi alaya alsın, onların yapamadıklarını azmedip yapmak kadar anlamlı bir
iş olamaz.
Sorular ve cevaplar arasında
gider gelir ve gelgit yaşar insanoğlu. ‘Neden, niçin?...’ ile başlayan sorular
sürekli cevap bulma arayışındadır. Bir yanımız batıyı yaşarken diğer yanımız
doğuyu yaşar, kiminde yaz varken kimi kışa boyanır, yıldızlar sahnedeyken
insanoğlu uykudadır. Hayatın düzeni böyle olagelmiştir. Okuduğum bir yazıdan
alıntıya yer verip sizleri hoşnut edeyim:
SORU-CEVAP:
Fidana sormuşlar:
“Niçin büyürsün?”
“Tohum itiyor” demiş.
Tohuma sormuşlar:
“Niçin itersin?”
“Toprak rahat bırakmıyor” demiş.
Toprağa sormuşlar:
“Niçin tohumla uğraşırsın?”
“Sebebini toprak olduğun zaman kulağına söylerim” demiş.
Nara sormuşlar:
“Tanelerin kaç tane?”
“Yiyenler saysın, bana ne!” demiş.
Güle sormuşlar:
“Niçin kokarsın?”
“Bu benim ibadetimdir” demiş.
Bir buluta sormuşlar:
“Güzel bulut, sen niçin ele avuca sığmazsın?”
“Ele düşersem beni ata benzetenler arabaya koşar. Bakraca benzetenler kuyuya atar. Ayıya benzetenler oynatır. Mendile benzetenler burunlarını silerdi” demiş.
Yıldıza sormuşlar:
“Niçin bizden bu kadar uzaklarda yanar tütersin?”
“Ya sizin göz bebekleriniz…” demiş yıldız, “Niçin biz açılırken onlar kapanır?”
Sorular ve cevaplarla yol alan ömrümüzde
aslında her şeyin mantıklı bir cevabı vardır ve yaratanın gözüyle bakabilmeyi
denemeli bir de. Fidanın, gülün, toprağın ve nefes alan her bir canlının
Allah’ın adını zikrederek hayata tutunduğunu anımsamalı insan. Unutmamalı
topraktan yaratıldığımızı ve bu dünyadan göç edince yine toprağa
karışacağımızı. Güzeldir hayal kurmak. Düşünme, fikir edinme, yorumlama,
konuşma ve anlama yetileriyle tüm canlılardan üstün yaratılmıştır insanoğlu.
Hayallerinizle coşun, her dakika hayalinizin peşinden koşup emin adımlarla yol
alın diyorum.