TÜRKÝYE DE YUMUÞAK KARINLARI DEÐERLENDÝRMELÝDÝR

Türkiye'nin hassasiyetleri kaþýnýyor, kalkýnmasý engelleniyor, geliþmesi önleniyor,  zenginleþmesi istenmiyor, düþmanlarý boþ durmuyor, önü kesilmek isteniyor, etnik ve mezhebi hassasiyetlerimizi kullanarak ülkemizi karýþtýrmak ve bölmek istiyorlar, madenlerini ve petrolünü çýkarttýrmýyorlar, yumuþak karnýmýzdan vuruyorlar, silah yaptýrmýyorlar, Atom bombasý yaptýrmýyorlar, çeþitli operasyon çekiyorlar, þunu yaptýrmýyorlar, bunu yaptýrmýyorlar.

Bu bahanelere yönelik onlarcasýný daha sýralamak mümkündür. Sýraladýðýmýz bahanelere baktýðýmýzda bu bahanelerin kendimizi kandýrmak ve yapamadýklarýmýza yine kendimizin bahane uydurmaktan, yani kýlýf bulmaktan baþka anlamý olmadýðýný söylemek zorundayýz.

Sanki biz Yunanistan’ýn, Ýsrail’in, Almanya’nýn, Ýngiltere’nin ABD’nin, Rusya’nýn, Çin’in vb. ülkelerin geliþip zenginleþmesini, bölünüp parçalanmamasýný ve dünyayý yönetmesini çok istiyoruz.

Ama onlar biz istemiyoruz diye ne zenginleþmekten, ne geliþmekten ne de ülkelerinin birlik ve beraberliðini saðlamaktan geri duruyorlar, ne de bizi sorumlu tutuyorlar. Ülkeleri için ne yapmalarý gerekiyorsa onu yapmaya gece gündüz çalýþýyorlar.

Bir baþka ifadeyle diðer ülkelerin, Türkiye’nin geliþip zenginleþmesi, bölünüp parçalanmamasý için iþlerini güçlerini býrakýp bize destek olmalarýný mý bekliyoruz?

Bu tip düþünceler ya da savunmalar züðürt tesellisinden baþka bir þey deðildir ya da kendi kendini aldatmaya devam etmektir. Ancak yukarýda sýraladýðýmýz bahanelere çeþni, Türkiye’de oldukça hazýr bir kesiminde olduðunu unutmamak lazým.  Zaten bu tip bahanelere talep olmasa, bu kadar bahane pazara arz edilemezdi. Edilse de talep bulamazdý.

Peki, bütün bunlar karþýsýnda Türkiye ne yapýyor?

Cevabýný da sizlere býrakýyorum.

Þimdi gelelim asýl söylemek istediðimize.

Ýsterse Türkiye de, her ülke için vurulacak, kaþýnacak yumuþak karýnlar bulabilir, bulmalýdýr da. Þu unutulmamalýdýr. Zengin fakir, güçlü güçsüz bütün ülkelerin ya da devletlerin mutlaka bir yumuþak karný ya da kaþýnacak ve kullanýlabilecek zaaflarý vardýr.

Yani kaþýnmaya ve vurmaya uygun sosyolojik ve psikolojik katmanlarý mevcuttur. Önemli olan rakibinin bu kullanýlmaya müsait zaaflarýný ya da yumuþak karýnlarýný bulup kendi lehinde bazý yapýlanmalar geliþtirip, harekete geçirmek, bazý avantajlar saðlama noktasýna getirmek ve Türkiye menfaatine deðerlendirebilmektir.

Bunu da yaparken davul zurnayla, tellal çaðýrarak deðil, kimseye hissettirmeden, tereyaðýndan kýl çeker gibi yapabilmektir.

Eðer yapacaklarýný davul zurnayla ya da tellal çaðýrarak yapmaya kalkarsan yapamazsýn, yaptýrmazlar, yaptýrmýyorlar da. Çünkü ilgili ülke ya da ülkeler gerekli tedbirleri alýyor, alýr, alma fýrsatý bulur.

Sen bulup deðerlendirmek istediðin yumuþak karna vurduðunda, ilgili ülke bunun nereden ve nasýl geldiðinin farkýna bile varamamalýdýr. Varsýnlar istedikleri gibi yorum yapsýnlar, suçlamalarda bulunsunlar, darbenin nereden geldiði hakkýnda tahminler yürütmeye çalýþsýnlar. Siz iþinizi iyi yapýn, onlar çare arayýp düþünedursunlar.

Bugün ABD, AB, Rusya, Ýngiltere ve benzerlerinin ülkemize ve bölgemize yaptýklarý ve yapmaya çalýþtýklarý bu söylediklerimizden farklý deðildir.

Siz hiç duydunuz mu, biz EL KAÝDE, PYD, PKK, DHKP, IÞÝD, FETÖ vb örgütleri Türkiye’ye karþý þu þu hedeflerimizi gerçekleþtirmek için kullanýyoruz dediklerini. Duyamazsýnýz.

Ama biz ne yapýyoruz, Münbiç’e, Afrin’e gireceðiz diyerek bütün dünyaya ilan ediyoruz. O zaman da ABD Münbiç’te, Rusya Afrin’de bayrak gösteriyor. Hadi gel göreyim dercesine.

Hâlbuki bir gece sizi Münbiç ve Afrin sokaklarýnda aniden görselerdi neye uðradýklarýný þaþýracaklar, tedbir alma zamanlarý da kalmayacaktý.

Ýþte size tarihimizden muhteþem bir strateji örneði.

Hatýrlayýn. Fatih Sultan Mehmet ordularýný toplayýp doðuya doðru yola çýktýðýnda, en yakýn adamlarý bile nereye gidildiðini bilmediklerinden kendisine sorarlar.

Padiþahým hedef neresi?

Cevap; Eðer hedefimi benden baþka sakalýmýn teli dahi bilse, o sakalýn telini yolar atarým der.

Aslýnda tarihimizde bütün bunlarýn örneklerini bulmak mümkündür. Sonra Türkiye’nin o kadar avantajlarý var ki, bunlarý yirmi yýldan beri yazýyor, söylüyoruz. Heyhat.

Hemen yine bazýlarýný kýsa kýsa burada dile getirelim.

Rusya’yla ilgili; Eðer Türkiye deðerlendirebilse, Rusya Türkiye’ye karþý hiçbir zaman mütecaviz bir duruma geçmez, geçemezdi. 

Rusya Federasyonuna baðlý on iki tane özerk Türk kökenli cumhuriyet var. Yani kardeþ devletler var. Artý en az o kadar kardeþ otonom bölge var. Türkiye’ye karþý gönül baðý olan baþka etnik gruplarý saymýyorum bile. Çeçenler, Abazalar, Gürcüler vb gibi.  

Peki, siz bunlarla gönül köprülerini, ekonomik iliþkileri, kültürel birliktelikleri kurabilseydiniz, Türkiye söz konusu olduðunda bunlarýn homurdanmalarý karþýsýnda bile, Rusya her istediðinde size gözdaðý vermeye kalkýp, bayrak gösterebilir miydi? Yoksa Türkiye aleyhinde bir davranýþta bulunacaðý zaman bacaklarý tir tir titrer miydi?

Alýn size iþte Rusya’nýn yumuþak karný ya da zaaflarý. Diðer etnik ve mezhebi fay hatlarýný saymýyoruz bile.

ABD’yle ilgili; Elli ülkeden meydana gelen ABD, en çok yumuþak karný olan ülkelerden biridir. Deðerlendirebilene. Siyah beyaz zýtlaþmasý bile kaþýnacak ve kullanýlabilecek en elveriþli zaaflarýndan birisidir. Bölgeler ve cumhuriyetler arasý geliþmiþlik farký ayrýca deðerlendirilebilecek en stratejik yumuþak karýnlarýndan bazýlarýdýr.

Ama kaþýyabilecek maharetli dýþ politikalar ve bilimsel çalýþmalar gerektiriyor. ABD nasýl on üç bin kilometrelerden gelip, hem de sizin insanlarýnýzdan PKK, PYD, IÞÝD vb örgütleri kurup yöneterek size ve bölgenize zarar verebiliyor, savaþlar çýkarabiliyorsa, bunun tersini de sizin yapmanýz mümkündür. Ancak yapma iradenizin ve ufkunuzun olmasý gerekir.

Çin’le ilgili; Keza Çin’de de, elli altmýþ dolayýnda etnik grup vardýr. Bunlarýn en büyüklerinden milyonlarca nüfusa sahip olan Tibetliler, Moðollar ve kardeþimiz Uygurlardýr. Yani Çin, ABD ve Rusya’dan farklý deðildir. Almanya, Ýngiltere vb ülkelerinde o kadar yumuþak karný vardýr ki, bunlarý deðerlendirebilecek kapasitede ve donanýmda insanlarýnýz, istihbaratýnýz ve diplomatlarýnýzýn olmasý gerekir.

Yetmez. Büyük hedeflerinizin olmasý ve bu hedeflere inanmýþ diplomasi ordunuzun olmasý gerekir. Çünkü en büyük silah diplomasi silahýdýr. Bunu iyi kullanan, ordularý harekete geçirmeden hedefleri yok edebilir ya da etkisiz hale getirebilir. Bu örnekleri çoðaltabiliriz. Ancak bir köþe yazýsýnýn sýnýrlarý bunlarý teferruatlý açýklamaya yetmez.

Türkiye’nin tarihi birikimi ve Hinterlandý bunlara çok elveriþlidir. Ancak biz farkýnda deðiliz. Farkýnda olmadýðýmýz gibi on, elli, yüz, beþ yüz yýllýk stratejik hedeflerimiz de yoktur. Hedefleriniz yoksa elinizdeki imkânlarýn da, eksikliklerin de farkýnda olamazsýnýz.

O zaman birileri de gelir, sizin yumuþak karýnlarýnýza vurdukça vurur, kýrdýkça kýrar, bir türlü belinizi de doðrultamazsýnýz, baþýnýzý da kaldýramazsýnýz, sesinizi de kimseye duyuramazsýnýz. Aðrýlarýnýzla birlikte kendiniz baðýrýr kendiniz dinlersiniz.

Maalesef asarým, keserim, ümüðüne çökerim gibi sözler tedbir de, caydýrýcý da olmuyor. Netice itibariyle gürleyince yaðmak, yaðýlmayacaksa gürlememekte fayda vardýr. Çünkü güvenilirliðinizi kaybediyorsunuz.