İsrail’in, Kudüs’ü başkent ilan etmesi ile Allah, uyuyan İslam âlemini bir kez daha uyandırdı. Diğer ülkelerdeki kardeşlerinin yaşadığı zulmü görmezden gelen, umursamayan, bencillik eden Müslümanları daldıkları uykudan uyandırdığı gibi.
Sahnede
bugün bir ‘piyon’, Deccal’in emriyle İslam ülkelerinin hem birbirleri, hem
diğer ülkeler arasındaki ipleri germeye çalışıyor. Sahnede piyonlar var evet,
ama perdenin arkasında kim olduğunun da bilincindeyiz.
İngiliz
Derin Devleti, emrindeki diğer güçler ve piyonları, Deccalî bir fitne ile
Museviler ve Müslümanlar arasında savaş çıkarıp, sel gibi kan aksın istiyor.
Kudüs üç din için de kutsal bir şehir. Tek taraflı olarak başkent ilan
edilemez.
Sokaklara
döküldük protesto gösterileri yaptık. Kınadık, sloganlar attık ancak yıllardır “Kahrolsun” ve benzeri sloganlarla bir
yere varılamıyor, gördük. Müslümanlar, Kur'an’a göre hareket etmeli. Kitabımız
neyi emrediyorsa, Peygamberimizin (asm)’ın uygulamaları neyse, onu yapmamız
gerekiyor.
Elbette
Deccalî olan her ‘şey’e buğz edilir. Hatta ömür boyu buğz edilir. Ancak buğz
duygusallığın etkisinde, kontrolsüz, akılcı olmayan bir hırs ve öfke patlaması
şeklinde değil, hamiyet-i İslamiye anlamında olmalı. İslam’ı koruma, İslam’ın
ve Müslümanların yararına bir mücadele hırsı, azmi, şevki ve kararlılığı
şeklinde olmalı.
Allah,
Müslümanların eza göreceklerini bildiriyor. Yine sebep parçalanmışlığımız. Biz
Müslümanlar namaz, oruç gibi ibadetleri farz kabul edip, Müslümanların birliğini
emreden ayetleri göz ardı ettiğimiz, hakkı, iyiliği, barışı hâkim kılmak için
birlik olmadığımız, hakkımıza tecavüz edildiğinde birlikte mücadele
etmediğimiz, korku ve ümitsizlikten, kin ve nefretten arınamadığımız,
‘tembellik döşeği’nden kalkmadığımız, ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın’
mantığından kurtulamadığımız, ‘dünyanın çivisi çıkmış, ben mi düzelteceğim’
bencilliğinden sıyrılamadığımız sürece üzerimize belâ üstüne belâ yağması
normal.
Biz
Deccaliyetin içinde yaşadığımızın farkında olmadıkça, Deccalin yönlendirmesiyle
kötüyü iyi gördükçe, şeytanın bilinçaltımıza yaptığı negatif kurgulama ve
hipnoz halinden kurtulmadıkça Allah bizde olanı değiştirmeyecek:
...Gerçekten Allah, kendi
nefis (öz)lerinde olanı değiştirip bozuncaya kadar, bir toplulukta olanı
değiştirip-bozmaz... (Ra'd Suresi, 11)
Kudüs’e
sahip çıkmak için İttihad-ı İslam tek çözüm. Birlik olmadığımız için gücümüz
az. Emrine itaat etmedikçe de Allah güç vermeyecek, uyarıyor Kur’an;
Allah'a
ve Resûlü'ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız,
gücünüz gider. (Enfal Suresi, 46)
Dünyada
acıların, katliamların ve çilelerin son bulması, İslam coğrafyasındaki kargaşa,
karmaşa ve anarşinin ortadan kalkması, yoksulluğun son bulması, huzur ve güven
içinde bir uygarlık için İslam Birliği'nin kurulması çok önemli. Osmanlı
İmparatorluğu döneminde, huzur ve güven içinde yaşayan halklar, aynı tarihi,
aynı uygarlığı, aynı dini ve kültürü de yüzyıllarca birlikte yaşadılar. Bu
toplumların, Avrupa ülkelerinin yaptığı gibi bir birlik oluşturmaları çok doğal
ve çok acil. Zaten bu toplumlar geçmişte birlik halindeydi. Dünya savaşları
sonucunda zorunlu olarak ayrılarak, kendi ülkelerini kuran bu toplumların
dostluk ve kardeşlik temelleri üzerinde yükselen yeni bir birlik oluşturmaları
hiç de zor olmaz. Koşullar bu birliği acil ihtiyaç haline getirmiştir; birlik
olmaktan büyük bir güç doğacaktır. Bugün insanlığın ihtiyacı olan huzur, barış,
yardımlaşma ve adalet misyonunu bu birlik üstlenecektir.
Müslümanların,
sığ konularda tartışmak yerine merhamet, adalet, hoşgörü, özveri gibi üstün
ahlâk özellikleri sergileyerek, kardeşlik bağlarını güçlendirme yönünde
çabalarını artırmaları gerekiyor. Bizler
Allah’ın emrine itaat edip artık bir araya gelmeli, kurşunla kaynatılmış gibi
kenetlenmeli, birbirimize velî olmalı, haksızlıklara karşı birlikte karşı
mücadele etmeliyiz. Kudüs’e ve mazlum coğrafyaya böyle sahip çıkılır.
“Hepiniz Allah'ın ipine
sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın.”
(Âl-i İmrân Suresi, 103) ayetinde geçen ‘Allah’ın ipi’, Kur’an’dır ve
Allah, Müslümanlara Kur’an ipine birlikte tutunmayı farz kılıyor. İslam
âleminin parçalanmışlığının kaynağı Kur’an’a itaatsizliktir,
Peygamberimiz(asm)’ın şikayet ettiği gibi Kur’an’ı terk edilmiş bir Kitap
olarak bırakmaktır, bağnazlıktır, Kur’an dışı rivayet kültürüdür. Bölük-pörçük
bir İslam dünyası ise küfrün açık hedefi olmuştur.
İslam
dünyasının ortasında yaşadığı halde İsrail’in Amerika’yı arkasına alıp kafa
tutmasının en önemli sebebi, İslam âleminin bu parçalanmış görünümüdür. İslam
Birliği gerçekleştiğinde, milyonlarca ‘nefer’den oluşan ordu karşısında herkes
haddini bilecektir.
Düşmanlık
yapmak, korku salmak ya da intikam almak için değil, dünyada barışı hakim
kılmak için var olacak İslam Birliği. Bu birlik saygı, sevgi, hoşgörü, gönül ve
ruh birliği olacak. Mehmet Akif’in dediği gibi toplu vurdukça yürekler, onu top
sindiremeyecek.
“İstiklâl
ve cumhuriyetimize kast eden düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir
galibiyetin mümessili olabilirler.” Küresel güç edebiyatı yapan, İngiltere ile
Amerika ile AB ile korkutan, Müslümanları pasifize etmeye, İslam âlemini
ümitsizliğe sevk etmeye çalışanlar şeytanın etkisinde ve bu konuda görevli olan
kişiler, kaale alınmamalı. Ortada hiçbir engel yoktur; yalnızca istemek yeterli
ve gereklidir.
"Bütün İslam âleminin manen olduğu
kadar maddeten de birlik içinde ve müttefik hale gelmesinden sadece sevinç
duyarız." (Mustafa Kemal, 24 Nisan 1920, 4. Gizli
Oturum)
Türkiye
bugün de Kudüs için ayağa kalktı. Türkiye ezilen tüm mazlumlar için hep ayakta
oldu. Yaşananların sebebi küresel derin güçlerin, ‘ayakta’ bir Türkiye
istememesi. Biz ayağa kalkınca tüm coğrafya kalkar çünkü.