Kenan Baba köy mezarlığına defnedildi. Hoca'nın dediğine göre, buraya gömülmeyi vasiyet etmiş. Cenaze merasimindeki insanlar, yavaş yavaş mezarlığı terk etmeye başladılar. Birkaç kişi beni sahiplenmek istediyse de Hoca, bu isteklere itiraz ederek son noktayı koydu:
-Badi'yi hiç kimseye vermem. Onun yeri benim yanımdır. 
Kenan Baba'nın mezarının üzerine çıktım. Beni görenler buradan indirmek istediler, hepsine hırladım. Kimse cesaret edip de yanıma yaklaşamadı. Gene Hoca girdi devreye:
-Arkadaşlar, Badi'yi kendi haline bırakalım. O ne yapacağını bilir, deyince beni rahat bıraktılar.
Tek başıma kaldım mezarlıkta. Ortalıkta tuhaf bir sessizlik vardı. Rahatlatıcı, biraz da ürkütücü....  Mezarın üzerinden inip gezindim içeride. Çeşmenin yalağından su içtim. Birkaç kuş da vardı benim gibi su içen. Bunlar beni görünce korkup kaçtılar. Mezarların çoğunun başucuna ağaç ekilmiş, hemen hemen hepsi selvi ağacı... Selvi ağacı ekmenin elbet sebebi vardır; sağ kalanlara iletilmek istenen mesajlar olabilir mi?
Tekrar gelip Kenan Baba'nın mezarı üzerine yattığımda ortalık kararmıştı. Uyudum. Rüya gördüm. Hem de ne rüya! Belki de gördüğüm rüya değil, gerçektir:
Kenan Baba ile uzun uzadıya sohbet ettik. Artık ben de tıpkı insanlar gibi konuşabiliyordum. Önce kafama aldığım o darbeden sonra insanların konuşmalarını anlamaya başlamıştım, sonra okumayı öğrendim ve bunu bilgisayarda yazmayı öğrenme takip etti. İşte uyanmadan az önce Kenan Baba ile konuştuklarımız: 
-Biliyorum, sen buradan gideceksin. Git arkadaşım Badi. Hayat senin, istediğin gibi yaşama hakkın var. Dedi.
-Evet, doğrusu gitmek istiyorum. Sütkardeşim Aslancık'ı ve Cafer Aga'yı çok özledim. Belki onları bulurum umudu azıcık da olsa var içimde. Gideceğim, ama senden nasıl ayrılacağım. İşte bana zor gelen bu.
-Badi arkadaşım, biz ayrılmayacağız; sen beni unutmadığın sürece ben hep senin yanında, seninle beraber olacağım. 
Uyandığımda güneş doğmak üzereydi. Gerçekten de insan gibi konuşabilecek miyim diye birkaç söz söylemek istedim. Hırıltı çıktı ağzımdan, kendimi zorlayınca ise sadece havlayabildim. Rüyaymış.
Kenan Baba'nın mezarına birkaç defa kafamı sürtüp oradan ayrıldım. Bu güzel insanı hiç unutmayacaktım. O beni gerçekten çok sevdi, sevmekle kalmadı bana saygı da duydu. Acaba ondan başka bir hayvana hem de bir köpeğe saygı duyan başka bir insan var mıdır? Hoşça kal Kenan Baba, hoşça kal.
Eve gittim.
Bahçe kapısının altından süzülerek içeri girdiğimde her taraafı bir ölüm sessizliği sarmıştı. Ortalık sisli, pusluydu. Oysa mezarlıkta da geldiğim yolda da sis, pus yoktu. Daha önceki görüntülerden çok farklıydı şimdiki! Kenan Baba'nın otomobili hurdaya ayrılacak bir arabaya dönüşmüş, otlar sararmış, ağaçların tamamı yapraklarını dökmüş, gövdeleri kurumuş, ev çöktü çökecek, benim yuvam birkaç çürük tahtadan ibaret kalmış, duvarlar yan yatmış, demir kapı paslanmış... Ne olmuş buraya? Bir gecede bu kadar değişiklik nasıl meydana gelmiş? Yoksa şu anda yaşadığımı sandığım zaman parçası yüz sene sonrasına mı ait? Evet, bu zaman tüneline ait bir eskitmeden başka bir şey olamaz.
Sokağa çıktım. Bir an önce buradan uzaklaşmalıydım. Çünkü beni götürmek için birazdan Hoca'nin geleceğini tahmin ediyordum. Ona buralardan gitmek istediğimi, onunla kalamayacağımı nasıl söylerdim? En iyisi kaçmaktı. Yola çıkıp, hızlı hızlı yürüdüm. Bir otomobil sesi duyunca ağaçların arkasına saklandım. Yanılmamışım, gelen Hoca'ydı. Arabasından indi, bahçe kapısını açtı, içeri girdi. Birkaç defa bana seslendi...
Daha fazlasını duymak istemiyorum. Kaçmaya başladım. Kaçtı, kaçtım...
Toprak bir yolda yürüyorum, neresi olduğunu bilmiyorum. Şarkımı söylüyorum; biri de benimle beraber bu şarkıyı mırıldanıyor. Kim mi? Kenan Baba....
Kıpır kıpır eder bu yüreğim,
Ben neden serseri bir köpeğim?
Eller uyurken, ben hep gezerim
Ben neden serseri bir köpeğim?
Bitti
(Not: Bu eser yayımlanırsa, elde edilecek telif ücretinin tamamı “Sokak Hayvanlarını Koruma Derneklerine”  bağıışlanacaktır. ÖFH)
( Köpeğin Adı Badi-80 (Son Bölüm) başlıklı yazı Ömer Faruk tarafından 5.12.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.