Dünyada tek nefes alarak yaşamak imkansız! O nefese hareket verecek, heyecan katacak, şaşırtacak, kafa yorup tüketecek bir enerjiye ihtiyaç var. Eğer o enerjiyi arayıp bulmaz isek, yaşamda değişiklik olmaz ve sıradanlaşır, hayat çekilmez olur, ölü gibi yaşarız!


Çalışanlar, her günü aynı şekilde, işe gider, eve gelir, TV seyreder ve uyursa; bu yaşamdan nasıl zevk alabilirler ki… Ama bunun aralarına spor, kitap okuma, arkadaşlarla paylaşma, ev gezmeleri ve o gezmelerde mesela okunmuş bir kitap hakkında tartışma… gibi bir şeyleri öğrenme, öğrenip keşfetme ve yaşama dahil etme yapılabilirse; o gece çok kısa bile uyusanız uykuyu alır, güneşle birlikte uyanırsınız, etrafınıza kuşlar, kelebekler, arılar gibi neşe katarsınız.


Elbette öğrenmenin yaşı yoktur. İnsan her yaşında öğrenmeyi amaçlamalıdır. Öğrenen insan şu tecrübeye ulaşacaktır, “Öğrendikçe daha fazla öğrenmesi gerektiği ve daha fazla cahil olduğunu” Birde, sırf öğrenmenin mutluluğa katkısı olmayacağı, öğrendiklerini de etrafında paylaşması gerektiğini kavrayacaktır. Yani öğrenme ve öğrendiklerini paylaşma dengeli ise, bu mutluluğun doruğu olacaktır. 


Paylaşma denince, insanlar birbirlerine negatif yahut pozitif etkileri verebilirler. Eğer biriyle paylaşırken sıkıntı yaşıyorsanız, o kişiden bir bahane üreterek kibarca ayrılın ve uzaklaşın. Bu paylaşımın her iki kişiyede bir faydası yoktur. Bu paylaşıma, ısrar etme durumunda, sonuçları her iki kişiyede zarar verecektir.


Hayat öyle hızla akar ki, bu akış içinde kendini değiştirmeyen insanlar yaşlandığında, hep yanındakileri sorgular ve suçlar. Sözüm ona onu mutsuz eden eşidir, uğrunda saçını süpürge ettiği çocuğudur, ana ve babasıdır. Onlar her şeye engel olmuşlardır, onun önünde ki tek engel onlar olmuştur. Aslında her şeyi yapmak istemiştir ama yapamamıştır. Bu söylem, her kavgada bunu başaran her güzel örnekte ortaya dökülür durur. Böyle yaşlanan ve huzur bulması gerektiği o günlerde, fırtınaya dönen huzursuzluklarla yaşarken cehenneme dönüşür etrafındaki yangınlar. Bu sıradan yaşamın en uç noktada cinayete dönüştüğü tepe noktasıdır. Bu noktalar bazen yaşlanmaya bile varmaz. Kişi, etrafındaki sevdiklerini bir anda kendisiyle birlikte öldürür. Buna da kılıf bulunur, “Adam cinnet geçirmiştir!”. Adam eşinde boşanmıştır, ama başkasıyla geziyor diye öldürmeye kalkar. Ona da kılıf bulunur “Namus belasıdır!”


İslam dini, hep hareketi tavsiye eder. hep iyiye giden değişimi… Peygamberimiz de, “Her iki günü birbirine benzeyen zarardadır!” der. Bu tavsiyeler, boşuna değildir. Yine peygamberimiz, “İlim Çin’de bile olsa, gidin!” der. İnsan ağzından yedikleri ve içtikleri ile nasıl bedensel ihtiyaçlarını gideriyorsa, ruhunuda bu hareket, ilim ile öğrenme sonucunda doyuma ulaştıracaktır. Beden hayatta kalırken ruhta o hayatın değerini bilerek kendini her an yenileyecektir. Böyle bu dengede, insan mutluluğu bulacaktır. Huzurlu bir toplumu ve ahlaki zenginliği de… 


Din hiç bir zaman bilgisizce ve eğitimsizce yaşanamaz! Bizi iteleyen manevi güç, ilahidir. Yaratıcını zengin yaratışmışlığı ve keşfedilmeyi bekleyen doğası, bizim tembelliğimize dayanamaz. Deprem olur, binalar yerle bir eder, sel gelir her yeri yakar yıkar, orman yangınlarını itfaiyeceler söndüremez… Bu pozitif değişimin sonucuyla, öğrenmenin ve bunu uygulamanın yapılmasıyla, ortaya çıkaracağı sonuçlar çerçevesinde olumlu yaşamaya ulaşmak mümkündür yalnızca! Düşünsenize değişen ve gelişen bir toplumda, ruhsal mutluluğa doymuş insanlar içine fitne girer mi, asla… Savaşlar olur mu asla!  Demek ki, doğada avlananlar yalnızca hastalıklı, çelimsiz ve topluluğa ayak uyduramayanlara karşı olur. Sağlam bir hayvan asla yem olmaz! İnsanlar arasında da bu değişimi yaşayan kişiler arasında onun huzurunu bozacak etkilere sebep üretilemez!


Her filmin karesinin değişimi ile, hayat devam eder. O karede farklılıklar olmazsa, sıkıntı vardır, depresyon vardır, terör vardır, savaş vardır, var oğlu vardır! Lütfen elimizdeki hazır bilginin kaynağı olan, oyunlarla beynimizi tembelliğe alıştıran cep telefonları, ipadleri bir kenara koyalım, sanal dünya yerine kitap okuyalım. Değişelim değiştirelim şu azmış dünyayı, zülme sebep olan zalim canavarın elinden böylece! 


Biz değişmezsek, bizi zorla değiştirecekler farkından değil misiniz…


Saffet KURAMAZ

( Sanki Ölüler Arasında Yaşıyorum başlıklı yazı safdeha tarafından 22.11.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.