.../

Kırat çiğnemiş durmuş, katmış tozu dumana

Ne bakmış asumana ne de dalmış ummana

Ne bulduysa paylaşmış açmış tek tek kumanya

Hoşgörüsü kanında, türkü olmuş sazında

Doludizgin Anadolu yar, kışında, yazında!


…/


Doludizgin geçmiş an Anadolu'da, yar kışında yazında! Kılıçtan kaleme dönüşen yolda, çok tanrılılıktan tek tanrılığa geçişle Anadoluyu insanlık ateşi sardı. Çok tanrılılıkta insanlar, karmaşık bir düzenle birlikte, zalimin çoğaldığı, savaşlarla ateşin her an bacayı sardığı, yer altı şehirlerin çoğaldığı, yıkımlarını kaya sembollerine yansıtıyorlardı. Kim vahşi ve güçlüyse ateşi sönene kadar vardığı yerleri yakıp yıktığı, hasmının malını mülkünü talan ettiği, namusunu ve ırzını yerle bir ettiği sonlarda; hayatta kalanların asla iki yakasının bir araya gelmediği kin ve nefretlerde, başka bir vahşi fikrin ve askeri donanımın doğmasına neden oluyordu.

 

Anadolu, tek tanrılı Selçuklu ve Osmanlı imparatorlukları ile İslamı yaşattıkları bu topraklarda özgürce yaşamanın ne demek olduğu yaşayan tüm tebaya göstermiştir. Büyük şehirlerin doğması ile başlayan yerleşik hayatın, gelenek, müzik ve eğitim ile yaşantısına kazandırdığı zenginlik, modern dünyanında günümüze yansıttığı medeniyetinin ilk temel taşlarını dünyaya sergiliyordu… 

 

Ancak, bu zenginlik ve hoşgörü mesajları ve sembolize edilişi, vahşi dünyanın işine gelmiyordu. insanları savaşlarla dize getirip sömürmek belki de çalışmaktan daha kolaydı. Kurulan imparatorlukların içine yayılan fitne tohumları, onlara kötülüğü, makam ve maddi çıkarların göz alıcı yansıması ile verilmeye çalışılarak, imparatorluğun içinde gizliden gizliye hainler yetiştiriyor, onların marifetiyle  oluşturulan tuzaklarla, önemli kişiliklerin şehit edilmesi ve belli yerlerde bombalı tuzaklarla insanlara korku salıyordu. Hoşgörünün yerini, kin ve intikam hevesi alınca, yerleşik olmayan geleneksel eski vahşi yaşamın fitnesi yaygınlaşıyor ve insanlar ilimle uğraşmak yerine, öldürmeye, çalmaya, bu suni güçlerle kaos ortamı oluşturuyordu. Böylece, imparatorluğun kuruluş amacı yerini, şer odaklarının ağzı su akan iştahlı emelleriyle doluyor ve nihai son hızlı bir şekilde yerini alıyordu. İlmin yerini askeri yaşama bırakması, tıpkı yeniçerilerin ayaklanması ve halkı haraca bağlaması gibi tebayı canından bezdiriyordu. Her yerde, dağlarda yaşayan çeteler, her kurduğu tuzaklarda, candan ve maldan ediyor, devletin içindeki talandan dolayı bu kişilere kimse dur diyemiyordu. Bu şer odaklarının arkasındaki sömüren devletler, itlerine attığı kemiklerle, istediğini elde ediyor ve savaşlarda elde edipte yıkmadığı Anadoluyu yerle bir ediyordu, ortalığı istediği gibi karıştırıyordu. 

 

Bu sömürü güçlerinin cesaretle girmek istediği ve zayıf ve savunmasız sandığı Anadolu’ya, Osmanlı’nın bittiği sanılan bir döneminde, Çanakkale’de öyle bir ders verildi ki, iman ve şehitlik aşkıyla, ölümü göze alan sivil direnişi geçemediler. Şaşkına döndüler. Ellerinde  ne kadar gemi varsa, kalan askeriyle memleketlerine geri döndüler. Onların torunları Çanakkale filmini çekip bu yaşadıkları hüsran dolu hallerini cümle aleme de nasıl olduysa gösterdiler. Bir asır sonra da olsa gizlenmedik bir sır kalmadı o savaştan.  

 

Günümüzde, 15 Temmuz darbesinde de sömüren güçlerin kendi yandaşları ile gerçekleştirdikleri aynı senaryo da, Çanakkale savaşının bir gölgesi gibi gelişti. O sömüren güçler yine öylesi yanıldı ki, “Çanakkale ruhu asla ölmemiş!” dediler. Anadoluyu, Suriye’de yaptıkları gibi vahşetin ve istikrarsızlığın bir merkezi haline getirme teşebbüsü, Çanakkale’de olduğu gibi geri püskürtüldü. Artık Anadolu’da ilim seviyesi çok yüksek bir halk var, siyaset yapmayı bilen lider ve kadroları var.  Dünyayı gören ve yaşananların farkında olan bir nesil var. Artık Anadolu insanı kimin düşman olduğunu kimin olmadığının farkındadır. Gizli diye bir şeyde kalmamıştır. Bu toprakların hoşgörüsüz olamayacağını bir kere daha, yüce milletim tüm dünya aleme gösterdi, çok şükür. Allah’ımda bizim yanımızda yar ve yardımcımızdı. Tıpkı Bedir savaşında olduğu gibi…

 

.../


Din düşmanları, sömürü liderleri ve piyonları çevremizde adım adım gezmekteler. Fırsat bulsalar, akbabaya benzer halleri, ne bulursa yiyecekler, midesizler... Hani demokrasi, hangi insan hakları... Onlara göre insan bile değişiyor, onları renklerinden bile ayırt etmek mümkün değil günümüzde! Ya savaşları sanal dünya ile, ya da ürettikleri piyonlar ile... Her türlü hile, dil dökme serbest... Çünkü onların inanç sistemi para üzerine ve her şeylerini bu dünyada yaşamaya kurgulamışlar. Ya öbür dünya? Düşünmüyorlar bile...Onlara karşı bu topraklar haçlı seferlerini görmeye devam ediyor, uyanık olmalı, bir ve diri olmalı... Anadolu da düşman yaşayamaz asla... Bunu hala öğrenemediler, asla... Ölüp, ölüp diriliyorlar, hala aynı hedefin peşindeler... Kaybetmekten bıkmıyorlar! Biz ölmeyiz, şehitlerimiz de ölmez! Biz öldükçe büyüyoruz, askeri gücümüz katlanıyor haberleri yok işte, bre cahiller!  


"Anadolu asla kolay lokma değildir, Allah'ın izniyle!"


Anadolu Müslüman Türk'tür, hoşgörülüdür, merttir, zalime karşı asla boyun bükmez. Bu saldırı, Allah'a karşı, imana karşıdır. Ne ilktir ne de sondur. Biz, Allah yolunda samimi oldukça, bu topraklar asla zülüm görmeyecek ve Allah yar ve yardımcımız da olacaktır inşallah! 


Hala kahpelik peşinde terör örgütü, hala bir ses seda gelir diye çırpınıyor... Ölen askerimiz şehittir Allah katında inşallah, ölmemiştir de... Ya sen, bittin, biteceksin Anadolu'da! Anadolu Türk'ün yönetiminden başkasını istemez, anlayın artık!  


Allah şehitlerimize gani gani rahmet eylesin. Vatanımız sağ olsun! 


Saffet Kuramaz 

( 1071'den Günümüze Anadolu'da Manzara Aynı başlıklı yazı safdeha tarafından 4.11.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.