KISKANÇLIK BİR
İNCEAĞRIDIR
Ahmet
Ayaz
Gaziantep Güneş Gazetesi 13.10.2017
……………………………………….
Kıskançlık; Kendi kendini içerden yiyip bitiren bir ince ağrıdır. Tıp
dili ile (Tüperkılos) Halk dili ile konuşacak
olursak, bu hastalığa günümüzde verem
deniyor. Fakat veremin tedavisi
kolaylaştı ama, kıskançlığın tedavisi bulunmuyor. Allah kimseye vermesin diyorum.
Adamın, şeyinin şeyi ağarıyor da, kıskançlığı üzerinden bir türlü
atamıyor. Diyeceksiniz, sen hiç kimseyi kıskanmadın mı? İnanın kıskandığım bir
kimse olmadı. Bana deseler ki, dünyaya yeniden gelsen, kim gibi olmak istersin.
Bu sözüme inanın. Dünyaya Ahmet Ayaz gibi birisi olarak gelmek isterim. Yalınız
okul sıralarına oturduğu zaman kara tahtayı görebilen bir Ahmet Ayaz olmak
isterim. Askeri okulu gözden kaybetmeyen bir Ahmet Ayaz olarak doğmak isterim.
Benim kıskandığım kimse hiçbir zaman
olmadı, olamaz da. Bulunduğu dalda
başarısız olan insanlar , başarılı olan insanları kıskanırlar. Çocukluğumdan beri hep önde yürüdüm. Hiç kimsenin arkasından yürümedim, gölgesine
gizlenmedim, gizlenmem de. Prof. Dr Halil İbrahim Yakar Hocam ile roportaj için bir araya geldik, ses
kaydını aldı ve bana da verdi. Keşke bu roportaj görüntülü olaydı. Ben şu yayın organında varım
dediğimde, sözünü ettiğim yayın organını elimde gösterme imkanım olurdu.
Burada birazcık yazımdan, şairlikten söz edeceğim. Ses güzelliği
nasıl Allah vergisi ise, okumak, yazmak da Allah vergisidir. Ben bu konuda
bir çok yetenekli gördüğüm kimselere
destek verdim. Benim şairlik iddiam
yoktur diyen arkadaşıma, sen şairsin
diyerek kitap yayınlattırdım. Bazı
arkadaşlarımın şiirlerini kayda değer gördüm ve kayda değer kültür sanat ve edebiyat
dergilerinde yayınlattırdım. Bunlar kendilerini bilirler. Ben burada adlarını
açıklamayacağım. Gerek de yoktur. Bir arkadaşımın bir sözü var. “Herkes kendine
yakışanı yapar” der de, bazen da kendine yakışmayanı yapar. Ama ben, kendime yakışanı yapıyorum ve yapmaya devam edeceğim.
Nazım Hikmet “Övmekten değil, övülmekten korkarım” Demiş. Bende, adımdan övgü ile söz eden dostlarımı yanlışa
düşürmem inşallah. “Türk şiirinin
beyefendi şairi” “Ahmet Ayaz, dostluğuna
güvenilir, sağlam karakterli, mert insan” diyen ve buna benzer sözler söyleyen
dostlarımı yalan çıkarmak bana yakışmaz. Bunun en güzel belirgisi Prof Dr.
Halil İbrahim Yakar Hocanın yayımladığı
“AHMET AYAZ- Hayatı-Eserleri_Edebi Şahsiyeti” İsimli kitapta mevcuttur. Şu an
konuşmadığım bir çok arkadaşlarım bu
kitapta kendilerini bulacaklardır. Haberleri de yoktur. Bu kitapta
kendilerini bulacaklarından. Bunların içinde adımı yok etmek isteyenler de var.
Ama güneşin önüne perde çekmeye hiç kimsenin gücü yetmez.Birkaç gün önce bir
yazı yazmıştım. “Bende Dostluklar Bakidir” başlığı altında. Beni sevmeyenler
sözünü ettiğim kitabı okuyunca, içinde kendilerini bulup, bende dostluğun gerçek
olduğunu bir defa daha görecekler.
Bir
de, şiir konusunda benim önümde gördüğüm bir kimse yoktur. Arkasından koşup ta yetişemediğim bir
kimse de gerçekten olmadı. Fakat günümüzün yaşayan şairleri arasında Yavuz
Bülent Bakiler, Bahaeddin Karakoç, Yusuf Dursun
gibilerine de saygım var. Benim bir çizgim var, o çizgide yavaş yavaş
Allahın verdiği iman ve güç sayesinde yürümeye devam ediyorum. Sevenlerim sağ
olsunlar diyorum. Bir de beleşten kahramanlığı hiçbir zaman düşünmedim. Hele
Gaziantep Üniversitesinde tez konusu olduğumu bir yana bırakalım. Gaziantepli olup, Gaziantep’te yaşadığım için.
Fakat, Uşak Fen Edebiyat Fakültesine bir Gaziantepli “ Yüksek lisans Tezi olup hakkımda
A 4 Kağıdına 97 sayfalık tez kitapçığı hazırlanmışsa, ” Ben
sevenlerim ve beğenenlerim sayesinde oluyorum. Bunu bedavadan kahramanlık
sayanlar varsa hiç de kusura bakmasınlar. Bu bedavadan kahramanlık değil, ancak
olsa olsa başarının mükafatı olur. Beni
tez konusu olarak verenler, belki de
haberdardırlar. 12 Yüzyıldan 2003 yılına
kadar. “Gaziantep’te Kültür Sanat ve Edebiyatta İz Bırakanlar” adlı kitabımda şair-yazar- ressam,
gazeteci. Bestekar, ses ve saz sanatçısı
gibi bir çok sanat adamlarını, kıskanmadan adlarını ebedileştirdiğimden. Ayrıca
Karacaoğlan’dan 1998 yılına kadar Gaziantep üzerine yazılan şiirleri
kitaplaştırdım. Burada anlatacak çok şey var. Ama, yazmayacağım. Çünkü bilenler
biliyorlar 41 yıldır ulusal gazetelerde
başlayıp, sayısız yayın organlarında
hala yazmaya devam ettiğimi ve edeceğimi.
İçini çör çöple doldurdukları, bir
matbaa baskısından 40-50 adet bastırıp,
edebiyat sanat dergisi diye
çıkaranlardan olmadığımı. Bununla da kendilerini tanıtmaya çalışıyorlar akıl fukaraları.