Sosyal medyada neredeyse herkesin bir diğerinin durumuyla dalga geçtiğini, kimi hallerini alaya aldığını acıyla görmekteyiz. Belki farkına varmadan ben bile bunu yapmış olabilirim.

Öncelikle bunun bir hastalık olduğunu ve nedeninin kibir olduğunu söylemekte fayda var.

İnsanoğlu hata yapabilir, toplum içinde küçük düşmüş olabilir. İnsanın hatasını, kusurunu kabul etmesi bir erdemdir. Nitekim hatasız, kusursuz insan yok. Kendi kusurunu görmeyip başkalarının kusur ve hatalarıyla dalga geçmek ahlaki bir tavır olmadığı gibi bir büyüklenme, böbürlenme, kısacası bir kibrin sonucudur.

Kimse bilerek, isteyerek hata yapmaz. Hata ve kusurlar eksik veya yanlış bilginin, dikkat eksikliğinin, belki bir ihmalin veya beceri noksanlığının sonucudur. Bunun dalga geçilecek, alaya alınacak yanı olmaz. Herkesin başına gelebilir. 

Ancak bir takım konularda düşüncesizce konuşan, anlamını bilmediği kavramlar üzerinde ahkâm kesen insanlar da işi "gel benimle dalga geç" durumuna getirebilir. Kendisi bir şeylerle dalga geçmeye çalışırken, dalga geçilecek duruma düşebilir. Konumuzun bununla ilgisi yok.

İnsanın eksiğiyle, kusuruyla dalga geçilmez. Eğitimsiz birinin cahilliğiyle dalga geçenin kendisinin ne kadar eğitimli olduğu sorgulanır önce.

Kibir insanın doğasında var. Bu olmasa insan doğayla mücadele edemezdi. Rekabetin olduğu yerde kibrin olmaması mümkün değil. İnsanın başarılarıyla övünmesi bile bir kibir belirtisidir. Başarı birine veya bir şeye galip gelmekle sağlanır. Başarı, başkasının başarısızlığı karşılığında elde edilir. Herkesin başarı sağladığı bir yarışma yoktur. Dolayısıyla birinin övündüğü bir sonuç başka birisi için hüsrandır. Burada birinin övüncü ve diğerinin hüsranını dengeleyen erdemdir. 

Gücü olmasına karşın bu gücünü diğerini ezmek yönünde kullanmamak, yenilgiyi kabul edip diğerinin başarısını kutlayıp, takdir etmek erdemdi davranış biçimidir.

Hırs ve ihtiras boyutuna varan mücadelelerde yenilgi alan tarafın yerden yere vurulması, küçümsenmesi, hakir görülmesi, galip gelenin kibrinden başka bir şey değildir. Aynı şekilde yenilgi alanın diğerini kural dışılıkla itham etmesi, mağlubiyeti karşılığında hazımsızlığı da aynı kibrin ürünüdür.

Mağlup olanın, galip gelenin eksiğini araması, onun eksikleriyla alay etmesi,  onun bu galibiyeti hak etmediği ve asıl galibiyetin kendisine ait olması gerektiği kanısı ve inancının sonucudur.

Burada her iki tarafın da hakkına razı olmaması, kazananın daha çok kazanım elde etme, kaybedenin de bu mağlubiyete rıza göstermemesi adalet eksikliğindendir.

Güçlü bir adaletin varlığı ve insanların adalete inancı ve güveni,  hakka razı olma duygusunu güçlendirir ve kibir yerini erdeme bırakır.

Adalet duygusunun olmadığı ve adaletin hakim olmadığı yerlerde kibir hastalığı sirayet eder. İnsanın kibrine gem vuracak olan adalet, insanı kibir sarhoşluğuna düşürmeyen asalet, yenilgiye uğrayanı ise dalga geçme, alaya alma sendromuna düşüren ise atalettir. 

Atalet, herhangi bir harekete karşı birçok sebebe bağlı olarak direnç göstermeme durumudur. Kişinin neyi istediğini ve buna ulaşmak için neler yapacağını bildiği halde harekete geçmemesi, içinde var olan potansiyelini, yeteneklerini kullanmaması yani yapılması gerekeni bildiği halde yapmaması halidir. 

"Ben ne yapabilirim, herkes cahil"  deme kolaycılığına kaçıp, potansiyelini cehaletle mücadele etmekte kullanmak yerine, cahille alay etmek,  yenilgiye uğramışlığın hazımsızlığından kaynaklı bir kibir hastalığıdır.

Allah hepimizi bu hastalıktan korusun.

Saygılar efendim.
( Dalga Geçme Alaya Alma Sendromu başlıklı yazı Mehmet DEMİR tarafından 25.09.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.