Haklılıktaki Payımız
Zamanla gerçekleri kavrayıp; hatadan,
yanlıştan, yanılgıdan, günahtan geri dönmüş bir kişinin durumu karşısında: “ben dememiş miydim” , “zaman bizi haklı çıkardı”, “şimdi yüzümüze nasıl bakacak”, “bayram geçtikten sonra, kınayı…….” gibi
yaklaşımlar, bireysel ve toplumsal faydası olmayan, olgunluk, dolgunluk,
birlik, yerindelik, yenilik mesajları içermeyen tavırlardır.
Hele bu çok
daha geniş bir kesimi, toplumun tamamını ilgilendiren olumlu bir gelişme ise.
Bir kişiyi
utandırmak, bize onur kazandırmaz. Kaptan hatalı olabilir, kaptanın cezasını
vereyim derken, gemiyi de batırmaya kimin hakkı olabilir? Bir yola girmişsek,
atacağımız yüzüncü adımda karşımıza nelerin çıkabileceğini tahmin etmek
gerekiyor. Riyakâr bile olsa, bırakın insanlar değişim değirmeninde
öğütülsünler, sonucu biz tayin etmeyelim. Bir başkasının mahcubiyet duygusunu
tazelemek, haklılık derecemizi yüceltmez. Hukuki ilgilendiren bir durumsa, gün
gelir adalet terazisiyle de tartılır.
Senin gibi düşünenler çoğalıyorsa, yükün
hafifliyor demektir. Senin gibi düşünmüyorsa bile düşman gibi tavır alma
hakkını vermez sana. Haktan ve haklılıktan pay mı alacağız ki?
Hak, hukuk,
vicdan; borsada işlem gören hisse senedi midir?!...
Sevincimiz ortak, üzüntümüz hep beraber.
Ara sokaklar hep ana yola çıkar, yeter ki çıkmaz sokağa sapmayalım.
13.09.2017
Ali Rıza Malkoç