garip bir masal yaşıyoruz, 
hazin bir rüya soluyoruz... 
ayrı telden, ayrı nağmelerden 
eski hançerlerin kınlarında paslanmaya yüz tutmuş


*



her gün güneş üç renkli camdan süzülürmüş
hani ruh, gönül ve beden camından
zincirleri kırıp atan huzmeli bir nur..
gönüllerde gizlenerek şafağı beklermiş
aynalara pas olmuş gecelerde



*



önce annem şefkat ekerdi kiraz gölgelere... 
eşarbı sıyrılırdı saçlarından, 
kınalı saçlarına güneş vururdu tan yerinden
süt verdiği alperenler geçerdi önünden birer birer 
yolları arşınlayarak 
bayramlarda elini öperdik yalınayak... 


*


hiçliğimizi, babil kulelerine sığdırırdık 
daha gidilecek yollar varken 
tenha gizemleri kentlerin yalnızlığına katarak 
şamdanlara giysiler dokuyan mumlar saklardık 
ışığımız toprakta ,denizde yansın diye hiç duraksamadan


*


baş döndürücü hızından başımızı alıp çıkardık dünyadan 
günah damıtan sulardan atlardık enginlere 
sonra demir sürgüler inerdi avare hayatlar sürdüğümüz hücrelerimize
yalnız yaşamaya mahkum ettiğimiz ruhlarımıza


*


o vakit kururdu taze başaklarımız 
kayan yıldızlarca büzülürdü hayallerimiz 
melek kanatlarınca dökülürdü gözyaşlarımız
karanlığı yakan mahyalardan acılar düşerdi bahtımıza
bir ekmek kırıntısı kutsalınca 


*



redfer
( Bir Ekmek Kırıntısı Kutsalınca başlıklı yazı redfer tarafından 13.09.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.