Ayşe hanım - Anacığım geç oldu, bize müsaade hadi Nilgün kızım kalkalım. Sami baba - Durun hele, çomarın havlaması ortalığı ayağa kaldırdı, mutlaka birileri geldi, hanım camdan bir baksana dışarıda neler oluyor! Pakize hanım - Evin önünde bir taksi var, vallahi Emini gördüm, yoksa kasabadan Musayı da mı getirdi? Gel de bakıver bey! 

Kapının önünden yukarıya doğru anasına seslenen, Emin efendi - Anacığım hele dur, heyecanlanma bak size, oğlunu karısıyla beraber getirdim, Nilgün'ü camda görünce, Ayşe'nin de orada olduğunu tahmin ettim. Kocasının sesini duyan Ayşe hanım - Bizde buradayız Emin efendi, tam da gidecektik, isabet oldu, avluya inip sizi yukarıya çıkarayım, çomar köpek pek fena havlıyor. 

Tahta merdivenlerden çıkıp selamlaşma faslından sonra elini öpmesi için Musa'ya vermeyip çeken babasına, oğlu Musa - Yıllar sonra gelişim belki böyle olmamalıydı ama herkes kendince haklı be babam. İstanbul beni içine yanlış olan yoluyla çekti. 
Sami baba - Aklın fikrin neredeydi Musa, gurbete Eminle beraber gitmiştin, onunla döndün de dönme mi dediydik? Eminin hanımı Ayşe'nin, bu gece buraya geldiğinden beri tek konumuz sendin Musa! De bakalım, bu yanında ki hanım, kaçıncı eşin? Hangi işte çalıştığından, ne ile meşgul olduğundan haberimiz mi vardı, kim bilir kaç kadından da, kaç çocuğun vardır! Seni bana köydeki konu, komşu sorduğunda; Yalan söylemekten, bizi rezil etmenden bıktık usandık, onlara nasıl laf yetiştirebileceğimizi bilemedik! Maşallah onlar, bizim bildiğimizden de çoğu şeyi biliyorlarmış da bizim haberimiz yokmuş, sen arayıp bizleri sormazsan, biz seni nerelerden arayıp soracağız, bize de hele! 

Musa - Ne desem boş baba, on dakikada taramalı tüfek gibi tarayıp beni gömdün. Pakize anne - Oğlum, baba isen zaten bizi anlarsın diyeceğim ama! Hoş olmasan da yasın kırkı atladı, bizi anlaman için olgun yaşa ermen yeterli değil mi? Bu hanım yeni karın mı, resmi nikahınız var mı? Musa - Yok anne imam nikahlıyız, bu kadın, kız konularını fazla karıştırmayın, ona bakarsan eski kaldığım kadınlardan en az üçü, beşi bu senin diye kucağında bebelerle defalarca gelip beni rahatsız ettiler. Kimilerini darp ettim, kimilerini de kovmadan beter, tehdit vs. Sonra hapis hayatı, dışarı çıkınca iş bulamamam, beni bıçak gibi bil-eyledi, kumar illeti, içki alemleri, karanlık adamların beni bulmasıyla uyuşturucu batağı, pavyona kadın düşürmekse bu işin cabası! Eline soğuk demir değdiğinde geriye dönüşün zor baba. 

Sabri baba - Ha, yemediğim halt kalmadı, neyimi anlatayım diyorsun! Tehdit etmek de neyin nesi! Hem onca kadınla kal, hemde kaldığın kadınların sayısı belirsiz olsun. Marifet gibi nasıl da ballandırıp anlatıyorsun, şu dışarıda çiftleşen hayvanlardan farkın ne ki? Neden resmi nikaha olumlu bakmadın, başını yaktığın onca kadının günahı seni iflah eder mi sanıyorsun! O kadınların senden peydahladıkları, ya o çocuklar? Üstüne üstlük o masum sebilerin günahı da sırtına biner! Lan oğlum, sen aklını mı yitirdin, meğer her halt sende imiş, gecenin yarısında ananı, babanı, yengeni, kardeşini üzmek zorunda mısın? Yaşlı ananın gözünün yaşını sadece bu gece gördün, oysa yıllarca bu kadın gözyaşı döke döke, sağlığını da kaybetti, belini de büktü. Hadi beni geçeydin, ananı da mı düşünmedin? Polisin yerinde olaydım, hemen peşine düşerdim. 

Musa - Zaten buraya da polislerin bizi aradığından dolayı geldik, yanımdaki kadının adı da Elif, vallahi nereli, kimlerden, kaç kardeş, anası babası var mı, eski mesleği ne derseniz? Bir kalemde bunları bir geçin. Hapse girene karar beraberiz, beni beklerse amenna, beklemezse yol onun. Şayet, korkup namusuyla da oturursa karım!
Sami baba - Vah, vah sen çığırından iyice çıkmışsın nutkum tutuldu. Alnının çatısı çatlamış, onca öğüdü çocukluğunuzdan bu yana boşu boşuna mı vermişiz, demek biraz da insanın içinde olacakmış. Karısına dönen Sami baba - Ya hanım, yıllarca boşuna Musa diye mi çırpınıp durmuşuz diye hıçkırmaya başlar. 

Yanına çömelip ellerine limon kolonyası döken oğlu Emin - Baba, tamam bak neredeyse sabah ezanı olacak, bu yaşta bu kadar stres olmaz, hele yatıp kalkalım, hep beraber sabah kahvaltısında her bir şeyi sakince konuşuruz. Karısı Ayşe hanıma dönerek - Ayşe, Döşekleri serin, Nilgün kızda yardım etsin bir kaç saat yatsak o bile yeter. Ayşe hanım - Nilgün oturduğu yerde uyuklamış yavrucak, döşeklerin hepsini ben sererim. Ayağı kalkıp gelininin yanına giden kaynanasını yerine tekrar oturması için ikna eden Ayşe hanım - Anam otur, ben varken sana mı kaldı döşekleri sermek? Gelininin sırtını sıvazlayan kayın valide Pakize hanım kocasının yanına dizinin dibine oturur.  

( Nilgün Takla Güvercini 13. Bölüm başlıklı yazı GülsenTunçka tarafından 13.09.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.