Bu mantık biçimsel (düz, kısa devre) mantıktı. Bu nedenle çözüm ürettiği çözüm verimsizdi. Ve tarih boyunca da ürettiği çözümler pansuman tedavi olmuştu. Gözbağı içindekiler mülkü olanların mülkünü sürdürür olabilmelerinin her zaman bir kaynak sorunu olacağını hiç düşünmezler. Olup biteni, olup biten süreçlerle bağıntılı kılmazlar. Kaynağın da sürekli kendisini yenilemekle, kendisini üreten kamu ortaklık gücü (çevrimi) olduğunu bilmez.  

Bir ırmağın kaynaklardan çıkan birçok su gözleri ile beslenip; büyüyüp te devamlı akış olmasındaki ana nedenin aynısı; ihtiyacı olmayanın da (!) zorunlu olukla ihtiyacı olmaz duruma, bir kaynak beslenmesi yapma gerekliliği hep vardır. Bu kaynak ta kişi emek gücü ile toplumun ortak emek gücü ve toplumun ortak sahiplikleridir. Bunlar ihtiyacı olmaz denen kimliklerin emrine amade kılınmakla bunların her an bu kişilerin eli altında çevrime sokulmasıdırlar.

Mal mülk sahibi kişi yarın o köle kişiyi yine çalıştırmak zorundaysa ve efendi o kişiye ürettirecekse ki mutlaka öyle olacaktır. Efendi yoksul kişinin üzerinde tepinse de; efendi kendi sahipliğinin sürdürülür olma kaynak beslenin çevrimleri için köle emeğine gereksinimledir. Bu nedenle az çok efendi kölenin karnını doyuracaktır. Bu karın doyurma işi iyilik ya da lütuf değildir. Makinaya yakıt koyma gibidir.

Köle emeğine muhtaç olan güç, El de olsa; bu zorunluluklar efendinin keyfinin üzerinde olan zorunlu bir nedendirler. Bu kişinin karnının doyması demek zaten o kişinin kendi çalışması içinde karşılanan bir olay ve olgudur. Yani kişinin karnının doyması bu kişinin emeği içindedir. Sizler, El’in; “karnınızın doymasına ben lütfediyorum” demesine bakmayın.

Kimse kölenin kendi karnını doyurmasına karşılık olan “köle emeğinin bu karın doyuran kısmına” bu nedenle dokunamazlar. Yarın yine çalışacak kişinin “emek gücü” içinde köle kişinin “kendi karnını doyması” zaten vardır. Kölenin karnını doyuracak kadar olan emekten, çok daha fazlasını çalışması “emek” değil “emek gücüdür”. İşte sömürülen kısım burasıdır. El bu sömürülen kısmı görmez olukla “karnınızın doymasına ben lütfediyorum” diyerek etmediği lütfu; illüzyon algı içinde başa kakar.

İşte El ya da efendi yarın yine çalıştıracağı kişinin bu emeğine istese de dokunamaz. Bu kişi üzerinde enerji (emek) çevrimi olan zorunluluk lütuf, himmet, nimet, rızk filan değildir. Çalışmayanın rızk olukla çek defteri var mı? Bunlar oynanan oyunu gizlemek için kişinin tarih bilincini silip; kişiye köleci biatle olur imgelerle; format atmanın bilincidir. Kişi emeği, bitmez tükenmez zenginlik (sömürü) kaynağıdır.

Kişilerin günde, kendi karınlarının doyması kadar gereken ihtiyaçla bir emek harcamaları zorunludur. Kişinin kendi karnının doyması kadar olacak süredurumdan on kez daha fazlası olan süredurumun çok daha fazlasını kişi çok rahat çalışabilmektedir. Bu demektir ki bir köle bir gün çalışmakla sırf mal sahibi olup ta hiç çalışmayan dokuz kişinin de karnını doyurur. Ya da mal sahibi bir kişi köle üzerinde dokuz günlük yiyeceğini biriktirir.

Köle yılda 9 kişi karını doyacak kadar çalışma yapar. Kölenin yaptığı çalışmanın bir kezlik ve bir günlük kısmı; zorunlu olukla kölenin kendi doymasına harcanır. Bu kölenin yeniden üretim (çalışma) yapması için kölenin zorunlu mesai karşılığı olan emekti. Geriye kalan 9 kez karın doyuracak olan çalışma karşılığı olan tüketeceğinden fazlası olan birikmiş emek ise EMEK GÜCÜDÜR.

İşte efendinin ya da El’in üzerine yattığı ve benim mülk sahipliği hakım olan kira; rant; kar, yatırım karşılığı vs. olan beylik (sahiplik, efendi ya da El hakkı olan; El hak) dediği şey buydu. Bunun teknik adı artı emek ya da artık emekti. İnsan ortaklaşma içinde üreten eylemli bilinçle “insan olmuştu”. Ortak bilinç dışında eylemle olan, üreten (yatırım yapan) insan yoktur. Toplumun ve toplum sal güçlerin, görmezden gelinmesinin nedeni nedendi?

Üretim ego içindi. Egonun işi, üretim değil; doymaydı. Sizden ve sizin bilincinizden bağımsız olan dış dünya doymanıza karşı bir direnç (zorluk) ortaya koyar. Doymayı yapabilmek için bu zorluk karşısında doğa sizi sanki sizin dışınızda olan; sizin gibilerle giriştirmeye zorlar gibi bir eğilim ortaya koyar. İşte siz bu eğim yapan alan içinde eğime tabisiniz.

Eğimi olan alan içinde olan sizin; alana karşı (yokuş yukarı) olacak eğim tutumunuz sizi zorlar. Yorar. Hırpalar. Güçsüz düşürür. Zorda kalmadıkça böyle bir tutum içinde kolay kolay olmazsınız. Bu nedenle eyleminiz hep alan yönü doğrultusunda olacakla siz az yorulan, az çaba harcayan bir yönelimin içinde olacaksınız. İşte alan yönü içinde olan bu eğimlerden birisi de sizin gibilerle iş birliği içinde olmanızdır.

Alana karşı olmak için kendi yaşamınızı sürdürecek enerjiden daha fazlasını sağlamanız gerekecektir. Bu nedenle siz daha az dirençli olan eylemi seçersiniz.  Yani “bağıntılı enerji dönüşümleri içinde” olan; yardımlaşan, dayanışan, işbirliğine dayanan eylemlere dönüşmeyi yönelim edinecektiniz. Bu tarz zorunlu ve girişmeli ilişkiler, sanki kendilikten gibi ortaya çıkarlar. Üretim egonun keyfi üzerinde bir dış bağıntılı enerji düzenlenişidir. Oysa üretim (ilki sağlatım olan eylem) egonun doyması için gerekli olandan çabadan daha fazlaydı.

Kendinize yetenden fazla bir güvenlik çabası ortaya koymak; kendinize yetenden fazla ikinci bir kişiye yetecek kadar meyve toplamak demek; fazlalık olan çaba ortaya koyuştu. Kişilerin kişilerle girişmesi olmakla önce sağlatım sonra da üretim yapacak olan  “sosyal ve toplumsal bağ enerjisiydi”.  Birlikte sağlasan (sosyal) olmanın bağ enerjisiydi. Birlikte girişme olmayan çabalar ve gayretler sarf emek bir enerji harcanması olsa da, sizin dışınızda inşacı olacak bir bağ enerjisi değildir. Söz konusu bile olmaz.

Söz konusu edilen emek veya çaba bağ enerjisi olmakla sosyo toplumsa inşanın temeli olan enerjili emek gücüne karşılık olan enerjidir. Bu bağ enerjisi kişileri ve sosyal oluşu, üreten toplumu; bir arada tutuyordu. Siz sosyo toplumu bir arada tutan bu bağ enerjisini gözbağı bir hareketle rant, gelir, rızk, kar, yatırımcı, kredi gibi hesap ve nam adı altında sömürüye pay yapıyordunuz. Sömürüye pay olanları sosyo toplumun bağ enerjisi gibi gösteriyorsunuz.

Böylece sanki yatırımcı olmazsa toplum olmazmış gibi bir algı ortaya konmaktadır. Üretmek için hayatın hiçbir zaman yatırımcıya, kredi gibi asalaklığa ihtiyacı olmamıştır. Sosyal oluş ta, toplum sal oluş ta; kişiler emek gücü bağlamında olan bu tür ortak eylem içindeki bağ enerjileri olan nicelikleri bir araya topluyordu. Ortak eylemin sonucu, herkese göre olukla bağ enerjisiydi.

Totemi sağlatımda kişiler birbirine sağlatım olacak iş birliğini ortaya koymakla herkese göre olan sağlatmayı yapıyorlardı. İttifakı oluşta gruplar birbirine göre olur farklı totem meslekli kullanımlarını üretmekle toplumsal bağ enerjisini ortaya koyuyordu. Üretim, farklı kullanım değeri olan ürünlerin; değiş tokuş yapmalarının karşılığı kullanımlara neden olmakla; bir bağ enerjisiydi.

Kişi emeği toplumsal oluşun genetik malzemesidir. Ancak kişi emeği ego sağlamalı olmakla toplumsal olur değildir. Toplumsal oluşa giden emek kişiler arası sosyal bağı oluşan bağ enerjisidir. Bu nedenle sosyo toplumsa yapının bağ enerjisi ortak eylemli grup enerjisidir. Kişinin dışında olmakla ortak eylem koymakla sağlamayı çevrimse kılan bağ enerjisi; en temel sosyal yapılı bağ enerjisinin genetiğidir.

Toplumsa yapı ise gruplar arası bağ enerjisi dokuludur. Bu her bir bağ dokusu farklı kullanım değeri üreten grup sayısı kadar işlev durumdurlar. Toplumlar işlev durumlar birliği olan entegrasyondurlar.  Yani toplumlar ilk temel hareketi bağrında taşıyan yine gruplar arası ortak eylemli bir üretim-tüketim hareketidirler.  Bu dokunun şimdiki adı sektörlerdir. Sektörler grup hareketi yerinedir. Grup hareketi içindeki sosyal bağdan sıyrılan kişilerin emek bilincidir.

Toplum grup hareketi yerine yetenek ve ilgi alanlarına göre kişileri eğitip o sektör içine katmakla kişiyi nitelikli emek haline getirmektedir. Sektörler totem meslekli grup hareketi gibidirler. Totem mesleği olmak yerine toplumsal üretim gücüne bağlı sektöre mesleklerdir.

Üretim hareketi inşa oluşla ve doğal yöneltme oluşla geneldir. Yani üretim ve tüketim karakteri hep geneldir. Sektöre mesleki güç içinde yapılan tüm bu akışlar genel yarar ve genel bağıntı olan bu çevrimin içinde olukla ancak ortaya konabilmektedir. Kendisine somun üretilmeyen bir uçak üretimi yapmakla olan sektör el alan; kendisi için somun üretimi olmadıkça uçak üretimini ortaya koyamaz.

Burada uçak sektöründe harcanan emek aslında, uçak sektöründe çalışan kişilerinin uçak üretebilmelerine karşılık somun ile doymaları gerekir. Uçak üretiminden önce somun üretecekleri süreç olan çalışmayla somun üreten grup hareketi, temel harekettir. Toplumsal gücün, toplumsal bağ enerjisi (ittifakı sözleşme) bu sektöre demiştir ki; “senin karnını doyurman için harcaman gereken emeği ve zamanı; ben kendi emek gücüm içinde harcayacağım.
( Köleci Yasa 8 başlıklı yazı Bayram KAYA tarafından 21.08.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.