Çevrem de o kadar çok para yediğini iddia eden insan var ki... Ben de
onlara şaşıyorum haliyle... Bazen soruyorum ''Bu para nasıl yeniyor arkadaş
biliyorsan bana da anlat hele.'' diyorum. Adam bana ''Bir güzel yeniyor ki hem
de çatır çatır ağabey.'' diyor... Ya arkadaş sen benim ile dalga mı geçiyorsun?
Bir şey çatır çatır yenir mi? Bir şey yiyorsan ya şapır şupur yenir ya da hatır
hutur yenir...
Yok, yok benim acilen para yemeyi birilerinden öğrenmem lazım. Ya da eve
gideyim alayım önüme bir tabak koyayım tabağa biraz kağıt para beşlik onluk,
biraz da bozuk para bir lira elli kuruş, on kuruş, üstüne biraz tuz, biraz pul
biber, biraz ketçap, azıcık mayonez... Elime de bir çatal bir de bıçak... Yerim
hem de şapır şupur...
- Ağabey sen gel ben sana nasıl para yenileceğini öğreteyim.
Bizim Nevzat bu, söz verdi öğretecek vallahi...
- Deme be Nevzat gerçekten öğretir misin? Minnettar kalırım sana...
- Abi hem çok kolaydır hem de çok zordur para yemek...
- Olur mu birader bir şey ya kolaydır ya da zordur.
- O dediğin para için geçmez birader. Az kazanırsan zor yersin, hazımsızlık
çekersin, çok kazanırsan da paranın kölesi olursun, o da seni parmağında
çevirir de soytarıya döndürür...
- Hani ''Paranın ne önemi var mühim olan insanlık.'' diyorlardı, şarkısı bile
vardı bir zamanlar...
- İnsanlığın kilosu bu sıralar üç beş kuruştan fazla etmiyor diyeyim
yani...
- Hadi ya o kadar düştü yani insanlık. Desene insanlar insanlık dilenecekler
çokça...
Biraz sessizlik girer araya... Çıt, yok yazılmıştır...
- Ya Nevzat ömrüm boyunca para biriktirsem ben de şu futbolcuların oturduğu
milyon dolarlık villalarda otururum sanıyorum kendim.
- Olur da ağabey hiç bir şey yeyip içmeyecek misin?
- Yemem birader ne olacak keşke öyle bir ev de otursam...
- Öyle bir ev de otursan da aile huzurun olmazsa o ev zindan olur sana...
- Doğru diyorsun be!
O arada mahalleden fötr şapka ile fabrikatör Cemil Bey geçmektedir...
- Bak ağabey şu adamı görüyor musun?
- Evet bizim Cemil abi, çok zengindir, hem de çok.
- Paralarını saymak için adam tutarmış evinde onlarca para sayma makinesi
varmış hem de son sistem makinelerden...
- Elle saysa tabi çok vaktini alır, haklı adam.
- Sigarasını her gün yüz liralık banknot ile yakarmış da bana mısın demezmiş...
- Ulan ne enayi adammış insan hiç olmazsa beş liralık banknot ile ya da sahte
para basıp onun ile yakar bunda da hiç akıl yokmuş...
- Öyle deme bunlar nam için şöhret için yaşar, desinler diye yaparlar
yaptıkları her bir şeyi...
- Şimdi gitsem bir beş yüz lira borç istesem Cemil ağabey den verir mi ki?
- Vermez, vermez birader onların parası çok kıymetlidir, çalış kazan der, ben
para mı basıyorum der, sabret sen de benim gibi ileri de zengin olursun der.
Der de der, hatta seni borçlu bile çıkartır hiç para vermeden onun için uzak
dur.
- Doğrusun vallahi...
O arada Nevzat ile mahalle kahvesine gireriz...
- Tahsin ağabey bize iki çay.
- Sen mi ısmarlıyorsun Nevzat?
- Benden olsun geçen sefer de sen ısmarlamıştın.
- Çaya karıştırsam bu cebimde ki paraları nasıl olur? Ya da dur kaşarlı
söyleyeyim da kaşar ekmeğin arasına koyayım öyle yiyeyim bu ellilik ile
yüzlüğü...
- Sen illa para yemek istiyorsan, ver bana ben hallederim senin adına ağabey...
- Yok ya, öğle yağma yok. Ben yemesini bilmiyor muyum?
Piyangocu Hikmet Girer kahveden içeriye elinde bir sürü bilet ile...
- Çekiliyor çekiliyoooooor, çıkmaz deme sana da çıkar...
- Yok be Hikmet yok. Bana hiç çıkma ihtimali yok.
- Niye ki birader, belki de çıkar.
- Çıkmaz, çıkmaz, bilet almam ki çıksın.
- Ha öyle desene dostum...
Yine Nevzat ile lafa dalarız ...
- Nevzat bu para yemenin kursu mursu yok mu oğlum. Kursa gitsek parasını da
versek öğretseler para nasıl yeniyor diye...
- Var var dershanelerde on bilemedin on beş derste öğretiyorlar paranın nasıl
yeneceğini... Sonra da sana sertifika veriyorlar para yiyici sertifikası
diye...
- Hadi ya ciddi misin?
- Deli misin ağabey kafa yapıyorum senin ile bunun kursu mu olur muş?
- Nevzat be çok kazanıp da turşunu kursak bu paranın, öyle olmaz mı?
- Olur olur, küpe basarsın paraları üstüne de biraz sirke ile limon... Ne
diyorsun abi sen ya?
Olan da çok olmayan da yok. Meteliğe makineli tüfek ile kurşun atıyorlar
olmayanlar...
- Ağabey sen bu bizim kızılderilileri biliyor musun?
- Bilmem mi birader hani şu Teksas Tommiksler de ki kızılderilileri diyorsun
değil mi?
- Yok ağabey yok onlar çizgi romanlarda... Ben Amerika'nın gerçek sahipleri
kızılderililerden bahsediyorum. Bizim atalarımız oldukları da iddia edildiydi
bir ara da tam da ispatlanamadı...
- Bildim bildim birader. Ne olmuş onlara de bakalım...
- Onların tarihe geçmiş bir özlü sözleri var, duymuşsundur. ''Son ağaç
kesildiğinde, son nehir kuruduğunda, son balık öldüğünde, beyaz adam paranın
yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.''
- Ha evet duymuştum o lafı... Çok da hoşuma gider baba bir laf...
- Demek ki neymiş ağabey. Bu para yenen bir şey değil. Üstüne tuz da döksen,
ketçap da döksen yenmiyor. Ne buğulaması ne de kızartması oluyor...
- Peki, birader bu zenginler milyarderler nasıl yiyor?
- Abim onlar da yediklerini zannediyor. Aslında para onları yiyor da farkında
değiller...