Seksenli yıllarda liseyi bitirip de kravatsız ve ceketsiz bir hayata merhaba deyince, bayağı bir rahatlamıştık hem ruhen hem de bedenen. Ülke anarşiden yeni yeni kurtulsa da yine de askeri rejim altındaydık.


Liseyi bitirip de bitirdiğimiz sene üniversiteye girecek kadar zeki olmadığımızdan babamızın parası ile Ankara'da bir dershaneyi kazanmıştık. O senenin sonbaharında, kışın da ve de yaza yakın zamanlarında ha babam de babam test çözme işini kendimize uğraş edinmiştik. Hatta yolda televizyoncular çevirip de ''Hobileriniz nelerdir'' diye soru soracak olsalar vereceğimiz tek ve net cevap ''En büyük hobimiz bol bol test çözmek ve çözemediğimiz soruları hocalara sormak'' olurdu.


Bizim sınava girdiğimiz sene de sınav iki aşamalı idi ve birçok arkadaşımız daha ilk sınavda çalışmadıklarından deyim yerinde ise havlu attılar. Bizler ilk sınavda aldığımız puanın da morali ile harala gürele ders çalışmaya ve sosyal hayattan kendimizi soyutlamaya devam mecburiyetinde idik. Yoksa ancak üniversitenin dış kapısını görecektik yani bir yerde dış kapının mandalı bile olamayacaktık. En fazla kapıya kadar gider kapıda ki sivil polislerle havadan sudan sohbet ederdik hepsi bu...


Nisan ayındaki birinci sınav bitip de tekrar ikinci sınavın havasına girince çalışmayı da haliyle arttırdık biraz. Hani güzel de bir şarkıdır ya ''Nisan mayıs ayları gevşer gönül yayları, çayır çimen bekliyor bayanlarla bayları.'' Neredee! Biz bir stres altındayız ki gevşemeyi bırak gerim gerim geriliyordu hem gönül hem başka yaylarımız.


Nihayet haziran ayında da o büyük gün geldi çattı. Girdik, çıktık bir de baktık ki Uludağ Üniversitesi İİBF İşletme Bölümü kaderimize yapışıvermiş usulca. Eylül sonu, ekim başı okul başladı ve biz de yurt edindik mekânımızı. Ta eskiden beri de çok severim ayrıca Bursayı, babamın, annemin hâlâ bir dolu akrabası vardır o Osmanlı'nın güzide şehrinde.


Üniversite değişik bir ortam, değişik arkadaşlar, hocalar değişik, hiç birine öğretmenim demiyoruz, Hocam diye sesleniyoruz. Gitar çalmalar, sosyal etkinlikler, gece sohbetleri, bilardo, masa tenisi; öyle geçip gidiyor hayat Altıparmakta. Baban göndersin paraları sen ders çalış ve sınıfını geç. O neee! Burada da mı matematik yok artık. Sömestri geldi dört dersten vizesizlik, hakikaten çok rezillik. İkinci dönem başlasın bakalım, belki düzeltiriz veya hepten çuvallarız derken, babadan bir sürü fırça. ''Okumaya niyetin yoksa oğlum gel Ankara'ya, burada hayat üniversitesine devam et, hem burada daha çabuk yükselir, önce doçent, sonra da profesör bile olursun ama Fahri Profesör.'' gibi dişe dokunur, kayda değer espri ile ben denize fırça ve cila. Sor babana bakalım Ahmet ''Baba Fahri Profesör olursam kaç para maaş alırım?'' baba da cevaplar bitmez. ''Ne maaşı kerata ev de yatıyorsun yediğin önünde yemediğin ardında üç beş kuruş da cebine koyarız.''


Baktım Uludağ Üniversitesi bitecek gibi değil, hem de hayat üniversitesinde okumak ömür boyu, ne yapacaksın Ahmet dedim Uludağ Üniversitesini bırak dön Ankara'ya okumayı da seviyorsun zaten kerata. İşte böyle seksen iki yılında girdiğimiz üniversiteyi seksen üç yılında bırakıp ver elini Ankara dedik. Sonra babamızın hayat okulunda bir yıl uygulamalı örgün eğitim yapıp seksen dört yılında ver elini asker ocağı, gel askerden, tekrar hayat okulu. Yahu Uludağ Üniversitesinde eğitim öğretim süresi dört yıldı arkadaş. Bu hayat okulunda eğitim öğretim hiç bitmiyor hiç. Çoğu zaman üniversite terk lafını kullanmıyorum, çünkü yarım bırakılmış bir eğitim sonuçta, arada sırada ağzımdan kaçtığı oluyor. Yani ''Ben de girdim arkadaş o üniversiteye bitirmemiş olsam da'' demeye getiriyorum, yok yok onu da yapmamam lazım, zaten üniversite terk diye de bir diploma yok arkadaş...

( Üniversite Terk başlıklı yazı AhmetZeytinci tarafından 29.07.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.