Kalabalığın dergâhında susar temmuz
Gölgesizliğe derin bir neşter atar güneş
Paranoyak düşler mayalanır çukurlarda
Ve tehir edilmez rüzgâr kılıklı ateş
Bir tesbihin hıçkırığı biri/kirken avuçlarda
Kırık kemiklerin haşiyesini bilmez kimseler
Başlar hakikatin hasat vakti
Ve gamzelerden zehir zemberek boşanır neyse’ler
Nice ağrılar tav olur şiirin narında
G/öz yordamıyla bulunur gizli özneler
Kelimeler ağır gelir kırık kaleme
Karardıkça aydın/lanır hain hazneler
Çarmıhta debelenir üryan ruh
Yıllanmış şarabını ifşa eder sırlı çanaklar
Gece kelebeği uyanır asırlık uykusundan
Ve kendi toprağını kazar tırnaklar
Mil çekilir aldanışın kör gözlerine
Di’li geçmiş bir duayı saklar eller
Kilidi içten kırılır sır girdabının
Ve ölümcül ifrata şerh düşer yüzler
Aklanır kalburüstü öfkelerin kiri
Yüreğin rahlesinde büyür müteşabih düşünceler
Kalkar zanların zamansız hükmü
Ve gıyabında defnedilir depreşmeler
. . .
.
.
.
.
.
.
.