-Yahu bu kadar
zorlanıyorsan tutma şu orucu!
-Ne zorlanması ya! Oruç nedir,
ben istesem senenin yarısını oruçlu geçiririm.
-E sabahtan beri
ya çocuklara çatıyorsun ya bana.
-Oruçtan değil o. Gerginliğim
oruçtan değil. Uykumu alamıyorum ben!
-Yat uyu elinden
alan mı var?
-Demesi kolay, akşam sekizde
orucu aç, yemeğe sigaraya çaya yüklen. On bir, on ikide yatağa gir. Tövbe
tutmuyor uyku. Tam uykuya geçecem bu defa başlıyor Güm! Güm! Güm!
-Töbee! Dedi kadın. Yatak odasına
doğru yöneldi. Adam kapattı televizyonu. Vestiyere yöneldi. Montunu aldı.
Balkona çıktı. Yağış yoktu ama hava buz gibiydi yine. Attı elini cebine.
Çıkardı sigarasını. Bir daha baktı merede. Bırakma düşüncesi şöyle bir dolaştı
yine aklında. Her zamanki gibi başka bahara erteleyip yaktı sigarasını.
Derin derin çekti
içine. Titreye titreye içmekle de hiç zevki çıkmıyordu meredin. Birkaç nefes
daha çekip fırlattı balkondan aşağı. Diğer balkonlardan gören var mı diye
kontrol ettikten sonra girdi yeniden içeri.
Lavaboya geçti. Tıraşını oldu.
Aynada kendini süzdü. 1.60’lık kısa boyuna orantısız irice yüzü, kalınca
bıyıkları ve çizgili pijaması içinde güzel adamdı vesselam.
Yatağa girmeden son bir kez
saatine baktı. Yine on ikiyi bulmuştu. İki saat sonra sahur başlayacaktı.
Sahurda kalkacak bir şeyler yiyip yatacak, sonra sabah 07.00’de tekrar kalkıp
işe gidecekti. Daha bir stres bindi üstüne.
Yatağa girdi. Bir sağa bir sola.
Hayır, uyku tutmuyordu. Ama uyuması gerekiyordu. Uyumaya çalıştıkça gerildi.
Gerildikçe uykusu kaçtı.
Epeyi bir süre geçmişti. Bir sağa
bir sola. Yok… Yok. Güzel şeyler düşündü. Kendini rahatlatmaya çalıştı. Artık
iyice kendinden geçmişti. Vücudu uykuyla mücadeleye yenik düşmek üzereydi...
Hafif hafif gevşedi. Gevşedi. Gitti aklı. Gitti yüreği…
Tam da o anda;
- Güm!
Güm! Güm! Kafasına inen yumruk misali fal taşı gibi açıldı gözleri. Tavana
baktı anlamsız. Kapattı yeniden gözlerini. Sıkı sıkı yumdu. Davulcu tüm şiddeti
ile tokmağını deriye indirmeye devam ediyordu.
- Güm!
Güm! Gümbede güm!
Hınçla kalktı yatağından. Oturdu
karyolanın üstüne. Ani hareketine eşi de uyandı.
-Ne oldu bey
hayırdır?
-Nolacak
duymuyor musun davulu.
-E noolmuş
Ramazan davulu işte.
-Yahu çalar saat icat olunmuş,
hepimizin cep telefonunda alarmlar var, insanı istediği saatte uyandırması
için. Hatta isteyen davul sesini uyandırma melodisi yapar, onunla uyanır.
-E adam gelenektir. Ramazan
adetidir. Sen mi değiştirecen?
-Gelenek diye görenek diye
isteyen istemeyen, yaşlısı, bebeği, hastası tüm insanların kafasının dibinde
davul çalmanın mantığı ne?
Kalktı kadın da
oturdu.
-Yahu yat hele biraz daha.
Aldırma. Bak dayanamıyorsan tutma şu orucu.
-Öf. Oruçla ilgisi yok. Gidip
şimdi şu davulcuya bir iki laf edecem.
-Sen delirdin mi adam! Bu gün
davula karşı olan yarın ezana karşı olur derler. Valla taşa tutar el alem bizi.
Başını iki yana salladı adam.
Yeniden uzandı yatağa. Kadın da uzandı yeniden. Döndü sırtını. Kaldığı yerden
devam etti uykusuna. Adam yorganı çekti kafasına kadar. Sıkı sıkı yumdu
gözlerini. Üç beş dakika öylece kaldı. Uzaktan gelen davul sesi git gide
yaklaşmaya başladı. Öyle ki sanki evin içinde çalıyordu. Sıçrayıverdi yerinden.
Pencereye yaklaştı. Açtı perdeyi. Davulcu düpedüz gelmiş apartmanın önünde
çalıyordu. Kalkıverdi hışımla. Alelacele montunu taktı sırtına. Kapıyı açıp
üçer beşer indi merdivenlerden. İki kolunu açtı şöyle bir. Öfkeyle davulcuya
doğru yaklaştı.
Yaklaştı yaklaştı. Sesinin en kalın tonunu
ayarlayıp;
-Davulcuu! Diye bağırdı. Davulcu
sırtını döndü. Tok sesi ile;
-Buyur birader.
Adam en az iki metre boyunda
vardı. Kilosu 120’den aşağı değildi hani. Üzerinde yelek, alttaki oduncu
gömleğinin üstten iki düğmesi açık, göğüs kılları dışarı taşıyor. Pala bıyığı,
elinde iri davul tokmağı…
Yüzünü kırıştırdı. Birbirinden
hayli uzak iki elini usulca beline yaklaştırdı. Elini montunun cebine attı.
Parmaklarının ucuna sigara dokundu. Çıkardı sigarasını.
-Ateşin var mı?
-Var. Dedi davulcu. Bir de
davulcuya ikram etti. Yaktılar karşılıklı. Usul adımlarla evinin yolunu
tuttu.
Teker teker çıktı merdivenleri.
Evine girdi. Yatağına yattı. Üstünü örttü.
Davul çalmaya
devam ediyordu.
Farkında olmadan ayak parmakları
ile davulun sesine ritim tuttuğunu fark etti. Hatta bir an, içinden kalkıp
davulun sesiyle oynamak geldi.
-Noluyor bana!
Dedi kendi kendine.
Oynatmaktan
korktu…
Oynamaktan
vazgeçti…
***
"Tek Kişilik Ranza-Gordios Yayınları-2015"