El düşüncesi tarihe, travma etkileri üreten bir dönüm noktasıdır.  Bu travma tik etki, katlamalı şiddetle günümüzde dahi sürmektedir. İnsanın psikolojik bozukluklarından tutun, ben bozukluklarına; öznel bozukluklarından tutun, adalet duygusu ve sağduyu bozukluklarına kadar süreçlerinin imal edicisidir.


Hiçbir şey mutlaklık (kendi dışında bir şey bırakmama) içermez. Aksi halde olgu ve olaylar kesikli sürekli ve özel bağıntılı iliş kinlikle olamazdı. Önce olan (neden), sonra olanı (sonucu) belirlemiştir. Önce olan sonrası olanla vardır. Sonrası olan da öncesi olanla, tamamdır. Yani biz sonra olan sonuca bakarak, şimdi ortada olmayanı; şimdi içinde, bir başka ifadeyle, şimdi içindeki farklı bağıntı tekrarı olan sonucuna bakaraktan da; önce olanı söyleyip anlam ediyoruz.


Daha açığı bir Mısır tanrısı Amon Ra; bir Yahudi Tanrısı Yehova’daki anlam ve anlatışlar olan tanrı kavramındaki içlemlerin önce olanları, sonraki anlam ve anlatım olanıylaydılar. Yani ilah sözü de El sözcüğü ile El, Al, il, Il türü kullanımları olmakla önce olanın, sonra olanı Ellahtı. Sonra olandaki tekrar olanlar ( kendi kendini oluşan, rekursif olanla) ortaya konmasına kaynaklık gelen bir sözcüktür.


Sümer’in El’i, bu nedenle Milattan sonraki 6. Yüz yıl Araplarında El Lat olmuştu. Böyle oldu diye El Lat, El mana anlayışının kendisi olmaktan çıkmamıştır. El’in özel mülkiyet anlayışı içinde ortak tanımayan irade olma anlayışı, o günün ilişkin koşullarına bağlı Arapların içinde aynısının farklı niceliğiyle vardı.


El Lata bağlı kabile ya da kabileler içindeki iman ederler kabile şefliği (efendi-seyit-ya seyit) sahipliği içinde oluşan eksen çizgisinde bu özel mülkiyet ilişkisi sürüyordu. Bu anlayışa da El lat mana anlayışı diyorlardı.  Ki Araplar bu zaman içinde dahi El Lat’ın geçmişten gelen özel mülkiyetçi baskı ve basıncını iliklerine kadar duymalarıyla köleciliği en tabii meşruiyet biliyorlardı.


El lat tutumu içinde olan Arapların, El Latçı tutumları El lat inanıcıları üzerlerinde bu çağdışılık adeta bir filim karesi gibi donmuş kalmıştı. Araplar bu ilk tip çağdışı köleci görünümlü anlayışları nedeniyle ne bir merkezi otorite içinde devlet kurabilmişlerdi, ne de bir Arap imparatorluğu kurabilmişlerdi.


Bir El lat mensubu başka bir El lat olan (El Uzza; El Hubel gibi) mensuplarla temas kurmadan pek pek herkese göre bilinen bir El lat olamazdı. Şöyle söyleyeyim Bir El lat mensubu için El şamanlık özel mülkiyetli olmak dışında uygulamalarıyla bilinir olan bir şey değildir. Tıpkı El Şamanistler için de El lat bu şekilde bir bilinmez oluştur.


Bu “herkesçe bilinir şey olma” tarifi karşısında El Lat’ın El olmadığı anlamını vermez. Çünkü El kavramı ve kullanımı El sözcüğünün isme tarif olma kullanmasından çok çok önce olmakla El sahipliği anlamına Sami dilleri içine girmişti.


El anlamı içinde tarihi diyalektiğinde kopuş gibi bir kullanım olmuş olması; sözcüğün El lat oluşuyla söylenmiş olması, El’ sözcüğünün tarihi diyalektik içinde gelen uzantısı nedeniyle El sözcüklü anlam olan El Lat’ın, Sümere ait bir mana işlevle anlam olmasını değiştirmez.


Arap Atalar, El sözcüğü içindeki özel mülk sahibi oluşun değer yargılarını içsime anlayışlarıyla birlikte çevreden Arabistan’a göçtüler. Bu anlayışlarını Arap yarımadasına transfer edip buna uygun yaşam tarzı kurdular. Özel mülkiyetçi anlayışlar zamanla Arap kabileleri içinde iyice yerleşti.


Yerleşen El bilinçli yaşam tarzları zamanla Arabistan’ın genel yaşam tarzına dönüştü. El yaşamı bu hal ile çağlar boyu sürdü. Araplar süren yaşanmışlıkları iyice benimsediler. Bu benimseme içinde bu tarzın ezelden beridir değişmez bir düzen olduğu algısını tümden bu süreç içinde kanıksamışlardı.


Araplarda herkesçe bilinen anlamına El takısı varmış. “Herkesçe bilinen, herkese tanınış olan El” olma anlamının verilmesi, tarihin diyalektiği içinde olan El anlamlı akışın seyrini değiştiremez. Ki başlangıcın El mana düşüncesi içinde El imanlı sözleşme içinde olmayanlar tarafından nasıl herkesçe aynı şekilde bilinen bir ilah anlayışı yoksa yine kendi mensupları dışında herkesçe bilinen bir El de, yoktu.


Süreç El ittifaklı egemence devlet ve imparatorluklar döneminde; El mantıklı sahipliğin içinde olan emperyaller, El egemenli düşünce ve yaptırımlarını; yakından uzağa doğru çevresine istila yapan siyasetleriyle ihraç ettiler. Böylece El kendi çevresinde egemen bir El ihracı anlayışını olmuştu. İşte bu süreç, emperyal bir hâkimiyet gücüyle beraber herkesçe bilinen El kimliği olmaya başlayacaktı.


Yani ilahi dönemin gelişen, değişip dönüşen akış yapması içinde El mana anlayışı, kendi özel mülkiyet ilişkisini; sömürü boyutuna taşımıştı. Ama İlah adı sonraki dönemde El sözcüğünden yapılan söylenişle kendi öncesi döneme tanımlama oldu.


La sözü ön ittifaklı üreten ortaklaşma düzeninin ifade tarzıdır. Aynı zamanda da El için “ben ortak düzenli iradenin sahibi değilim” demek oldu.


Yani La, som bencillik üzerine; kendi üzerine kendi oluştur.  Diğer yandan da La ve lah-mu; laha-mu yine kendisinin yadsınmasıyla kendisinden sonraya bir oluştur. La ön ittifaklı üreten iş bölüşümleriyle bir birlik ve tevhitti damgaydı. 


Yine ‘la’ kendisinden sonraya özel mülkçü sömürü ilişkisi içinde, önce bay erklerinin (El topraklarının); tevhidi oldu. Bu tevhit şehir ve site devletleri içinde milletlerin tevhit ve birliği oldu. Sonra yeryüzüne doğru imparatorlukların tevhit ve birliği oldu.


 İbrahim hizmetçileriyle; 300 askeriyle; koyun ve sıpa sürüsüyle ilaha ve ilahi mantığa LA (yok-hayır) diyen simgenin tarihi direniş sembolüydü. İbrahim çoban göçerlerin muvahhidiydi (özel mülk sahipliği üzerinde tek olan irade sahibini kabul edendi). İbrahim kıssaları geçmişin pek çok tarihi hafızasını hikâye ediliyordu.


La öncesinden La’nın kendisine intikal eden, öteki, diğeri ya da yok-hayır diyeceği adaletsiz olan bir öznel süreci yoktu. La öncesinden La’ya; her şey olağan ve doğal seyir içinde olmakla geçişmişti.  El’e göre La olan üretim ilişkisi, aslında El’i doğurmuştu. El, La’nın yolunu şaşırmış çocuğuydu. El ‘den önceki döneme; o dönem içinde olanların ilahi dönem dememiş olmaları elbette ki El düşüncesi ilahi düşünceye karşıt olan bir düşünce değildir, demek olmazdı.


Yani El’i El yapan şey, El sözcüğünün kendi anlamı değildi. El’i El yapan şey El’in kendi öncesi, içindeki gelişmişliği; kendi irade takdiri içinde, özel mülk sahipliği süreci yapmasıydı. Yani El kendi öncesine illa (il lah) dedi. El kendisini olası kılan, LA olgunu olayların nedeniyle oluşmuştu. La dan oluşan El, bu yeni mana anlayışına El LA (El olmayana yok-hayır) demekle kendisine El lah dedi ve yadsıdı. Kendi olan özel mülkiyetçi sürece El takdirli İlahi süreç dedi. El kendi öncesinin gerçekliğine LA diyordu.


El’in kendi öncesinin olgu ve olaylarına ilahi süreç dendiğine göre El’i ilahi süreç ortaya koymuştu. El’e göre de, kendi öncesi kendisi gibi özel mülkiyetçi süreç değildi. Kendisi gibi özel mülkiyetçi olmayan döneme de; El olmayan anlamına; El La-İl La diyordu. El, ilahi mana anlayışını İl La demekle köleci sistemin dışına atıyordu.


El köleci sistemi kendisine göre tanımlayıp, ilahi olanı dışlıyordu. Bu doğruydu. Ama unuttuğu veya unutturmak istediği ile unutmak istediği ilahi dönem de olmasa; El’in kendisi köleci sistemin bulucusu, köleci sistemin inşacısı olamazdı. Köleci sistem geri bağlanım yasasına göre ilahi inşa üzerine ancak zorunlu bir inşa oluştu. Yani ilahi dönemden önce El döneminin oluşması olanaksızdı.

( Ekici Ve Çoban Gruplar Diretişi 2 başlıklı yazı Bayram KAYA tarafından 14.05.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu