Uzun soluklu olmalı aslında olmasını istediğim olumlu bir cümlem de yok bunca yalıtılmışlığı kabullenmek ve reddi yine hacminde, ne ise saklı tuttuğum o boş boğaz imgeleri de tehir etme isteğim.

 

Tehir ettiklerim zaten zamansız ölümüne yol açtı hayallerimin ve batan teknemde kala kalmışlığımla sözüm ona terk etmedim belki de sığınacak limanım olmadığı için demlendim yalnızlığımda.

 

Sükûta eren yine vicdandı.

 

Soluklandığım hangi duraksa jet hızıyla gelip geçtiler ve jet-bil(ak-bil)imi basmadan tükendi tüm biriken.

 

Bir nida savurdum önce sonra sustum aslında hep susmuştum ve susturulmuştum şimdi ise söz konusu zafiyetim rüştünü ispatlamakla mükellef.

 

Ah ben!

 

Benden üreyen nameler ve satılmışlığı yüreklerin oysaki en değerlimdi yürek ve hep de en değerlilerimi sakladım çok çok derininde.

 

Kanayan yaralarımı da derine gömmüştüm ve her gün pansuman yapmaya başladım ne zamanki yolum düştü edebiyatın güncesine tutmaya aday iken o çocuk neşem ki her daim makbul yürek güvertemde.

 

Issız bir ritmi var hayatın, desem ki yalan. A/sırlara sığmayan cümleler ürüyor ben ki bir nefeste tükettiğimi bir ömre yayarken.

 

Ömürde goncalar bitmeden bir şiire daha düşüyor yolum. Kandırıldığımdansa kanmaya meyyal rütbem. Bir de zafer nidalarını derinde saklayıp usulca tehir ettiklerim.

 

Dengi dengine hangi cümleyse ve hangi sıfatsa yine yüzümde güller açan oysaki kondurdukları pek de hayra alamet değil.

 

Seferi mi sayısız mı sıradan mı?

 

Nükseden bir deryada, naklettiğim ise öbür güne bir de örselenmekten kan oturmuş gözleri satırların. Nidaları sığdırdığım o hece kümeleri bir de kümelenen iç seyrim hanidir uzun soluklu bir terennüm olmasını dileyip de sayacın takıldığı ya da sancağını dikmeyi unuttuğum uyutulmuşluğu unutkan ve nüktedan satırlar.

 

Bir kimlik belki de insana en çok yaraşan.

 

Bir sınıf mı yoksa bölündüğümüz ve bölücü güçlerin tehdit ettiği göreceli mutluluklar mı hanidir uzak bilip yakınımıza düşerken pimi çekilmiş sözcükler…

 

Öyle ya ola ki biri ihbar etsin nasıl da dumura uğrayacak hem de feryat figan bir gösteriş iken hanidir caka satan bir hikâyeden fırlayan uyumuş güzel ve uyuyan bir tek o olsa keşke.

 

Saf kan yalnızlığı da mı şiirin bir imgeden bağımsız olmayı kendine yediremeyen yoksa insanların tehdit ettiği hangi eşikte kalmış olabilirim de son sürat tüketildiğimi görmezden geliyorum?

 

Çarşaf çarşaf beyanları kimlik addedilen ama sakıncalarını da görmezden gelen…

 

Derlerdi de inanmazdım, demekse cahil cesaretimin yangına sürüldüğü o kavşak varsın öleyim yeniden nasılsa muktedir bir sevinci de kutsayacaktır benlik üstelik kıpraşan iç sesimden çıkıp da yola varmayı dilediğim hangi kavuşulmaz yakası ise şehrin/şiirin…

 

Makamı olmayan şarkılar çalıyor ve çalınan sevinçlerin yüzü suyu hürmetine anlık bir neşe kadar payidar kılmaya özendiğimiz defolu sevdalar. Nakşeden düzende yorgun bir miat belli ki yarım kalmışlığın acısını çıkarmak; yine birbirimizden bir o kadar ayrı bir uyruk varlıksızlığın sancısı iken nice dalya, yine verdiğimiz beyanatlar bir o kadar saygı noksanı sevgi zerrecikleri uçuşan ve derken geride kalan sönmeye aday nice balon kutucuk.

 

İstihbarat imlerde takılı fevri gölgeler: Hadi, git, dercesine sormaktan imtina ettiğimiz bazense gelmelere doyamadığımız yeni başlangıçlar gel gör ki sonu olmayan mutlak bir mutluluk dalgası.

 

Kelimelerden damıttığımızla boyuyoruz… öncesi bir hikayede, ara durak bellediğimiz sükutu da sırtlanmış melekler yine de kaybolmuşluğun efkarını sindiremiyoruz.

 

Bir günden çaldığım/ız ise; sadece hürmet bellediğim/iz hüzne sığmakla kalmayıp sığınmak kadar da sırasız bir eylem.

 

Yüz çevirmiş kullarına minnet borçluyum Tanrım, demek belli ki hidayete uzanan merdivende ilk basamak hele ki örselenmiş bir kelamı dahi sakınıyorlarsa şu metruk yürekten, Eyvallah!

 

Bir gün daha devrilse ne yazar hele ki heba olan a/sırlardan geride kayıtlı tek veri yok iken elinde Tanrının.

 

Sunumunda İlahi Gücün, yine bizlerin beynamaz gayretleri sığıntı kelamlarla yüklü heybemiz ve kâfir beyitleri; her kelimenin altında çapanoğlu arayıp hüküm verdiğimiz sıradanlıklar hele ki sıra dışı bir mizaç ise yakıştırılan vay halinize…

 

Kaçıncı kaydı kim bilir sayısını unuttuğumuz kayıpların?

 

Kaçıncı raksı, şeytan mağarasında dolduruşa getirirken anlamsız tezahüratlara tanıklık ederken evren?

 

Sayılar kadar yalnızız ve sayılar gibi tekerrür ediyoruz oysaki unutulmakla geçmiş ömürlerin unuttukları hep ama hep bilinçaltında gizli. Bir rüyada, rast geldiğimiz derviş bile işinin erbabı bellediğimiz benliklerimizden yaka silkiyor.

 

Yandan çarklı tüm kırık aynalar tıpkı insan hegemonyası gibi çarpık zihniyetlerle düş kuruyoruz varması muhtemel artık hangi kayıp kıtası/yakası ise aklı evvel şehirlerde biz aklı evvel sefiller racon keserken ve bir miadı dolmuş şarkı tadında daha ömürlük günahlar…

 

Sancılanan hep ama hep efkârın o buruk terennümü ama ölü doğan bir mutluluk yine yarına hükümlü yine dün özürlü ve gelecek kaygılı.

 

Biraz da batılı bizlerin hele ki ifrata kaçmış o doz aşımı ölümleri bakir ruhların.

 

 

 

( A/sırlara Sığmayan Cümleler... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 21.03.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.