İnsanın kendini ifade ederken kullandığı konuşma dilinin
ötesinde, bir de beden dili vardır ki, bizim üzerimizde en etkili olan da, bu
dildir.
Şimdi
bunun neden diğerinden daha etkili bir dil olduğunu anlatalım. Bizler
birbirimizi tanımazdan önce, ilk olarak karşılaştığımızda, yüzümüzdeki ifadeden
bir anlam çıkarmaya çalışırız. Bu ifade bizim karşımızdaki insana hissettiklerimize
bir ayna tutar. Gördüğümüz yüzün, kalbinin aynası gibidir bu. Bu ayna sayesinde
o insanın ruhunu görür ve tavrımızı ona göre belirleriz.
Şimdi
bu yüzdeki tebessümün, bizde yarattığı duyguların, psikolojik ve fizyolojik
etkilerinden bahsedelim. Size kocaman samimi ve gerçek gülümsemesini sunan
kişi, öncelikle bu bulaşıcı etkiyle sizi gülümsetecektir. Gülümsemeye, gülümsemeyle
karşılık vermek, kontrol dışı bir davranıştır. Yüzünüzdeki tam on yedi kası
harekete geçirir. Hem beyinde hem bedende oluşturulan olumlu etki, enerjiye, bu
enerji de iletişimdeki en etkili ve kısa köprüyü oluşturmaya neden olur. Bunun
içindir ki, her zaman yüz yüze yapılan görüşmeler sonucu insanlar
birbirlerinden, “elektrik aldım veya
alamadım” tanımlamalarının üzerine kurarlar ilişkilerini. Konuyu biraz daha
açmak gerekirse;
Gülümsemek
bir insanın dudağının iki yana açılması değildir sadece. Gülümsemek;
sahtelikten uzak, içten gelerek yapıldığında, kişiliğimizi ortaya koyan,
imzamızdır. Karşımızdaki insan bizim kimliğimizi, yüzümüzdeki ifadeden okur. Sahte
tebessümümüz, muhatabımız tarafından, açık ve net sezilecektir. Yapmacık gülücükleri
bazı fotoğraflarımızda çok daha net görürüz. Onun için poz vermeden çekilen
fotoğraflar, daha samimi ve güzel çıkarlar. Çünkü onlar sadece bizi yansıtır,
yapaylıktan uzak ve gerçek bizi. İnsanın derinden yansıttığı, iç dünyasıdır
gülümsemesinde. Karşılıklı iletişimdeki samimiyetin, bir anlamda anahtarıdır
bu.
Bütün
bunların ışığında gülümsemek, en eski, en geçerli evrensel dildir. Bunun
kanıtını daha konuşmayı bile bilmeyen bir bebekte bulabiliriz. Dünyaya henüz
gelmiş bir bebek bile, sizi gülümsemenizden tanır. Ve ona göre güven duyar.
Kelimeleri bilmese bile, sizinle gülücük yoluyla irtibat kurar. Ona gülerek
istediğiniz şeyi söyleyebilirsiniz. Emin olun bu tebessümün karşılığı, en
masumundan kahkahalar olarak dönecektir size. Zamanla büyümek dahi bu gerçeği değiştirmez.
Hiç konuşmadan bile, bir insana gülümsemek, bütün mesafeleri kaldırır, iki
yabancı arasında. Gün boyu çalışmaktan
bitap düşmüş bir bankacı, bir kasiyer, bir memur; sizin yüzünüzdeki ifadeye
göre hizmet verecektir, öyle ki onun yorgunluktan asılmış yüzünde güller
açtırabilir, sizin tebessümle eşlik eden ricanız.
Gülümsemek
bizi daha dingin daha mutlu daha “insan” yapmıyor mu?
Diğer tüm değerler, büyürken bir
şekilde unutturuluyor bize. Mesela masumiyetimiz, saflığımız, dürüstlüğümüz.
Biz çocukken, yalansız, çıkarsız tertemiz yürekler olarak geldiğimiz bu
dünyada, adına yetişkin dediğimiz hale gelince, tüm bunların baskısı altında
gülümsemeyi unutuyoruz. Çok doğal değil mi bu kadar samimiyetsiz duyguların
altında ezilen bizlere, tebessümün unutturulmuş olması. Çünkü tebessüm, içten
ve riyadan uzak kalplerde, gerçek gülümsemeye dönüşebilir ancak. Bu da, sadece
kirletilmemiş kalplerin yüzüne yansıyan ve onların dudaklarına yakışan bir
sıcaklıkla ulaşabilir muhatabına.
Öyleyse
gülümseyin; İnsana, hayvana, ağaca, çiçeğe… Allah’ın yarattığı her canlıya
gülümseyin. Gökte uçan kuşa, yerdeki karıncaya… Yatarken geceye, kalkınca
sabaha gülümseyin. Siz yeter ki gülümseyin, çünkü gülümsediğiniz miktarda yüzünüzde
güller açacak, gülümsediğiniz miktarda huzur dolacaktır içiniz. Hz. Muhammed
(SAV) bir konu anlatırken gülümserdi. Bir hadis-i Şerifinde, “Gülümsemek
sadakadır” diye buyurarak, gülümsemenin ehemmiyetine işaret etmiş ve tebessümün
önemini anlatmıştır. Bizde Yaradan’ın yüzümüze kondurduğu bu müthiş hediyeye
sadık kalarak, onun rızasıyla, yaratılmış her şeye gülümseyelim. Ne dersiniz?
Yazarın
Sonraki Yazısı