BİR UMRE ZİYARETİNİN ARDINDAN - 5 –
(ÜÇ MESCİDDE ÜÇ CUMA)
Hac ve Umre ziyaretleri
esnasında yapılan ibadetlerin en kıymetlisinin “Tavaf” olduğunu söyledi
hocalarımız. Dünyanın her bir yerinden gelen mü’minlerin en fazla tavaf ibadeti
ile meşgul olduklarını görüyoruz. Bizim kafilemiz de Beytullah’ta bulunduğumuz
12 gün süre zarfında mümkün olduğunca fazla tavaf yapmaya gayret etti. Mü’minler
gruplar halinde, aile grubu olarak, çocuklarıyla birlikte veya tek başlarına
tavaf ediyorlar.
Tekerlekli sandalyede
tavaf yapan hastalar, yaşlılar veya özürlüler. Gözleri görmediği halde elindeki
bastonla önünü kontrol ederek tavaf eden amalar. Yerde adeta sürünerek
ilerleyip tavaf eden engelliler. Yeni evli karı kocalar. Nene dede olmuş
yaşlılar. Çocuğunu omzuna bindirmiş babalar. Bebeğini kucağına almış anneler. İki
veya üç çocuğunun ellerinden tutmuş ebeveynler, kaybolmamak için kocasının
kemerini sıkıca tutmuş hatunlar, birbirlerinin giysilerini sıkıca tutarak tren
gibi uzamış insanlar… Daha neler neler.
Tavaf esnasında bir
aile gördüm. Annenin kucağında 5-6 aylık bir bebek, babanın iki kucağında iki
kardeş, yani üç küçük çocuklu bir aile tavaf yapıyor.
Tavaf alanı bazen öyle
kalabalık oluyor ki, insanlar birbirleri ile sıkışıp kalıyor. Adım atılmıyor. Normalde
70 cm. olan adımlar sıkışıklık halinde 3-4 cm. ye düşüyor. İnsanlar düşmemek
için çaba sarf ediyorlar. Düşüldüğü zaman geriye kalkmak çok zor. Hele hele
yaşlı, özürlü ve çocukların durumu çok daha zorlaşıyor. Yürüyebilen küçük
çocuklar sıkışınca açık bir yer görebilmek için ancak gök yüzüne
bakabiliyorlar, aynı anda da rahat nefes alabilmek için.
Yabancı hanımlar istem
dışı olarak erkeklere, erkekler de bayanlara dokunmak zorunda kalıyorlar. Ancak
hiçbir olumsuzluk yaşanmıyor. Hiç kimsenin aklına ibadetin verdiği haz ve
lezzetten başka bir şey gelmiyor. En çok önümdeki bir bayanın giysisini veya
ayağını çiğnemekten korktum. Şükür ki, hiçbir olumsuzluk yaşamadım.
80 kişilik grupları
yöneten hocaların işi çok zordu. Grubun çoğu ilk defa gelmiş ve yaşlılardan oluşuyor.
Gruptan bir şekilde kopan kaybolacak ve grubu bulabilme şansı çok az. Herkes her
dili bilmiyor. Ekip veya gruptan kopmamak için alınan tedbirlerin bazıları ne
kadar ilkel ise, bazıları da süper bir akıl ürünü.
Kalabalık grupların erkekleri
kol kola girip bir dikdörtgen oluşturuyor ve kadınları ortalarına alıyorlar. Adeta
bir asker bölüğü gibi aralarına hiçbir kimseyi almıyorlar. Bayanlara özel
renkli giysiler ve baş örtüleri giydiriyorlar. Hatta bazı gruplar
başörtülerinin üzerine çok uzaktan dahi belli olacak bir şekilde gül veya çiçek
motifi yerleştirmişler. 70 yaşındaki bayanın bu hali insanı güldürebiliyor
bile.
Her grubun kendine has
yaka kartları boyunlarında asılı. Uzaktan hangi ülkenin, yakından da hangi
gurubun üyesi olduğunu bilmek için. Herkesin cebinde kaldığı otelin kartı da
zorunlu. Kaybolursa otelini sorarak bulabilmek için.
Tavaf anında sürekli
bir kaynama ve dalgalanma mevcut. Hacer-ül Esved taşına yüz sürmek ve öpmek
için mücadele verenler, adeta harp ediyorlar. Beytullah’ın içinden sayılan
çevresindeki küçük bahçe “Hicr-i İsmail’ de iki rekat namaz kılabilmek için
savaş verenler. Beytullah’ın mübarek örtüsüne yüz sürüp dua edebilmek için,
gayret sarf edenler. Tavafı bitirince dışarıya çıkmak ve İbrahim Aleyhisselam
makamının en yakınında tavaf namazı kılabilmek için mücadele verenler. Tavaf’a
yeni başlamak için yeşil ışığın hayli gerisinde niyet ve dua eden grupların
içeriye dahil olma heyecanı. Direk dış cepheden gelip insanları yararak (adeta
gözü karartıp) en kestirme yoldan Kabe’ye yüz sürmeye gidenler. Tavafı bitiren
grupların tavaf alanından en kısa yoldan dışarıya çıkabilme gayretleri.
Bu karmaşalık, heyecan,
hareketlilik, coşku, huşu, aşk, muhabbet hercümerci içerisinde kimsenin ayağına
veya eteğine basmayacaksın, omuz vurmayacaksın, sana vuranlara kaş çatmayacaksın,
kimseye ama kimseye eziyet vermeyeceksin. Kul hakkına bulaşmayacaksın.
Aynı zamanda dilin de
boş durmayacak. Kafile başkanı hocanın sesli olarak söylediği af-fu mağfiret
dualarını, salavat-ü şerifeleri, tekbirleri sürekli tekrarlayacaksın. Aynı anda
grup arkadaşlarını özellikle de bayanları ve de yaşlıları kaybolmamaları için
kontrol altında tutacaksın.
Terliğini, küpeni,
bileziğini, takkeni, atkını, çantanı vb. düşürmeyeceksin çünkü geri dönüp alma
şansın yok. Görevlilerin temizliğinden sonra kayıpların biriktirildiği bölgede
bulabilirsen şanslısın. Kimsenin rengine, giysisine, saçına, sakalına, adetine,
töresine, geleneğine, diline, gülüşüne, bakışına, huşusuna, cezbesine, sesine,
duasına, bırak söz söylemeyi, olumsuz bir düşünceyi aklından dahi geçirmeyeceksin.
Sıcak ve kalabalık
olduğu zamanlarda (ki her zaman öyle) her bir turun özel bir yerinde, Cennet’ten
esen buz gibice serinletici rüzgara ne demeli? Tavafa başlarken acaba
bitirebilir miyim? Abdestimi tutabilir miyim? Yorulur muyum? Diye düşünenlerin,
tavaf bitince, “aaa ne çabuk bitti”, “hocam
istersen ikinci tavafa devam edelim” demelerine ne dersiniz?
Tavaf bitince bırakın
yorulmayı, insanın daha da dinçleştiğine herkes şahit olabiliyordu. Orada en
zevkli ibadetlerden birisi de huşu içinde Beytullah’ı seyretmekti. Hele üçüncü
kattan izlemenin ayrı bir lezzeti oluyordu. Herkesin giysileri çeşit-çeşit,
renk-renk, grup grup adeta bir çiçek bahçesi saat yelkovanının ters yönünde
dillerinde ibadet nidalarıyla tavaf ediyorlar.
Dünyanın hiçbir yerinde
böyle bir güzellik, lezzet, buluşma, ibadet, sabır, sevgi, saygı, paylaşma, dayanışma,
yardımlaşma ve de Sahib’imize yaklaşma YOK. YOK. YOK.
Selam, sevgi ve
dualarımla. Allah’a (cc) emanet olunuz.
13 Ocak 2017. Saat:
08.00. Antalya
Yrd.Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER
Kaliteli Yaşam Uzmanı