Bismillahirrahmanirrahim,


Selamun Aleykum ya Resulallah(sav),


Ne kadar hayırla yad etsem seni anmaya kelimeler yetmiyor aczimden. “Oku..” diye öğrenmeye başladığın ve 23 yılda bitirdiğin Kur’an’ı okumaktan, yazmaktan ve yaşamaktan aciziz. Hangi dilden yazılırsa yazılsın elbette okuyan çok o yüce kitabı ama senin gibi yaşayan yok...Yok!


Ülkemde kutlu doğum haftası düzenleniyor. Seni oyunlarla, ilahilerle, seminerlerle ve konferanslarla anıyoruz... Sanki ölen birini yad eder gibi! Bir iki damla gözyaşı, gözlerimizde kabrin şekilleniyor. Salavat-şerife okuyarak ruhuna gönderme yarışı cabası... Ancak, Nasrettin Hoca misali iman gölüne atılan maya gibi bu anışlar, tesir etmiyor maya tutmuyor,…. Sünnetlerin yaşanmıyor!


Selam veriyorum meclise, hoş konuşuyoruz... Ayrıldıktan sonra hakkımda, gıybet, iftira dolu yakıştırılmayan kötülük kalmıyor! Dost arıyorum ki aldığım nefes gibi ciğerlerimi tazelesin, cilalasın diyorum... Bir kişiyle paylaştığımda değişen yüzlerin haddi hesabı yok.... İkiden başlıyor, binlercesi! Alıp başımı dağlara çıkmak istiyorum bazen! Ama islam insanlara geldi dağlara taşlara değil ki diyorum vaz geçiyorum bu düşüncemden...


Bir ismin emindi... Her sözüne inanılır, şahsına ne kadar kötülük yapsalar affediciydin. Etrafımda emin insanlar arıyorum. Liderler arıyorum. Her başımıza geçen ağzı laf yapıyor ama icraatleriyle bizlerde düzelme olacak halleri göremiyoruz. Dili başka yaşayışı başka... Her yaptığı bize dokunuyor, bizi karalıyor...


Sen Beyt’ül Mal’dan kendi ailene yada şahsına hiçbir şey vermezdin. Hatta çok sevdiğin Fatma Anamız(RA) “ sevgili babacığım, Beyt’ül Mal’da cariyeler var. Akşama kadar işlerimde çok yoruluyorum. Onlardan bir kaçını verde rahatlayayım.” Dediğinde, devletin malı, herkesin hakkı var diye vermemiştin. Şimdi gel de gör ki, her bahaneyle kaşık kaşık alıyorlar hanelerine... Onlar hakkında konuşulmayan gün yok.


PKK, PYD diye doğu insanıyla kandırılmış bir terör var... Her gün masum çocuklar ölüyor. Onlar ölürken, artistler, dansözler, mankenler, futbolcular paraya para demiyorlar. Üstelik en saygıdeğer insan oldular. Onlar seninde mesleğin olan çobanlığı bile aşağılıyorlar, oylarımız aynı olamaz diyorlar!


Her makama gelen, adam kayırma usulü ile geliyor, hani liyakat, sünnetine uygun? İşin ehline yönetici atanmıyor. Atananda, ne şeref, ne yüz, nede sahabe duruşu var. İki gün sonra, eşini boşayıp sekreteriyle evlenen veya şu, şu rüşvete karıştı diye haklarında yazılar çıkıyor...


Kime derdimizi anlatsak nasihat veriyor. Kendisinde olmayan ahlakın yaşanması gerektiğini savunuyor. Zaten o ahlak varsa, onunla kim ilgileniyor ki... Sokaklarda sigara içenler, çöpçülerin arabasında onlarca bira şişeleri, hep benim olsun diye yarışan, kuyruğun önüne geçen insanlar....


Büyük depremler oluyor, yağmur yağmıyor, yazın ormanlar yanıyor, yer altında saklı hazineler çıkmıyor, her televizyon kanalında piyango usulü paralar dağıtılıyor, kimse çalışmak istemiyor, çalışanda hemen emekli olup, bol keseden yemeyi düşünüyor. Her insanı eğlence düşkünlüğü sardı, ömürle sağlanan zamanı boşa harcamak için yarışıyorlar... Geceler bile müzik eşliğinde zina partilerinin yeri oldu barlar, kafeler… Bunun için ithal kadınlar geliyor, kızlarımız kirletiliyor.


Zengin zekat vermiyor. Sadaka unutuldu. Bankalar kredi adı altında faiz veriyor. Herkes rahatlığı seçiyor kredi alıyor. Sorsak birisine, param yok başka nasıl ev alabilirim ki diyor. Biraz daha zorlansa, Allah affeder gibi acı yanıt veriyor. Su gibi faiz yenilip, içiliyor!


Seni anlamak için çaba göstermiyorlar. Yaşadıklarının manevi havası olmayınca, annesini öldüren, ailesini yok eden, kendi adaletini arayıp bulan, islah olmayacak nesiller ortaya çıkıyor. Biz çocuklarımıza örnek olmak yerine onlar doğruyu yaşasınlar diye eğitim veriyoruz. Onlardan kopuyoruz. Büyüdükçe tanımıyoruz. Biz düzelmedikçe onlar düzelir mi? 


Ne komşuluk, ne dostluk, ne samimiyet, ne kendine layık olanı karşısında da isteyen, her şeyi madde ile ölçen ve bu çerçevede mal edinmek, ün, şöhret kazanmak peşinde dünyalık yaşayan… Hani yaşlandığında, nefsinin ölümünü görüp de ibadet yapılmalı diyen bir toplumsal varlık oluverdik!


Ya Resulallah(sav), bunları yazarken bile mahçubum. Ne yapabilirim diye düşünüyorum. Ben senin sünnetini yaşamak istiyorum ama tek başına yaşanmıyor, anlatsam burun kıvrılıyor ya da sende nereden çıktın gibi bakılıyor. Ancak, ümidimi kaybetmedim. Israr ediyorum. Senin yüzün suyun hürmetine Mevla’m bize yaşamayı nasip eder inşallah! Senin hayırlı duana muhtacız… Sen ölmedin, maneviyatınla yaşıyorsun içimizde! Senin beğendiğin bir toplum olmamız için dua et bize ya Resulallah(sav)! Yoksa halimiz nice olur!


Veysel Karani gibi hissediyorum kendimi. O seni dünya da yaşarken görmedi bizde görmedik. Ancak hırkanı giydi! Sende bize duanı gönder ya Resulallah(sav)! Yoksa bu gidişimizin sonu yok derken, Bir 15 temmuz yaşadık, pir yaşadık. Neremizde düzelme, neremizde güçlü haykırış olmadı ki… Sonradan gördük ki, aksayan insanlar hala var. şikayetlerim, terör odaklarının hainliği de, onlar içinde hala devam ediyor. Umarım bu şer gibi görünenden hayır doğar. Rabbim bizim için her şeyin hayırlısını bilir, elbette…Ya Resulallah (sav), bizimle, kalbimizde yaşa 2017’de de… Bu güzide vatandan başka seni hakkıyla anan, ülke de kalmadı. Bize yardım et duanla… Amin!


Ve aleykum selam ve rahmetullahi ve berekatuhu.


Saffet KURAMAZ

( Peygamberimize(sav) Mektup başlıklı yazı safdeha tarafından 2.01.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.