Hikaye / Yaşamdan Hikayeler

Eklenme Tarihi : 8.12.2016
Okunma Sayısı : 1097
Yorum Sayısı : 2


Nihayet yaz tatili bitmiş okullar açılmıştı. Ama benim hiç gitmeye niyetim yoktu. Ev arkadaşlarımında
Gidip gitmediğini bilmiyordum. Bir gün babam beni yanına çağırdı ve sordu

-Sizin okulunuz açılmadı mı halen Fikret efendi (kızdığı zaman bana Fikret efendi derdi)
-Açılmıştır
-Neden gitmiyorsun o halde
-Bilmem gitmeyi düşünmüyorum, bırakacağım herhalde.
-Allah, Allah o niye?
-Baba biliyorsun durumları
Ses tonu değişti biraz yumuşar gibi oldu
-Biliyorum da oğlum, gitmemek çözüm mü? Peki ne yapmayı düşünüyorsun.
-Bir iş bulur çalışırım, okula gitmeyeceğime göre
-Kolay mı öyle iş bulmak? Hem verilen bunca emek, sonra mahkemenin verdiği para cezası var bir de, 
o ne olacak?
-Çalışırım dedim ya, onu da öderim hiç değilse
-Oğlum ha deyince ödeyemezsin o parayı, git okuluna da hem sor bakalım, ne zaman ödeyecekmişiz, nasıl
ödenecekmiş.
-Yapma baba sana ödetmek istemem o parayı.
Ses tonu biraz yükseldi 
-Oğlummm
Ben de sadece baba diyebildim ve sustum.
-Hadi annene söylede hazırlasın eşyalarını, yarın da çık git, durumdan da beni haberdar et
Tekrar baba dedim, başka da bir şey diyemedim.

Baba deyince ben babama hiç bir zaman babacığım diyemedim. Belki benim gibi bir çoğunuz da diyememiştir.
Bilmem deseydim hoşuna gider miydi? Ama aramızda o kadar mesafe vardı ki. Babacığım demek ne mümkün.
Şakalaşmaya bile çekinirdik.

Okula döndükten sonra bir gün bana babamdan bir mektup geldi. Halimi hatrımı sorduktan sonra, daha
bir sürü şey sormuştu. Sanırım biraz sıkıya almak istiyordu beni. İster istemez cevap yazmak zorundaydım.
Çünkü yapısını biliyorum. Eğer cevap vermezsem, çıkar Eskişehir'e gelirdi.

Evde yalnızdım, mektuba cevap vermek için masanın başına oturdum. Ama bir türlü başlayamıyordum.
Dedim ya hayatımda hiç babacığım diye söylemedim. Eh şimdi mektuba "baba" diye başlamakta garip olacak.
Nasıl hitap edeceğimi bir türlü bulamıyordum. Çaresiz bir şekilde elimdeki kaleme taklalar attırıyor
ve düşünüyordum. O sırada kapı çaldı. Gelen Diyarbakırlı Turgutdu.

-Hoş geldin
-Hoş bulduk, ne yapıyorsun?
-Hiç, ne yapayım babama mektup yazmaya çalışıyorum.
-Yaz bitir o zaman, ben oturup dinleneyim biraz.
-Yazayım da bir türlü başlayamıyorum
-Neden?
-Ya hitap şekli, nasıl hitap edeceğimi bulamıyorum
-Nasıl yani?
-Şimdi ben babama hayatımda babacığım demedim, eh mektuba baba diye başlamakta bir garip olacak.
Turgut gülümsedi, yüzüme baktı ve
-Ben de diyemem, ama mektup bu babacığım diye yaz ne olacak, yüzüne söylemiyorsun ki...
-Doğru ama, işte yine de...
-Peki o ne yazmış sana başlıkta
-Onun işi kolay ne yazacak "Oğlum Fikret" diye başlamış
Turgut bir kahkaha attı ve hatırladığımda halen gülümsediğim bombayı patlattı.
-Yaz o zaman sen de "babam Ahmet" diye.

Turgutla oturup bir süre sohbet ettik. O gittikten sonra mektubu yazdım ve hayatımda ilk defa da olsa
mektubuma "Sevgili babacığım" diye başladım...

On yedinci bölümün sonu
Mehmet Fikret ÜNALAN
( Bin Dokuz Yüz Seksene Doğru (On Yedinci Bölüm) başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 8.12.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.