NASIL İFLAS EDİLİR-EDİLMEZ
Her ne kadar Yüce Allah
“malı istediğime, ilmi isteyene veririm” dese de, mal edinmek büyük ölçüde;
kişinin kendi çabasına, rasyonel ekonomi yönetimine, rantabl çalışmasına,
menkul ve gayrimenkulleri verimli-etkin yönetimine ve niyetine bağlıdır.
İsrafın maddi ve manevi
olmak üzere iki boyutu vardır. Manevi boyut, büyük ölçüde uhrevi dünya ile
ilgilidir. Günahlar ve sevapların mizan terazisinde ölçülmesi sonrası, artı
veya eksi bakiyenin durumu.
Maddi boyut ise, daha
çok bu dünya için geçerlidir. Alın terimizin sonuçlarının olumlu veya olumsuz
neticeler vermesidir. Her çok çalışan hemen zengin olamadığı gibi, her az
çalışan da fakir kalmaz.
Akıllı çalışanların,
yere sağlam basanların, hırs yapmayanların, sabırla kuyu kazanların, müşteriye
saygı ve sevgiyle bağlı olanların, her hal ve şartta dürüstlüğü sancak
edinenlerin, verdikleri sözü zamanında kaliteli alarak yerine getirenlerin, işe
ve ticarete yalan karıştırmayanların, hak ve hukuka riayet edenlerin,
müşterilerin talebine göre mal ve hizmet üretenlerin, iflas etme ihtimalleri
hemen hemen yok gibidir.
Ama, aşırı hırslı
olanların, çok çabuk zengin olma isteğinde olanların, dürüstlüğü kendi amaçları
ve beklentileri doğrultusunda evirip çevirenlerin, müşteriyi yolunacak kaz gibi
görenlerin, her müşteriyi bir defa gelecek zannedenlerin, ürünü ve hizmeti
satabilmek için galiz yalanlara rahatça başvurabilenlerin, verdikleri sözleri
gerekçesiz yerine getirmeyenlerin, hak ve hukuku rahatça çiğneyenlerin, bu gün
olmazsa yarın iflas edecekleri, gün gibi aşikardır.
Artık günümüzde
müşterilere ne istedikleri sorulup, onların talep ve beklentilerine göre mal ve
hizmet üretmek yeterli olmamaktadır. Çünkü müşteri, o konularla ilgili en son
gelişmeleri bilmeyebilir. Üreticiler kendileri de bir tüketici olduklarını
düşünerek, müşterileri gördükleri zaman hayretlere düşürecek mal ve hizmet
sunumunu arayıp bulup, üretmeleri gerekir.
Müşteri hiç bilmediği
ve beklemediği, ama karşılaştığı zaman hayretler içerisinde kaldığı bir mal ve
hizmete geçiş yapmakta hiç tereddüt etmeyecektir. Bu konuda müşteri sözüne
sadık olmayabilir. Bu hakkıdır da.
Kim en iyi mal ve
hizmeti, en kaliteli şartlarda sunuyorsa, müşterinin onu tercih etme hakkı
vardır. Müşteri bir işletmeye girerken kendisine yeterli ilgi, sevgi ve saygı
gösterilmediği takdirde, derhal o mekanı terk etme hakkına sahiptir.
Kişilerin talep ve
beklentileri farklı farklıdır. Kimisi hijyeni ön plana alırken, bir diğeri,
biraz salaş olabilir ama, lezzet benim için önemlidir diyebilir. Bir diğeri
lezzetten de geçerim hijyenden de, bana saygı ve sevgi olmazsa olmazım
diyebilir.
Bir lokanta düşünelim. Öncelikle
lezzet ve damak tadında, hijyende, kalitede, lüks bir mekanda, müşteriye
hürmette-sevgi-saygıda, park yeri sorununda, güzellikler ve kalitenin
devamlığında asla ödün vermemelidir. Bu faktörlerden bir veya birkaç tanesi
uzun vadede yeterli olmayabilir.
Bazı insanlar çok salaş
bir yerde leziz bir sunumu her zaman kabul edebilirken, bazıları salaş ve
hijyensiz bir mekanda altın dahi sunsanız kabul etmeyebilir. Bazıları da, her
faktör süper olmasına rağmen, kendisine yeterli ve gerekli ilgi, saygı ve
sevgide kusur olduğu zaman, masadan kalkıp gidebilir.
Elbette bilerek veya
bilmeyerek hata ve kusurlar her zaman olabilir. Ancak bunların sebep ve gerekçeleri
çağdaş ve kibar bir üslupla müşteriye anlatılmalıdır. Bunu bile kabul etmeyen
müşteriler çıkabilir.
Sevgi sermayesi
hesabına yetersiz para yatırıp, onu da en kısa zamanda hovardaca harcayanların
sevgisizliğe ve yalnızlığa düçar olup, sevgi yönünden iflas edeceği kesindir. Yalnızlığı
en iyi arkadaş zannederler ama, bu züğürt tesellisinden başka bir şey değildir.
Rahmetli babacığım
gençlik yıllarında elektriğin olmadığı zamanlarda, İlçemiz Bucak’ta Hakkı Aktaş
amcamların benzin istasyonunda görevli olarak çalışmış. Babamın kendisinden
duymuştum. O zamanın yabancı şirket yöneticilerinden birinin teftişinde babama
şöyle demiş; Ahmet efendi, sen bir arabaya yakıt koyarken, ikinci bir araba kuyruğa
gelirse eğer, hemen yanına koşarak gidip, tatlı ve tebessümlü bir dille; “efendim
elimdeki aracın işini bitireyim hemen sizin arabanıza da yakıt koyacağım lütfen
bekler misiniz? Diyeceksin” demiş. Halbuki o yıllarda yakıt için iki aracın
kuyruk olma ihtimali, hemen hemen hiç yok. Ama müşteriye saygı, sevgi ve hizmet
etme aşkı var.
Amaç para kazanmak olup
da, hizmet, kalite, sevgi, saygı, tebessüm, güzellikler ikinci plana atılırsa,
iflas kaçınılmazdır. Amaç yüksek kaliteli hizmet sunmak, değer vermek,
istikrar, sabır, hürmet olursa, para kendiliğinden gelecektir.
Vermeden almanın
olmadığını hepimiz biliriz. İlgi göstermede, sevgi sunmada, değer vermede,
hizmette, ketum davrananlar veya önce hünerini o göstersin diyenlerin iflas
edeceğini şimdiden müjdeleyebilirim.
Bazen de hiç suçumuz
günahımız olmadan, devenin üzerinde bö sokabiliyor. Amerika başkanı hapşırsa
biz burada nezle olabiliyoruz maalesef. İşte o zaman da, kriz yönetimi, krizleri
fırsata dönüştürebilme hünerleri, kader, sabır, tevekkül ve yiğit düştüğü
yerden kalkar ilkeleri, toptan devreye girebilmelidir.
Selam, sevgi ve
dualarımla. Allah’a (cc) emanet olunuz.
5 Aralık 2016 Saat:
07.00. Antalya
Yrd.Doç.Dr. Süleyman
COŞKUNER
Kaliteli Yaşam Uzmanı