Dinlerin hemen önünde ve dinlerin neşvü nema buldukları bir köleci mana düşüncesi vardı. Bu sistem takım erki keyfilik iğinin, takım erkine özgü koşulları kullanımın; demokrasisi olmakla ortaya çıktı.

 

Bu haliyle bu aşamada demokrasinin üçayağı vardı. İlk ayağı ortak olana karşı olup, ortaklığı yıkmaktı. İkincisi yıkılan bütünden koparılmakla köle yapılan ayak takımı üzerinde doğru her türlü yaptırımı uygulama meşru iliği takım erkinin hakkıydı. Üçüncüsü de takım erkinin takdiri olan bu iradenin, ayak takımı üzerinde doğru olan eğilimine; ayak takımının tevekkül içinde yerine getirmesinin inşasıydı.

 

Takım erkinin istekleri, mana anlayışının da irade ve istekleri olmakla; takım erkine bir tasarruf hakkı, ayak takımının üzerine doğru yaptırım ödevi oluşla biçimlendi. Takım erkinin isteği ve iradesi nereden kaynaklanıyordu? Kuşkusuz ki mülkten yoksun kılınana karşı, mal sahibi olmasından kaynaklanıyordu.

 

Mal: bir kullanımdı. Açlığa ve yokluğa bir karşılanma olmanın şiddet ve cebirci olan kullanımdı. Bir güç kullanımıydı. Ve mal, bir yönetme ya da devlet oluşla MÜLKTÜ. Mülk söylemi: mal sahipliği olmakla, mal sahipliğinin; mal sahibi olmayanlar üzerinde aksi kutupla polarmalanan alan geriliminin çekimine doğru cebir ve şiddeti yönetmenin kullanımı olmakla, yaptırım gücü olmasıydı.

 

Bu tarihte ilk kez şahsi mülk sahibinin, şahsi mülk sahibi olmasıyla kazandığı ilk müktesebattı. Ve ön ittifakı müktesebatla hiç bir alakası yoktu. Şahsi mülk sahipliği ön ittifaklı ZEMİN üzerine devimle inşa idi, ama keyfi takdiri olmasının ön ittifakla alakası yoktu.

 

Bu devimlerden biri ve en can alıcısı; köleci sistem de ortamına ön ittifak gibi ürettirir olmasıdır. Neydi bu üretim kuralı? Karşı tarafın sizin için üretir olması ve sizin de karşı taraf için üretim ya da hizmet yapar olmanız. Üretim gücü içindeki teknik, teknoloji, bilgi hiçbir zaman kişinin olmayıp daima grup gücü ortaklığının ürünü olmasıdır. Değilse tekil bir kişi, hiçbir zaman bu süreç içine gelemezdi vs. Şahsi mülk sahipliği; grup ya da kolektif müktesebatı, köle emeği üzerine sömürü yapmakta kullanmaktadır.

 

Bu aşamada, bu üretimde mülk sahibinin katkısı yoktur. Mülk sahibi kendi çıkarı doğrultusunda aşağılık sınıfı(!) yönetmektedir. İçinde efendileri alınmış kolektif gücün (köle gücün) toplumsal kullanımlı emeği ile efendiler ortamda ürettirme yaparlar. Zaten bencil ben kişileri bir araya getirtip kişileri sağlatma içinde sağlayışla organize ediyordu. Bu yapının temeli ve geri beslenmesiydi.

 

Bu temel kolektif bilinçte; kolektif (ortak) yararlanmada vardır. İlk yönetimler kolektif yararın doğrultusunda olmakla yönetime, takdirde bulunmaya ortak iradenin katılmasıydı. Oysa köleci mülk iradesi, üretileni kendi hakkı oluşla alır köleleri de yarın yine çalışsınlar diye doyurur. İşte en çarpıcı kırılma da burasıdır.

"Beşer şaşardı" Mülk sahibi efendiler, ön ittifaklı geleneğin tutum ve meşruiyet ligine göre iyice şaşırmıştılar. Buna bakan, bunlarla kantar topuzları kayan yoksunluk ta şaşırmıştı. Huzursuzluk almış başını gidiyor zulüm kol geziyordu.

 

Ön ittifakı köleci sisteme dönüşen kırılma içinde olanlardan tam da "şüphe etmek" gerekiyordu. Ön ittifak kanlı canlı ittifak edenlerin gruplar önündeki tanıklığına olan "ahdi ortaklığın" imanı ve seremonisiydi.

 

Oysa köleci iman tanıklığı, görünmeyen ama vaaz eden Mamon’un yine hiç bilinip hatırlanmayan bir "elestesine" imandı. Süreç tam şüpheci olurla bir beşer şaşmasıydı. Ne var ki köleci sistem akıl eden, şüphe etmeyi imansızlık, inançsızlık sayıp; şüphe etmemeyi imanın ve inancın esası saymıştı.

 

Özetlersek kolektifi ön ittifaklı müktesebat parçalanmıştır. Bu parçalanmayla kimleri mülk sahibi olmuştu. Çok büyük çoğunluk ta mülkten yoksun kılınmıştı. İlk kırılma. Kırılma sonrasında ön ittifakın kolektif üretimi; mülksüz kölelerin kolektif üretimlerine dönmüştü.

 

Bu aşamada mülk sahibi, mülk sahibi olmakla üretimim (çalışmanın) içinde kendisini ayıkladı. Köle emeği ile çalışma, cebir şiddet altında olsa da köleci sürecin ön ittifaklardaki gibi kolektif geleneğin köleler üzerinde sürmesiydi. Bu tutum tarihsel sürecin kolektif bilinci olmakla sömürüye dönüşmüştü. Yani ön ittifaklı kolektif bilinç, şimdi sömürü olmakla köleci sisteme asıl ve esas kıldı. Kolektifin emek gücü, bu yolla mülkün (şiddetin, gücün, malın) hakkı oluşla egemenler, eline geçti.

 

Takım erkinin istekleri olan Mamon’du iradeyi irat etmenin eğimi olan akışın inşası; ayak takımı (köleler) içinde vücut buluyordu. Yani, bu zamandaki demokrasinin ilk ortaya çıkan inşacı tipi, efendi sistemli olan yüksek basınçla ağır çeken sekansın alanıydı. Buna uygun karşılığın karşı alan sekansı da köleci alan içinde tevekkül içinde takdire ve taksirata razı olmanın imanıydı.

 

O günlerde demokrasi bugünkü gibi az çok olup bitmişiyle kavranan, ya da bilinen bir şey olmamakla sınıf mücadelesi olmanın, bir yansımasıydı. Mülk edinmeli sürecin yol arızalı inşası içinde, mülk sahibi oluculuk köleci süreçteki; yüksek basınca referanslı mananın kendisini oluşturmaydı.

 

Dinler ayak takımı içindeki alçak basınçlı sekansın içinde, takım erkine göre olan her bir isteklerin öğütücülüsüydü.  Dinler sürecin seremonisini ibadet oluşla düzenliyordu. Takım erkine göre olur düzenle nimin kabul ediliş akdine ya da mukavelesine veya sözleşmesine de; "iman akdi" deniyordu. Bu bir köleci imanın ikrarıydı.  Dinlerin kendi üzerine kendi etkisiyle takdirciyi de taksirliyi de aşmıştı.

 

Malı, mülk oluşla yöneten güçtü ve şiddet kullanan devlet oluşla meşrulaşmanın tutum manası, dinin nüvesi olacaktı. İki gündür açsınız. Karşınızda da uzanıp uzanıp alamadığınız ekmeğin görüntü durumu sizi kontrol eden şiddettir. Bundan sonra neyin ne olacağı; neyin nasıl inşa olacağı; nüveye göre olur uygulamaların karşılaşacağı her bir aksama durumuna göre, yeniden müktesebat edilmesi olacaktı.

 

Dinlerin bu nüve (çekirdek) eksenli oluşması içinde imleç kontrolü takım erkinin elindeydi. Ayak takımı üzerinde, takım erkine göre olur kullanımın meşruca ifasına demokrasi oluşla ortaya çıktı. Bu kullanım bu aşamayla tek taraflıydı. Kölelerin hakkı yoktu. Dinler giderek bunu da ele alacaktı.

( Demokrasi Tarihi 2 başlıklı yazı Bayram KAYA tarafından 10.11.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.