En aykırısından batıl
bir cümle,
Keskin zamanların
zamansız sırları belki de
En hicap yüklü seyri
ömrün,
Demlendikçe zaman o
insan pazarında
Ağzından akan
salyalarla,
Bir katre dahi yol
almazken
Yitip giden.
Bir cümle daha damlıyor
parmaklarımdan:
İs içinde işlemediğim
cinayet,
Görgüsüz kopçalarla
iliştirdiğim günahlar
Ve yasakları ahvalin
çok derinde bir gömüt:
Oysaki tek haram lokma
geçmedi şiirden:
Almadığım çalmadığım,
Bariz yürek bariz neşe
bariz tokadı el’in
Damıtırken ölümü hücrelerinden.
Nifak sokmaksa kaderle
arama,
Beyhude!
Sapla samanı ayırt
edemeyen münafığın düş yarası,
Tümden gelen bir
hegemonya
Yine şiirin damladığı
Evrenin hükümranı.
Gönülsüz müyüm?
Hâşâ!
Yalan bir günce miyim
peki
Akmazken kan şiir
niyetine?
Sorular ardı ardına
Küpeştesinde mazinin:
Seziler yanılmadıkça
elbet iz sürerim.
Bir nidayım gece
yarısı,
Sefil bir çiçek açan
kışın en melankolik zamanı:
Zarfların ömrü
tamamlandı tamamlanalı
Ne gam!
Yazarım doya doya
Okumayacağını bildiğim
her son mektubu.
Sonlardan muzdarip bir
kaygı çöreklenen,
Başlamak gün ve gece
Göz göre göre.
Yaşanandansa yeşeren,
Bir cümleyi daha evlat
edindim
Hayata ithafen:
Saklı bir tohumdu umuda
dair,
Açmayacağını kim ise
beyan eden.
Sanrılar, sanrılar;
İki kulaktan uzanan
üçüncüye
Yoksa bana da mı
tanınmayacak son bir yaşam hakkı?
Cevaplar mağlup,
Göçükte kalan son mürit:
Aşka asalı benliği daha
dün gibi,
Sefil neferin ömrü
Hep yas dolu:
Gönle kıyan her bir
kulu
Havale ettim dünden.
Halefi selefi yorgunluğun,
En muteber yüreği rehin
tuttu mabedim:
Kirli bir isyanda,
Nursuz bir kelamda:
Sanırsın ki Hezarfan
Çelebi
Dağıtmışlığımın kelamı
Sırlı bir gecede saklı.