Bu öykümde birebir yaşadığım bir olayı anlatacağım. Çok acıklı olduğu için, kalbi zayıf olanlar lütfen okumasınlar.

İnternette efendi efendi takılıyordum. Yani, insanlarla görüntülü sohbet etmenin ne kötülüğü olabilir ki?

Süleyha, dul ve güzel bir kadıncağızdı, ama eminim ki kötü bir niyetle sormadı, “Bekar mısın Kemal’ciğim?” diye.

Çünkü ben de, “evet tatlım,bekarım; bana Bekar Kemal derler,” diye cevap verirken kötü niyetli değildim.

Bir erkek bir kadına evli olduğu halde ‘bekarım’ diyorsa, bunun bir tek sebebi vardır; o da karşısındaki sohbet arkadaşının niyetini ölçmektir. Yani, karşısındaki, ‘A-aaa… Ne güzel! Ben de bekarım, haydi buluşalım,’ filan diyecek olursa, ‘hop, ben senin bildiğin erkeklerden değilim. Ben namuslu bir erkekim.Beni katiyyen baştan çıkartamazsın, ’ deyip onunla yazışmayı kesmek içindir.

Bu Dünyada, böylesine masum bir niyeti bile anlayamayan bir kadınla evli olmak kadar kötü bir kader yoktur. Maalesef ben bu kötü kaderi yaşadım. Yaşadım, diyorum çünkü artık yaşamıyorum…

Karım, iyi bir niyetle söylemiş olduğum, ‘bana da Bekar Kemal derler,’ tümcesini duymuş, elinde sekiz kiloluk bir balyozla, “bana da artık Dul Nurten diyecekler!” diyerek kapıda belirdi.

Tabii ki sadece belirmedi. Elindeki balyozu kafama indirdi. Bayılmışım. Bayıldıktan sonra da insanı dövmeye devam edilir mi? Vallahi etti! Vicdansız kadın, kafatasımdan ayak parmaklarımın eklem kemiklerine varıncaya kadar ne kadar kemik varsa hepsini birer birer kırdı.

Öldürmeyen Allah öldürmüyor işte, daha yaşayacaklarım varmış. Hastaneye kaldırılmışım, nasıl kaldırılmışım, bilmiyorum. Bir ay boyunca hergün bir, iki kez ameliyata alınmışım, nasıl alınmışım onu da bilmiyorum; çünkü acı çekmemem için sürekli uyutuluyormuşum. Bir ay sonra ameliyatlarım tamamlanınca ayılma odasına sokup yirmi dört saat ayılmam için orada tuttular, bir buzdolabının içinde tutsalardı, daha sıcak olurdu herhalde. Kemiklerim kırıldığı için değil ama üşümekten nerdeyse ölecektim. Servise götürdükleri zaman yedirdikleri bihter çikolatalara değdi ama…

Ziyaretime ne çocuklarımdan biri geliyordu, ne de dost bildiklerim. Sanırdım gündüzdü onlarla gece / İçimde ümitti dost bildiklerim /Ne zaman yıkılıp yere düştüysem / Bırakıpta gitti dost bildiklerim. Sibel Can ziyaretime gelse de söyleyiverse şu şarkıyı. Of… Of! İnsan karısını aldatacaksa Sibel ile aldatmalı ki, kemiklerinin kırılmasına değsin…

Ben Sibel Can’ıu beklerken, gele gele doktordan daha çok emekli memur benzeyen doktorun birisi geldi. Doktorun birisi dediysem de, öyle değil tabii ki, neredeyse kırk senedir tanıdığım birisi.

“Ula Kemal, ne oldi sağa?” Laz filan değildi, ama biriyle dalga geçerken illaki böyle konuşurdu.

Sorusuna, “Nurten feysbukta Süheyla ile mesajlaşırken yakaladı,” diye cevap verdim.

Kahkaha attı. Bu defa da, “Nurten deduğun karın olan Nurten mıdur?” diye sordu.

Sanki başka Nurten varmış da! “Evet!” dedim.

“Nah karundur!” deyip orta parmağı ile işaret parmağı arasındaki baş parmağının ucunu gösterdi bana. “Vaziyet bu hale gelmişken, benim bildiğum Nurten karılık etmez sana artık. Ama neme lazım, sağlam karıymış ha, iyi dövmüş seni,” deyip yine kahkaha attı.

“Bundan önce hiç böyle yapmadıydı. Hep affediyordu. Bu defa ne oldu da böyle yaptı, bilemiyorum…” dedim.

Laz şivesiyle konuşmaktan vaz geçerek, “Nasılsa affediyor, diyerek uslanmamışsın. O da sana hakettiğin cezayı kesmiş…” dedi.

“İyi de kardeşim, adamın bütün kemikleri de kırılmaz ki!”

“Bence kırdığı kemiklerin sayısı, seni affettikten sonra yeniden başladığın ihanetlerin sayısı kadardır. Her ihanetin için ayrı bir kemiğini kırmış olabilir.”

“Bak ben onu hiç düşünmediydim.”

“Erkek milleti genel olarak bu ince hesapları düşünemez.”

“Yani erkek milleti çok saf…”

“Öyle…Saf olmasalar yakalanacakları halde; bile bile karılarını aldatmazlar.”

“He valla… Her seferinde illa ki yakaladı vallaha! Ne yapıyor da yakalıyor, aklım sırrım ermiyor.”

Gldü. “Kimin aklı eriyor ki?” dedi. “Aldatan erkeğin yakalanması karısından değil, öbür kadındandır genellikle…”

Ben de güldüm ama her yanım sargılar içinde olduğundan güldüğümü kimseler görmedi. “Hadi canım sende! Hiçbir kadın ihaneti deşifre olsun istemez. Saçmalık bu söylediğin…” dedim gülerken.

“Sen öyle san. Her kadın birlikte olduğu erkekte bir iz bırakmak ister. Onun erkeği olduğunu herkesin bilmesini ister. Aldatan kadın erkeğin karısına öyle bir mesaj yollar ki, bunu erkek katiyyen anlayamaz, ancak karısı anlayabilir. Erkek anlayamadığı için sürekli yakalanır zaten,” dedi bilgiç bilgiç. Eh, psikiyatrist olduğuna göre bilgiçlik taslaması da normaldi.

“Ha anladım… Filmlerde hep olur ya, ruj lekesi, saç kılı filan…”

“Onlar da olabilir, başka bir detay da…Her şekilde bu mesaj adamın karısına iletilir.”

“Manyak mı o karı? Derdi neymiş ki adamın karısını haberdar edip yuvasını yıkmaya uğraşıyor?”

“Başkasının yuvasını yıkmayı kadınlar pek istemezler. Mesele erkekte. Erkekler o ilişkiyi gizlice yürütmeye çalışırken bir sürü yalan vaadlerde de bulunurlar. Tabii sevgilisi bu vaadleri gerçekleştirmesini bir süre bekler, baktı tutulmuyor, bu defa da kendini belli eder.Derdi, ben de varım, demek, nadiren de kocan beni seviyor, boşanıp aramızdan çekil, demek.”

“Elalemin karısı için kırk yıllık karıyı boşayacak erkeğin aklına tükürürüm.”

“Sevgilisi için karısını boşayan erkek sayısı az olsa da var tabii ki…Erkek karısını boşamadığında da iki kadın arasında bir rekabet oluşuyor.”

“Bu gizli mesajlar oldukça karımızı ağız tadıyla bir aldatamayacağız desene…”

“Kesinlikle… Kadınlar yakalar, kurtuluşun yok.”

“En iyisi bırakmalı bu hovardalık işlerini be doktorcuğum.”

“Karınla barışabilirsen…”

Adam şom ağızlının teki. Aylar sonra taburcu edilip de eve döndüğümde, evin kapısı suratıma karşı duvar kesildi. Açtırabilmek için dökmediğim dil kalmadı. Bin dereden su getirdim. Duygu sömürüleri yaptım, ağladım, sızladım, ama barışamadım. O arada öyle fena çişim geldi ki, az kaldı, donuma kaçıracaktım. Bu defa da onun için yalvarmaya başladım.

“Hastanedeki polisler, seni bu hale kim koydu diye sordukları vakit, senin adını vermeyip balkondan düştüm deyip hapse girmekten kurtardım seni. O kıyakçılığımın hatırı için aç bari şu kapıyı da bir helaya gireyim. Yoksa altıma kaçıracağım.”

Nihayet, “çişini yapıp hemen çık ama…” deyip açtı kapıyı. Hemen helaya koşturup iyicene rahatladım. Türkün aklı ya sıçarken, ya kaçarken gelirmiş, benimki sıçarken geldi. Karımla barışabilmek için şeytani bir plan yaptım.

Planımı uygulamak için heladan yatak odamıza kaçtım, kendimi içeri kilitledim. Tavandaki kancaya bir ip bağladım, diğer ucunu da idam halkası yapıp kapının kilidini açar açmaz taburenişn üstüne çıkıp boynuma geçirdim.

“Bana son bir şans daha vermezsen kendimi asacağım!” diye bağırdım.

Halime çok üzüldü. Barışıp son bir şans vermeye karar verdiğini görebiliyordum. Sevinç ve heyecanla ipi boynumdan çıkartmaya hazırlanıyordum ki…

Nasıl oldu anlayamadım. Ayaklarımın altındaki tabure devrildi, ipin ucunda asıla kaldım. İp boğazımı sıkıp havasız bırakırken boyun kemiğimi kırdı. Öldüm.

Karım öldüğüme inanmıyor, numara yaptığımı sanıyordu ve hala konuşuyordu. “Kemal, böyle davranarak sana acıyacağımı ve affedeceğimi düşünme. Kim o feysbuktaki Süleyha, çabuk söyle!” Benim cevap vermeden öyle asılı kalışımın numara olduğunu sanıyordu hala. “Öyle susarak da kurtulamazsın Kemal!”

*

Madem ki yaşamıyorsun bu öyküyü nasıl yazabildin, diyorsanız eğer, açıklayayım.

Değerli dostlarım, öyküyü Cehennem’de bana ayrılan hücrede yazıp zebanilerden birine rüşvet vererek postaneden bu Dünyaya postalayıvermesini sağladım. Bundan sonraki öykülerimi artık cehennemden yollayacağım. Çok zahmetli olacak, ama sizler için her fedakarlığa katlanacağım. Sizler de lütfen, bunca zahmetime karşılık öykülerimi okumayı ihmal etmeyin, emi!...
( Erkeğe Şiddete Hayır... başlıklı yazı AliKemal tarafından 28.10.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.